HOLLANDA’da taşıt alım vergisi ve yıllık motorlu taşıt vergisine ilişkin uygulanacak yeni sisteme ilişkin haberi, geçen hafta Oya Armutçu’nun kaleminden Ankara Hürriyet’te okudunuz.
Habere göre, Hollanda hükümeti tüm araçlara GPS cihazı takacak ve araçların yaptığı kilometre başına vergi uygulanacak. “Bu sistem acaba Ankara’da uygulanabilir mi?” sorusunu da ortaya atıyor haber. Sistemin amacı küresel ısınma faktörlerinden karbondioksit salınımını yüzde 10 azaltmak. Haberi okuduğumdan beri sürekli Türkiye’deki telekulak, fişleme ve ortam takibi skandallarını düşünüyorum. Düşünsenize bir... Ankara’daki bütün araçlara hangi zamanda nerede bulunduklarına ilişkin GPS cihazı takılıyor. Yani hepimizin hangi saat diliminde nerede bulunduğu bir şekilde kayda geçiyor. Sonra birileri bu sistemlere korsan giriş yapıyor ve telefon kayıtlarının ardından bu kez de araç kayıtları gazete sayfalarında çarşaf çarşaf ilan ediliyor. Hangi bürokrat hangi gün hangi restorana gitti. O anda hangi siyasetçinin aracı da aynı restorandaydı? Türkiye gibi telekulak ve izlenme konularında paranoya derecesine gelmiş haklı takıntısı olan bir ülkede bu sistemin uygulanması yeni paranoyaları da destekler şüphesiz. Yani elin adamının karbon salınımını azaltmak için hayata geçirmeyi planladığı bu sistem, bizde siyasetin karanlık koridorlarına sıkışıp kalır.
İyi şeyler yapanın önü tıkanıyor
BAŞKENT’te uzunca bir süredir çok önemli çalışmalara imza atan bir vakıf var. LÖSEV, Üstün Ezer’in önderliğinde yıllardır ufuk açan gelişmeler sağlıyor. Her geçen gün onlarca lösemi hastası çocuk bu vakıf sayesinde sağlılığına kavuşmuş bir biçimde “kep atıyor.” Bu vakıf uzunca bir süredir Lösemili Çocuklar Kenti’ni yapmak için kendilerine söz verilen araziyi bekliyor. Uzunca süreden kasıt neredeyse yedi yıl. Sözü verenler arasında kimler yok ki? Cumhurbaşkanı, başbakan, devlet bakanları, sağlık bakanı... Ama hemen ardından ne olduysa bu söz unutturulmaya çalışılıyor. LÖSEV uğraşıyor ama bir türlü araziyi alamıyor. Acaba neden verilen bu sözler unutuluyor? Bu ülkede her zaman olduğu gibi iyi şeyler yapmak isteyenlerin önü tıkanıyor.