GENÇ gazeteciler için çok kıymetli bir vesikadır sarı basın kartı.
Hatırlıyorum, basın kartını cebime koyduğumda ilk onu aradım. “Hemen bekliyorum” dedi, “öğle yemeğini kaçırma.” Çünkü o kartla Meclis’e ilk kez gazeteci olarak girebilecektim. Kemal Saydamer, o sıralar Parlamento Muhabirleri Derneği’nin başkanıydı. Aynı zamanda Hürriyet Gazetesi’nin Parlamento Büro Şefi. Beni Basın Bürosu’nun dış kapısında karşıladı. Her zamanki gibi çok şıktı. Boynunda bir fular, üzerinde gri ince çizgili bir takım elbiseyle, gülümseyerek beni bekliyordu. Araçtan indiğim anda hemen kolumdan tutup üyeler lokantısına götürdü. Onunla bir sofrayı paylaşmanın keyfine doyum olmazdı. Hele siz de onun gibi iştahlıysanız, o o yemeğin bir resitale dönmesi kaçınılmazdı. Onun rahmetli Barış Selçuk ile birlikte, restoranlarda yedikleri her yemekten sonra mutfağa gidip aşçıları tek tek tebrik ettiği hala anlatılır. Ben gece nöbetçisiyken bir saatliğine beni kaçırıp Arjantin Caddesi’nde Ali Usta’nın özel pizzaları, makarnalarından oluşan hızlandırılmış akşam menüsü oluşturmasını unutmuyorum. Meclis’teki yemeğin ardından bana muhteşem bir parlamento gezisi yaptırdı. Tüm detayları tek tek anlattı. Sorduğum acemi soruların herbirini, üstelik keyifli anekdotlarla süsleyerek, hiç gocunmadan ayrıntılarıyla yanıtladı. Gezi sırasında fark ettim ki, stenografından bürokratına, danışmanından milletvekiline kadar herkes büyük bir saygı gösteriyor, o da nezaket sözcükleriyle hepsinin gönlünü alıyordu. Türk siyasi yaşamının hemen her dönemini, İsmet Paşa’dan, Bülent Ecevit’e, Turgut Özal’dan Erdal İnönü’ye, Süleyman Demirel’den Tansu Çiller’e bir çok liderin dönemini, meclis teammüllerini de açıklayarak anlattı. Genel Kurul salonunu benim için açtırdı, salonu tüm detaylarıyla tanıttı. Sonra yeniden beni arabaya kadar yolcu ederek uğurladı. Yıllar sonra kısa bir süre de olsa Meclis’te birlikte çalıştık. Son gününde, basın koridorunda karşılaşmıştık. Sıcaklardan şikayetçiydi, ayak üstü laflayıp ayrılmıştık. Onu Meclis’ten son yolculuğuna uğurladığımız gün düzenlenen törende sunumları yapan gazeteci dostum Ünsal Ünlü’nün konuşurken sesinin nasıl titrediğini hala hatırlıyorum. Gazetecisi, personeli, milletvekili ve başkanıyla selam durmuştu tüm Meclis Kemal Abi’ye. Üzerinden dört koca yıl geçti. Geçen pazar günü dördüncü ölüm yıldönümüydü aramızdan ayrılışının. Hala Cinnah Caddesi’ndeki eski büromuzun toplantı odasında pazar günleri, biz gençleri toplayıp yaptığı keyifli sohbetleri arıyorum. Tanıdığım en centilmen, en nazik, en şovalye ruhlu insanlardandı. Tek konu hariç, Fenerbahçe... Söz konusu Fenerbahçeyse, “gerisi teferruat”tı onun için. Tüm bunları neden mi anlatıyorum? Çünkü Kemal abi, o yıllarda henüz bir kaç yıllık gazeteci olan bir genci kapılarda karşılayıp, saatlerce Meclis’i gezdirecek kadar mütevazı, genç kalpli, pamuk gönüllü bir gazeteci abimizdi. Çok erken kaybettik, hiç unutmayalım istiyorum.