KENTLERİMİZİN hafıza mekanlarına karşı ne kadar özensiz, duyarsız olduğumuz bilinmeyen bir gerçek değil.
Genç cumhuriyetin miras bıraktığı bir çok yapıyı, kültürel mirası koruyamıyoruz.
Arkadaşım Esin Seitters anlatmıştı.
Yıllar önce, ABD’de yaşarken başına gelmiş bir olay.
Yer, Michigan’da Traverse City. Michigan Gölü’nün hemen üstünde bir şehir. Genellikle orta ve üst tabakanın yaşadığı bu kentin merkezinde 100-150 yıllık Victoria tarzı iki üç katlı binalar bulunuyor.
Esin’in oturduğu 6.Cadde’deki ev de aynı tarzda bir Victoria evi.
Ev çok güzel ancak binada Esin’in içine bir türlü sinmeyen bir sorun var; evin rengi.
Binanın dış cephesi pembe. Yapıldığı günden bu yana...
Esin bir türlü evin rengiyle uzlaşamıyor. Ve sonunda boyatmaya karar veriyor.
İşte bu noktada mahalle sakinleri Esin’in kapısını aşındırmaya başlıyorlar.
Kimisi, "Lütfen, bu bina yıllardır bu renk, değiştirmeyin" diyor, bir diğeri, "Biz bütün tariflerimizi bu pembe ev üzerinden yapıyoruz."
"Pembe evden sonraki üçüncü apartman" diyorlar örneğin.
Ya da "Pembe Ev’den sağa dön."
Esin bu istekler üzerine evi boyatmıyor ve sevmediği halde kentin hafıza mekanına sahip çıkıyor.
Hatta Esin’den sonra eve taşınan New York’lu bir çift de evin rengini değiştirmiyor.
Gerçekten de kentlerin hafıza mekanları ancak koşulsuz sahip çıkarak korunabiliyor.
Ve bu mekanların illa ki yüz yıllık olması gerekmiyor. Bir adres tarifinde bile kullanılıyor olmaları yeterli.
Ankara’ya bir bakın. Kaç tane hafıza mekanı kaldı?
Alın işte Bulvar Palas... Milka, Kızılay binaları. Hiçbiri bugüne ulaşamadı.
Başkent’te bırakın evin dışını boyamaktan vazgeçmeyi, binanın kendisini yıkıyorlar.
Bizde kente sahip çıkanların karşısında yer alan ODTÜ’nün içine yol döşemeye çalışanı mı istersiniz, on yıllardır kimlik haline gelmiş sokakların isimlerini değiştirenleri mi?
Yoksa hafızalarımızdaki anıların altından üstünden kavşaklar geçirenleri mi?
AKADEMİK KEDİ İHSAN
TÜM Türkiye Hülya Avşar’ın başlattığı kedi tartışmasıyla çalkalanırken gazetelere de bu konuda bir çok yorum ve haber yansıdı.
Asil kedilerin fantastik dünyası yeniden biz fanilerin gözleri önüne serildi. Kedilerin bir çok özelliğini yeniden hatırladık.
Kedi yazıları arasında internetten bir mail ulaştı.
Yazı, "Akademik kedi İhsan"ı anlatıyordu.
Bilkent Üniversitesi merkez kampüsteki kütüphaneye gece "korsan giriş" yapmaya çalışan İhsan, güvenlik görevlilerince enselenmişti. İhsan henüz 4.5 aylıktı. Kütüphaneye girmeye çalıştığı için kediye "Akademik Kedi İhsan" adı verildi. Hayvanseverler İhsan’ın "okuma arzusunu" hemen hissetmişler, İhsan’ın bakımını yaptıktan sonra "akademik faaliyetlerine devam edebilmesi için" geçici olarak bir öğretim üyesinin yanına vermişlerdi.
Sahiplendirilmeyi bekleyen İhsan ile ilgili olarak olarak bir hayvansevere kavuştuğu bilgisi ulaştı. Üstelik yine bir akademisyenin yanına.
Ancak İhsan’ın sahiplendirilmiş olması, diğer hayvanların da mutlu sona ulaştığı anlamına gelmiyor. İhsan’ın durumunu ve sahip bekleyen diğer hayvanlar hakkında bilgi almak için http://letsadopt.wordpress.com/ sitesine göz atabilirsiniz.