Paylaş
Tarihin en garip trafik kazalarından biri tam 57 sene önce, 11 Ağustos 1965 günü yaşandı.
“Sinemalı Civan” otobüsü, 40 yolcusuyla birlikte saat 20.00’de Ankara’dan hareket etti.
Otobüs, sabaha karşı 03.00 sıralarında Hendek’e geldiğinde arıza nedeniyle yol kenarına park etmiş kamyona arkadan çarptı.
12 AĞUSTOS 1965
Kazada otobüs çok küçük hasar aldı. Kimse yaralanmadı.
Eğer yaşananlar bununla sınırlı kalsaydı, sıradan hasarlı trafik kazası olarak geçecekti kayıtlara.
Ama öyle olmadı.
OTOBÜSÜ DUMAN KAPLADI
Otobüsün çarptığı kamyon, asit-nitrik, yani kezzap yüklüydü. Yoo, düşündüğünüz gibi, kezzap otobüse dökülmedi. Faciaya biraz daha süre vardı.
Yolun kenarındaki şarampolde küçük bir su birikintisi bulunuyordu. Kezzap dolu dev damacanalar parçalanınca, içindeki kimyasal şarampolden aşağı döküldü, suyla karıştı.
Asit-nitrik suyla karışınca ortalığı duman kapladı. Bu duman otobüsün içine de doldu.
Kaza anında uyumakta olan yolcular, otobüsün yandığını düşünüp panikle çıkmak için kapılara hücum etti. Biraz izdiham olduysa da kimse yaralanmadı.
ÇUKUR ARTIK SU DOLU DEĞİLDİ
Kazada bir miktar kezzap da yola dökülmüştü. Otobüsten inen yolcular, bu kezzaba basınca ayakları yanmaya başladı.
Gecenin zifiri karanlığında hemen kenardaki su birikintisini gördüler. Oysa o artık su değil, bir kezzap çukuruydu. İşte korkunç olay da tam bu anda yaşandı. Yolcular ayaklarının acısını dindirmek için kendilerini su sandıkları, kezzap dolu çukura attılar. Çukura atlayanlar saniyeler içinde eriyordu. Gecenin karanlığında kendisini kezzap çukuruna bırakan tam 23 kişi eriyerek hayatını kaybetti.
Kamyon şoförü Mustafa Silik de kezzapla yandı. Ağır yaralandı. 6 saatlik yaşam mücadelesinden sonra hayatını kaybetti. Yanık kokusu Hendek’in 2 kilometre uzağından bile duyulabiliyordu.
12 AĞUSTOS 1965
ÇUKUR KAZILDI NAMAZ KILINDI
Cesetlerden geriye çok az şey kaldı. Kemikler bile erimişti.
18 kişiden kalan parçalar kazadan 10 metre ileride kazılan bir çukura konuldu. Bir imam, çukurun başında cenaze namazını kıldı, çukur toprakla kapatıldı.
Çukurdaki kezzaba temas edip hayatta kalan yaralıların da durumu parlak değildi. Kimisi gözünü kaybetti. Kimisinin vücudunda çok ağır yaralar vardı. Adapazarı Devlet Hastanesi’nin koğuşları yanık kokusuyla, feryatlarla kaplıydı. Acı çok büyüktü. Üzerinden 57 yıl geçen bu kaza, bugün neredeyse hiç hatırlanmıyor.
Tarihin en garip ve korkunç kazalarından biriydi oysa...
TRAMVAYA VEDA
BUNDAN 61 yıl önce İstanbul’da bir devir kapanmıştı.
1871’de başlayan tramvay seferleri 12 Ağustos 1961’de durduruldu.
İstanbul’un ilk tramvay seferi atlı araçlarla yapılıyordu.
Şişli’den Karaköy’e çift beygirle inilir, Karaköy’den Şişli’ye 4 beygirle çıkılırdı.
Önceleri seferler sadece Şişli-Karaköy ve Eminönü-Topkapı arasındaydı. Daha sonra sefer noktaları arttırıldı.
Motorlu tramvaylar 1913’te elektrikle çalışmaya başladı.
Zaman içinde otobüs sayısının artması tramvaya duyulan ihtiyacı da azalttı. 1961 yılının 12 Ağustos günü İstanbul’un son tramvayı Şişli’den yola çıktı.
Üzerine “Elveda sevgili yolcularım” yazılı bir döviz asılı tramvayı en eski vatmanlardan Sıtkı Yüce idare ediyordu.
128 hat numaralı kırmızı tramvay Karaköy’e ulaştığında, eski vatmanlar da karşılayanlar arasındaydı.
13 AĞUSTOS 1961
Mustafa Tunalılı, Bebek’ten Dolmabahçe’ye giden bir tramvayda yolculuk edenler arasında Atatürk’ün de bulunduğunu anlatıyordu.
Son yolculukla birlikte tramvay bir tek Kadıköy’de kaldı.
Tramvay, kapılarına asılmış onlarca kişiyle birlikte Eminönü’ne ulaştığında son yolculuğunu da tamamlamış oldu.
Paylaş