Paylaş
Ayhan Işık ve Sadri Alışık ile rol aldığı “Küçük Hanımefendi” filmleri, ona Yeşilçam’daki bu unvanını kazandırdı.
Sinema dünyasına 1952’de giriş yaptı. 1953 Avrupa Güzellik Yarışması’nda Türkiye’yi temsil etti.
Yarışmada dereceye giremedi ama gazeteler günlerce ondan söz etti.
Yeşilçam’da 17 yaşında başlayan sinema kariyerinde 20 yıl aralıksız kameraların önündeydi. 200’den fazla film çevirdi.
Küçük Hanımefendi lakabını hak eden bir hayatı vardı. 19 Mart 1966’da Hürriyet’teki haberde şöhretle ilgili şunları söylüyordu:
“Bence şöhretin en büyük düşmanı şımarıklıktır. Artistin şımarıklığı, kendisini o seviyeye çıkarmış halka karşı bir hürmetsizlik de sayılır. Lüzumundan fazla tevazu da zararlıdır. İnsan şöhrete eriştikten sonra daima tabii halini muhafaza etmelidir.”
70’LER ONA YARAMADI
1950’li ve 60’lı yılların en sevilen yıldızlarının başında geliyordu.
Ancak 70’li yıllar onun için iyi başlamadı.
Yönetmen ve yapımcı Faruk Kenç ile 7 yıllık evliliğinin ardından yine sinema dünyasından Özdemir Birsel ile nikâh masasına oturdu.
Çift çok mutluydu. Ama evliliklerinin 11’inci yılında boşanmanın eşiğine geldiler.
Birsel’in işleri nedeniyle ailesine vakit ayıramadığı gerekçesiyle boşanma yoluna gidilecekti. Doruk “Kocamı hâlâ seviyorum” diyordu.
Bir süre sonra çift bu krizi atlattı. Ancak bu kez de Belgin Doruk’un “ruh durumu” kötü sinyaller veriyordu.
1972 yılının ortalarında “sinir buhranı geçirdiği” için Ortaköy Şifa Yurdu’na yatırıldı.
Hastanede “şuuraltı tetkikler” yapıldıktan sonra ünlü yıldızın kişilik bunalımında olduğu kanaatine varıldı. Bu bir “medeniyet hastalığı”ydı.
25 HAZİRAN 1972
Aslında bugünkü adıyla depresyondaydı.
Bu dönemden itibaren Doruk’un kariyeri inişe geçti. Bir dönem sahneye çıktı ancak başarılı olamadı.
Gençliğinde kullandığı zayıflama ilaçları nedeniyle bir anda çok kilo aldı. Ve kendini eve kapattı.
Çok uzun yıllar kimseyle görüşmedi. Kameraların karşısına geçmedi.
SİNEMAYI HİÇ ÖZLEMEDİM
* 8 yıl aradan sonra 1988’de ilk kez Hürriyet’ten Bircan Usallı’ya konuştu. Son dönemde 10 kilo vermiş, 20 kilo daha zayıflamayı hedefliyordu. Röportajda şunları söylüyordu:
“Sekiz yıl boyunca çektiklerimi bir ben, bir de çok yakınlarım bilir. Korkunç günlerdi... Bir daha asla yaşamak istemediğim, yaşamdan bıktığım, en yakınıma küstüğüm, kendimi sevmediğim günlerdi. Sinirlerim bozuktu. Ne istediğimi net olarak bilmiyordum. Takıntılar başladı. Anımsamak istemediğim, içkiyle daha yakın dost olduğum o günler...”
Bundan birkaç ay sonra da “Biz sinemanın altın çağını yaşadığımız halde, inanın sinemayı hiç özlemedim” itirafında bulundu.
Kendi dönemindeki filmleri izlerken “hafakanlar bastığını” söylüyor, zamanın ruhuna işaret ediyordu.
Ancak sonraki yıllar da ünlü yıldız için farklı geçmedi.
Ölümünden önce Fatma Batukan ile görüşmesinde son 18 yılını nasıl geçirdiğini anlatıyordu:
“Depresyon geçiriyorum. 18 yıldan bu yana arada bir geliyor bu hastalık. Nedir bilmiyorum. Aniden zaman zaman. Bir sıkıntı, terleme, moralsizlik ve ağlama hissi. Bu yüzden tedavi görüyorum.”
27 MART 1995
26 Mart 1995’te henüz 59 yaşındayken kalp krizi nedeniyle hayata veda etti.
Onu en iyi anlatan sözlerden birini de birlikte film çevirdiği Zeki Müren söylemişti:
“Burnunun ucundan kirpiğinin gölgesine kadar güzel.”
MEVZUN ENDAMIYLA PUAN TOPLADI
* Avrupa Güzellik Yarışması’nda Belgin Doruk için Hürriyet şunları yazıyordu:
“Türk Güzeli Belgin Doruk, ilk gün tavır ve zarafet geçidinde ve giydiği tuvaletle kaybettiği puanları ikinci elemede mevzun endamı ile toplamasını bildi. Minyon bir tipe sahip olmasına rağmen finale kalacak birçok güzeller arasında yer alacağı kuvvetle sanılmaktadır.”
ŞEKER STOKÇULARI 50’LERDE DE VARDI
SON günlerde şeker fiyatlarındaki hızlı yükseliş konuşuluyor. Bununla ilgili stokçular hedefte.
1954 yılının 24 Haziran’ında Hürriyet’in manşeti şöyleydi:
24 HAZİRAN 1954
“Ankara’da üç mağazada tonlarca şeker ele geçirildi.”
“Şeker istifçilerine karşı nihayet harekete geçildi” denilen haber şöyleydi:
“Ticaret Vekâleti müfettişlerinin muhtelif şehirlerde 3-4 günden beri giriştiği kontroller müspet neticeler vermeye başlamıştır. Ankara’da yapılan aramalarda sadece 3 ticarethanede 45 bin 900 kilo toz şeker ve 74 sandık da kesme şeker bulunmuştur. Bu ticarethanelerden birinin şekeri satmaktan tamamen imtina ettiği, diğerinin iki vagon şekeri faturasız olarak piyasaya sürmekte olduğu anlaşılmıştır.”
Aynı gün Balıkpazarı’nda bir kamyon şeker yağma edilme tehlikesi geçirmişti. Polisin aldığı tedbirlerle bu şeker birkaç saat içinde halka satıldı.
Oysa halen fabrikalarda 21 bin ton şeker bulunuyordu. Bu da o dönemdeki ihtiyaca fazla fazla yetiyordu.
Stokçuluk, 50’li yıllarda da tıpkı bugünkü gibi sorunların başında geliyordu.
Paylaş