Paylaş
Ona “Sanat Güneşi” denilmesi boşuna değildi.
Gerçekten de sahnede öyle devrimler yaptı ki, bu ismi sonuna kadar hak ediyordu.
1992’de Hürriyet’ten Nuriye Akman’a verdiği röportajda bu yenilikleri anlatıyordu.
* Sahnede ilk vokalisti o kullandı. 1965’te altı genç kız ona eşlik etti. Bunlardan biri de Sevim Tuna idi.
* 1955’te ilk altın plağını kazandığı Manolyam bestesi Yunan sanatçı Kazancıdis tarafından Yunanca’ya çevrildi. Avrupa’ya çıkan ilk Türk bestesiydi.
* Orkestrayı sahneye getiren de ilk oydu.
* Yeniliklerinden en önemlisi ise sahneye kurdurduğu podyumdu. Onunla birlikte sahnede podyum yaygınlaştı.
* Sahnede ilk renkli ışığı o kullandı. Kırmızı dudakları öldürüyor, sarı hastalıklı gösteriyordu. Maviyi keşfetti.
Aynı röportajda sahnedeki iddialı kıyafetleri nedeniyle görüntüsünün sesinin önüne geçtiği yorumlarına net bir yanıt veriyordu:
“Rahatsız olanlar, radyodan dinlesinler. Ondan da çok memnun olurum.”
KRAL GİBİ KARŞILANDI
Zeki Müren 1974’te Avustralya turnesine çıktı. Bu turne büyük ses getirmişti.
Hürriyet’ten Mehmet Biber de turneyi adım adım izliyordu.
Sanat Güneşi’ne ilgi, daha Sydney’e ayak bastığında başlamıştı. Biber’in haberinin ilk cümlesi şöyleydi:
“Zeki Müren Avustralya’da tam bir kral gibi karşılandı.”
Havalanında ve geçtiği yollarda toplanan insanlar “Türk lokumu” diye tezahürat yapıyordu.
Ve Avustralya gazeteleri de “Türk lokumu” başlığını attı.
Müren’in meşhur kıyafetleri orada da büyük ses getirdi.
Röportaj verdiği Avustralya televizyonunun spikeri söze şöyle başladı:
“Ne yazık ki, televizyonumuz renkli değil. Bu güzel ve rengârenk elbiseleri görmekten mahrumsunuz.”
‘SERVETİM ÇOCUKLARIN’
Gazetelerde “Tom Jones bile burada böyle karşılanmadı” yorumları yapılıyordu. Bu fark, konser biletlerinin fiyatından da belliydi. Jones’un konserine 60 liralık biletle girilebilirken, Zeki Müren’in konseri için 300 lira ödeniyordu. Ve bütün konserleri de hıncahınç doluydu.
Büyük talep nedeniyle ekstra konserler düzenlendi. Hatta programda olmamasına rağmen Melbourne’de de bir konser verdi.
Sıcak yaz günlerinin yaşandığı Avustralya’da Zeki Müren plajları da ihmal etmedi. Sık sık denize girdi, su kayağı yaptı.
Bir kaç gün sonra Kelebek’in manşeti yine ona ayrılmıştı. Sunday Mirror gazetesinde çıkan haberde Zeki Müren’in kendisine 100 milyon dolar değer biçtiği anlatılıyordu. Ve daha o yıllarda bile bütün servetini muhtaç çocuklara bırakacağını anlatıyordu.
TANINMAMAK İÇİN TAKMA BIYIK
Zeki Müren bıyığı hiç sevmiyordu. Nuriye Akman’a verdiği röportajda hiç bıyık bırakmayı düşünmediğini belirtip, “Bıyığı babamda bile fazla sevmedim” diyordu.
Sadece bir filminde bıyıklı olması gerekmişti, onda da takma bıyık kullandı.
Sanat Güneşi bu prensibini bir kez daha bozmuştu. Avustralya seyahatindeki o anı şöyle anlattı: “Şöhret olmanın tatlı bir korkusu ve rahatsızlığı vardır. Şöhretlerin attığı her adım dünyanın her yerinde ilgi ile izlenir. Avustralya’da da bu durumla karşılaştım bir kez daha. Ve tek başına gezebilmenin, gözlerden uzak olmanın zevkini tadabilmek için ilginç bir fikir geldi aklıma. Bir an kişiliğimden çıkıp bir başka Zeki olmak istedim ve Sydney’in en meşhur erkek kuaförüne giriverdim. Erkekler için çeşitli renk ve biçimlerde saçlar ve bıyıklar satılıyordu. En çok beğendiğim kumral olanından bir takım aldım ve 10 dakika içinde apayrı bir Zeki oluverdim. Caddelerde dolaştım, parklarda oturdum, ömrümde ilk defa şöhretten uzak bir kişinin normal yaşantısını tattım. Bu arada dikkatimi çeken bir başka şey de beni hayli duygulandırdı. Bıyıklı halimle rahmetli babacığımın gençliğini andırmıştım. Bunu fark etmek buruk bir haz verdi bana.”
Zeki Müren hayatını hep bildiği gibi, büyük farklar yaratarak yaşadı. Aynı röportajında şunları söylüyordu:
“Dünyaya bin kere tekrar gelsem, aynı Zeki Müren olarak, aynı yazıyla gelmek isterim. Bütün çilelerime, bütün mücadeleme rağmen.”
Büyük bir sanatçıydı.
Vedası da sahnede kendine özgü şekilde oldu.
Paylaş