Paylaş
Yine de çok kısaca özetleyeyim.
Vecihi, Yaşar Usta’nın kızı Fikret ile evlenmek ister. Yaşar Usta izin vermez.
Vecihi’yi Şener Şen, Yaşar Usta’yı Münir Özkul, Fikret’i ise Ayşen Gruda’nın oynadığını hatırlatmama gerek var mı bilmiyorum.
Vecihi -ki kendisi bir pilottur- evlilik teklifini türlü türlü şekillerde tekrar eder.
Düğünlere davetsiz katılır... Kan ve Gül şarkısını “İstiyorum, veriyor musun, peki öyle olsun” diyerek gözyaşlarıyla seslendirir.
Uçağıyla defalarca evin üstünden uçarak aşkını ilan eder... Onun her uçuşunda zelzele olmuş gibi sallanır ev.
Yaşar Usta da her seferinde “Bir gün tepemize yıkacak evi” diye söylenir.
Gerçekten de öyle olur. Vecihi uçağı evin tepesine çakar.
Bu göstere göstere gelen kazanın ardından Yaşar Usta pes eder, kızı Fikret ile Vecihi’nin evlenmesine izin verir.
18 EYLÜL 1975
MANŞETE ÇIKAN KAZA
1977 yapımı bu filmden iki yıl önce Hürriyet’in manşetinde ilginç bir haber vardı:
“Uçakla nişanlısına fiyaka yaparken balkona düştü.”
Habere göre “aşık pilot Nafiz Kahraman”, 17 Eylül günü Ankara’da serbest uçuş yapıyordu.
Ama görev mahalinden çıkıp, nişanlısının ve kendisinin yaşadığı İncesu Mahallesi üzerinde uçmaya başlıyor. Nişanlısının evinin üzerinde iki tur atıyor ama üçüncüyü tamamlayamadan eve çakılıyor.
İnanması güç ama kazada “tıpkı filmdeki gibi” şans eseri kimse ölmüyor.
Aşık pilot omurgasındaki çatlak ve birkaç kırıkla atlatıyor kazayı.
Türk Hava Kurumu Genel Başkanı Tümgeneral Şefik Aktuğlu bile şaşkınlığını ertesi günkü gazetede gizleyemiyor:
“Pilotun uçuş sahasını terk ederek kendi mahallesine gelmesinin nedenini bir türlü çözemedik. Bir pilotun o kadar alçaktan uçmaması gerekirdi.”
Bu kazadan iki yıl sonra Sadık Şendil’in senaryosunu yazdığı, Ertem Eğilmez’in yönettiği o meşhur film çekiliyor.
Filmdeki, pilotun isminin ilk Türk havacılığının önemli ismi Vecihi Hürkuş’tan geldiğini biliyoruz.
Peki ya olayın kendisi?
Kim bilir belki de filme bu kaza ilham olmuştur.
Uçak önce evin çatısına vurur, iki balkondan sekip, üçüncü balkona takılır. Uçağın bir kısmı da apartmanların arasındaki boşluğa düşer. Hürriyet o günkü sayısında şahane bir çizimle kazayı bize tekrar yaşatır.
YEŞİLÇAM’IN YILDIZLARININ BOKS İDDİASI
EMEL Sayın ile Hülya Koçyiğit, 1974’ün martında birlikte film çekiyorlar.
Nasıl oluyorsa oluyor, söz ertesi akşamki Dünya Ağır Sıklet Boks maçına geliyor.
Tüm dünyanın beklediği bu maçta Gene Foreman, henüz bir yıl önce Muhammed Ali’nin “çenesini kıran” Ken Norton ile karşılaşıyor.
Sayın, “Çok hain vuran Foreman, Norton’u da ufalar” diyor.
“Ufalar” sözü Koçyiğit’i gaza getiriyor:
“Eşim (Selim Soydan) sporcudur. O da ‘Norton, Foreman’ı yenecek diyor.”
İki yıldız kazananın “fakir çocukları sevindireceği” 10 bin liralık iddiaya tutuşuyor.
Hürriyet muhabiri Talay Erker de iddiayı kayda geçiriyor.
26 MART 1974
AĞAÇ KÜTÜĞÜ GİBİ DEVRİLDİ
Caracas’taki mücadele Türkiye saatiyle 04.15’te başlıyor. Maçın henüz ikinci raundunda Foreman’ın müthiş sağıyla Norton “bir ağaç kütüğü” gibi devriliyor. Antrenörü de beyaz havluyu fırlatıveriyor.
Hürriyet ertesi gün spor sayfasından manşeti patlatıyor:
“Gene Foreman, güm güm güm.”
“Norton balyozun altında kaldı” notu da yere serilip iplere sarılan Norton’un fotoğrafına iliştiriliyor.
Aynı gün Hürriyet’in birinci sayfasındaki başlığı da iki yıldızın iddiasını sonuçlandırıyor:
“Foreman’ı tutan Emel Sayın bahsi kazandı.”
Sayın, Altın Plak kazandığı gecede bir de bu iddiayı kutluyor.
Son bir not, Norton’u böyle deviren Foreman’a kariyerinde “nakavtla” yenilgi hezimetini yaşatan tek isim de Muhammed Ali’ydi.
31 Ağustos 1963
ERKEKLER 4’E AYRILIR
Erkekler! Plajda mayoyla gezerken dikkat edin.
“Farkında olmadan karakteriniz hakkında başkalarında kanaat uyandırabilirsiniz.”
1963 yazının son günlerinde özel çizimlerle yayınlanan bu haberde erkekler dört tipe ayrılıyor:
Uzun boylu, hafif göbekli, uzun ve zayıf, kısa boylu.
Bu tipleri günümüze uyarlayarak ama 1963’ün sözleriyle anlatmaya çalışayım size...
GYM’den çıkmayanlar: Açık sözlüler, “kadın kaprisi”nden nefret ediyorlar. Yeknesak hayat onları çileden çıkarıyor. Hür yaşamayı seviyorlar.
Piknik tipler: Nüktedan şakalardan hoşlanıyorlar, egoistler, rahatlarına düşkünler.
‘Nerd’ler: İkiye ayrılıyorlar. Birincisi; hislerini açığa vurmuyor ve sadıklar. İkincileri; içlerine kapalı ve romantik.
Bodur fitler: Çok hassaslar, merhametli, yeknesak hayat tarzları var. Kendilerine güvenleri yüksek.
Paylaş