Paylaş
Kaldırım tribününden bir delikanlı;
---------“Ellerini yüreklerine koysunlar biz işte tam orada olacağız.”
Oradaydılar ama yetmedi…
Artık hiç yalnız bırakmamak lazım onları!
Hele bu günlerde…
***
Meireles ve Emre’nin olmaması beni endişelendirmişti.
Sezer ve Bekir’de yoktu…
Bunların ortak özelliği topu ileriye doğru oynayan oyuncular.
Yoklukları endişe yarattı…
Ama Selçuk yerine Salih ile başlayınca sevindik…
Rakip 10 kişi kalıp, birde gol bulunca daha çok sevindik…
Ta ki Salih çıkıp Selçuk girene kadar…
Selçuk kötü oyuncudur diye söylemiyorum…
Takımın psikolojisi ile ilgili söylüyorum…
***
Selçuk ile “korursun.”
Sahada zaten Mehmet Topal gibi bir koruyan var…
10 kişiye 11 kişi oynarken, Salih çıkıp, Selçuk girince;
“Koruyun” diyorsun…
“Korumak” ne demek?
Veya daha değişik soralım…
Nasıl koruyacaksın?
Cevap:
Geriye yaslanarak, toptan kaçarak, seni rahatlatacak ikinci golü düşünmeyerek koruyamazsın…
Bugün oldu... Yarın olmaz…
***
Kuyt topla buluşuyor, kaleci arkasını dönmüş geri koşuyor…
Kale boş…
Kuyt topa vurmuyor…
Dejavu gibi bu pozisyon iki kez yaşanıyor…
Neden?
-----Beyninde gol atmak olmayınca atamıyorsun…
Pozisyonu erken düşünmek, neyi düşündüğünle ilgilidir…
“Bir gol daha atayım” diye düşünse Kuyt; o golü atar…
Cristian da, topu direğe vurmaz…
Ama atmayı değil korumayı düşünüyorlar…
***
Dün, Fatih hocamız, Seneijder’i alıp Amrabat’ı koyunca oyun nasıl değiştiyse;
Bugün de, tam ters yönde oyun değişti.
Bence;
Dün Fatih hoca, “başlarken” hata yaptı…
Bugün de Aykut hoca, “korumaya çalışırken” hata yaptı…
***
Eledin mi?
Eledin…
Tur önemlidir.
Ama alınacak dersler, sorulacak sorular var.
Fenerbahçe, “ürkek ve titrek.”
Üzerinde çok baskı var…
-----Geçiniz…
***
Bir takım, hep birlikte neden titrer?
-------Kendine güvenmediği için.
Titrekliği bazen hoca önler, bazen de bir tane bacak arası yapan bir oyuncu…
Basketboldan örnek vereyim…
Elle oynandığı için daha kolay anlatılır…
Topu eline aldığında, potaya bakman gerekir…
Sadece gözünle baksan bile, rakibin bir adım geri atar…
Topu ayağına aldığında kalecine bakarsan, rakip tepene biner…
10 kişi bile olsa…
Hiç mi aranızdan cesur bir yürek çıkmaz…
19 yaşındaki Salih’e mi kalır isyan…
Yoksa 33 yaşındaki Emre’ye mi?
Sonuç olarak Salih’i;
İlk on birde oynatan Aykut hocaya alkış…
İkinci yarı, “buraya kadar diyen” hocamıza sitem…
***
Önce isteyeceksin!
Maçı kazanmayı da isteyeceksin, pazartesi günü oynamayı da…
Televizyon karşısında;
“Bizi pazar günü oynatıyorlar, Galatasaray’ı pazartesi günü. Oysaki biz perşembe günü oynadık, yorgunuz.” diyeceğine;
Önce sen isteyeceksin pazartesi günü oynamayı…
Sonra; “vermediler” diyebilirsin…
Ama önce; mazeret aramayı değil sonuca gitmeyi isteyeceksin!
Fenerbahçe Ülker:
Biliyorsunuz, her zaman sabır ve istikrardan yanayımdır…
Koç Pianigiani’ye, 5 Ocak tarihinde; “Getirdiklerini de götürürsün” diye yazmıştım.
O günden bu yana Arenaya gitmiyorum…
Çünkü inancımı kaybettim…
Bir kıvılcım bekliyorum.
Ama olmuyor…
İşin kötü tarafı;
Olmaması, alışkanlık haline geliyor…
Olağan olmaya başlıyor…
***
Fenerbahçe kurumsal yapıya dönüşebilir.
Ancak, “sallabaşını al maaşını” yapısına dönüşemez!
Fenerbahçe yenilebilir…
Kötü de oynayabilir…
İsteksiz oynayamaz!
Hele isteksiz oynamayı kesinlikle alışkanlık haline getiremez!
Maç bitmeden yenilgiyi kabul etmez!
Maalesef söylemek zorundayım;
Artık sabır değil, değişim zamanıdır!
Koç mu olur bir başka şey mi bilemem…
Ama değişim zamanıdır!
Paylaş