Paylaş
Adı aklıma gelmiyor…
Ama anlatınca, oynayanlar hatırlayacak…
***
Karşıya bir çizgi çekerdik…
Üç beş metre geriye çekilir,
Misketlerimizi çizgiye yanaşacak şekilde atardık…
Çizgiye en fazla yanaşan misketleri toplardı…
***
Bugün;
O çizgi, “iktidar” oldu…
Misketlerimizde, “sporumuzun acınacak hali…”
Oyunun adını da şimdi hatırladım…
Pardon, yanlış söyledim, hatırlamadım.
Bugün yeniden koydum…
“Yanaşma…”
Ülkemizde, spor adına yapılan tüm oyunların adı da;
“Kim daha fazla yanaşacak iktidara?”
***
Yanaşmaya yanaşın, ama işinizi de iyi yapın!
O da yok!
Çünkü başarıya değil, en fazla yanaşana koltuk var…
Yazdıklarım yanlış anlaşılmasın…
Her dönemde bu vardı…
Ama şimdi “abardı”…
Ben, işini iyi yapan adam peşindeyim…
Onu arıyorum…
Çizginin göbeğinde dursun, işini iyi yapsın en büyük alkışı benden alır…
Muhalefetin kralını yapsın işini yapamasın bence hiç yaramaz…
Çünkü işimiz spor…
***
Bence; -Fenerbahçe ile arasının iyi olmamasına rağmen-, Gelmiş geçmiş en başarılı federasyon başkanlarından biri;
Voleybol Federasyonu Başkanı Kocabıyık’tı…
Misketini çizgiye yanaştıramadı…
Koltuğunu kaybetti…
***
Futbolda;
A Mili takım fiyasko…
20 yaş altı takımımız, ülkemizde elendi…
19-18-17 yaş, hepsi rezalet…
Futbol Federasyonu Başkanı Demirören, çözümü buldu(!);
“Maçları gündüz oynayalım, gece içki giriyor işin içine”
---- Tebrikler, alt yapıya kökten bir çözüm(!) geldi…
Misketini çizgini ortasına yuvarladı…
Yeri sağlam artık…
Milli takımı, Dünya sıralamasında;
25’ci sıradan, 57’ci sıraya düşürmüş…
Kimin umurunda…
Başarıya bakan kim?
Yeter ki misket, “çizginin göbeğinden” kalkmasın!
***
Trabzonspor başkanı;
Kazlıçeşme mitingine gitmesi yetmedi…
Misketini çizgiye ondan fazla “yanaştıranlar” vardı.
“Başbakana ömür boyu iktidar” diledi…
Onun misketi de, çizginin göbeğinde duruyor...
Onun da yeri sağlam artık…
Artık, “Mezarı ülke dışında olacak adamaların sayısı artabilir”
***
Kasımpaşa’ya misketleri zaten iktidar vermişti…
O misketi çizgiye atmaya çalışmadı bile…
Direk “muhalif misketçi Aziz’in” kafasına fırlattı…
“Verilen görevi yaparım” dedi…
Yetmedi…
Yaramaz çocuk Çarşı’ya;
“Benim istediğim gibi oynamazsan misketlerimi alır giderim ha!”
Diye sözleşme imzalattı…
***
Muhalif misketçi; gençler Taksim’deyken, Nus-ret’ te yemek yemek zorunda kaldı…
Arada alan misketçi Fikret ise; “Çarşı, üst kimlik değil, ortanca kimliktir”.
Falan diye “misket havası” oynamaya başladı…
Ne yapsınlar?
Yürütmek zorundalar gemiyi...
***
Sezon başlıyor:
Tarihimizde ilk kez taraftara taahhütname imzalatıyor, acilen kararname çıkartılıyor;
“Siyasi slogan yasak”
---Allah Allah!
Bu ülkede şimdiye kadar böylesi bir şey olmadı…
Neden korktuk acaba?
“iyi bir uyuşturucu olarak bilinen futbol” bile korku mu vermeye başladı bize?
***
Oynadığımız oyunun adı belli:
“Kim daha fazla yanaşacak çizgiye-iktidara-“
Kimse de, “ben bu oyunu oynamam” diyemiyor…
Ben de, “nasıl geldik bu duruma” diye düşünüyorum...
Yoksa hep mi böyleydik…
Bize anlatılan kahramanlık hikâyeleri birer masal mıydı?
***
Bir ülke düşünün, sürekli olarak, abuk sabuk yerde;
“Dik durmak” tan bahsetsin…
Dünya spor literatüründe olmadık bir kavramı, kafamıza soksun…
---Golü atamayan futbolcuyu,
---Hatalı gol yiyen kaleciyi,
---Küme düşüren teknik adamı;
“Dik duran adam(!)” diye sevsin…
Sonra utanmadan hep bir arada;
Futbolcusu, başkanı, yazanı, çizeni, yorumlayanı, hep birlikte;
“Çizgiye en fazla kim yanaşacak?” oyunu oynasın…
Pes doğrusu!
Ben utanıyorum!
Size, “iyi sezonlar” diliyorum!
Paylaş