Paylaş
Şimdi gözlerinizi kapatın;
Sene 1453…
Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u alamadı…
Elimiz boş döndük hisarın surlarından…
Bizler Anadolu’dayız.
Boğazın öbür yakasıda, Bizans İmparatorluğunun başkenti…
Orta Çağ kapanıp, Yeni Çağ başlamamış…
Bu yüzyılda, kimler varsa işte yaşıyorlar orada…
Soruyorum size;
Biz olmasaydık onlar yaşasaydı burada;
İstanbul, bu güne kaç kez Olimpiyata ev sahipliği yapmıştı?
Londra 4, Atina 3, Paris 2 kez Olimpiyata ev sahipliği yapmışken,
Tokyo ikinci kez takip olurken;
İstanbul’umuz, bugün hala; “0”
Biz hak etmesek de, İstanbul’a yazık!
***
O zaman hata bizde!
Bu güzelim şehre getiremedik hak ettiği değeri…
Kimse, “bize vermediler” demesin.
Yılarca aday biler olamadık…
Son yıllardaki adaylığımız da bir hikâye…
Sadece, “idman” diyelim…
İlk kez gerçekten adayız…
“Kimse, biz Müslümanız, hakkımızı yediler” demeye de kalkmasın…
Biz, alamadık!
Biz, hakkını teslim edemedik İstanbul’a!
Ve onu bize teslim eden, emanet eden büyüklerimize!
***
Cumartesi gecesi tarihi bir gündür…
Kimin Olimpiyatı İstanbul’a getirdiğinin hiç önemli yoktur!
Gün; iktidar- muhalefet hesabı yapmanın günü değildir!
Olimpiyat hepimizindir!
Yapılan tesislerde bizim!
Bize yakışan bu konuda çaba gösterenlerin elini sıkmak değil;
Sonuna kadar onların yanında olmaktır!
Gezi Parkında sahaya çıkanlarda, Kazlıçeşme’de toplananlar da, Olimpiyatı birlikte yapacaktır!
Çünkü Olimpiyat da bizim, İstanbul’da hepimizindir…
Çünkü torunlarınız;
Sizin hangi partiye oy verdiğinizi değil, 2020 İstanbul Olimpiyatlarını hatırlayacaktır|
***
Ben, “deliler” gibi istiyorum!
Olimpiyatı yaşayan bir şehirde yaşamış olmak istiyorum!
Çok şeyin değişeceğini de biliyorum…
Birlikte olursak, çok da iyi yapacağımızı biliyorum…
Bakmayın siz; “ Bizde spor seyircisi yok, biz anlamayız” diyenlere…
Yedi cihan anasının karnında mı öğrendi bu işleri…
Bu iş “yumurta tavuk” hikâyesine benzer…
Biz hele verelim İstanbul’umuza yıllarca hak ettiği, alamadığı değeri…
Olimpiyatın yarısını biz yaparız kalanını İstanbul zaten halleder…
Çorba…
Benim canım Çorbam;
Kıvamında yapıldığında, Dünya’nın en lezzetli bir yemeğisin…
Sakın beni yanlış anlama!
Lafım sana değil…
Bizim basketbol takımımıza…
Onlar şimdi tam bir “rezil çorba.”
Kabahatin tamamı da, “aşçı da…”
Ne atanı belli, ne tutanı…
Ne sistemi belli, ne ilk beşi…
***
Dünyanın en kaliteli malzemesi ile “yapılabilecek en keyifsiz çorbayı” yapan bir aşçımız var…
Kendi haline bıraksa bile bundan lezzetli olur…
Sanki bilerek kötü yapıyormuş gibi…
Son dört dakikada, “skoru hazmedemeyen, biz bu değiliz!” diyen tek oyuncu, Doğuş Balbay’ı;
“Hop, sen nasıl direnirsin!” dercesine çıkarınca, bunları söylemek zorunda kaldım…
***
Bu adam, tam on yıldır da aynı yemeği yapıyor…
Tamamı lezzetsiz…
Bakmayın kendi sahamızda aldığımız başarılara…
Oraya bütün lezzeti veren veya açıkça söyleyelim;
“Basketbolcularımızı kapasitelerine yakın oynatan”;
Seyirciydi…
Bir de…
“Bir de” sini, boş verelim…
***
Sayfa komşularım; aylardır yazdılar…
Turnuva oynamadan yazdılar…
Kendilerini riske attılar…
Ben, bekledim…
“İstikrardan” yana olduğum için mi? Tedbirli olduğum için mi?
“Bir bildikleri vardır” diye düşündüğüm için mi?
Yoksa saf olduğum için mi?
Bilmiyorum…
Bekledim…
Ama Özüak ile Bilgin, aylardır yazdılar…
“Orhun’u yiyorlar, Tanjevic hasta yatağından kalktı aman dikkat!” dediler…
“Bu adama çorba yaptırmayın, bu takıma kıymayın!” dediler…
Dertlerini kimseye anlatamadılar…
***
Şimdi hesabı;
Çorbayı yapana değil, on yıldır yemek yaptırana sormak lazım…
Veya ona bu görevi tekrar bahşedenlere…
Turnuvayı Şampiyon bitirsek bile hesabı sormak lazım!
Pardon!
Hesabı kesmek lazım!
Su da aka aka yolunu bulur, maksat en kısa yoldan buldurmaktır…
Aşçı’nın da görevi budur…
***
Ergin Ataman, Oktay Mahmuti, Erman Kunter, Murat Didin, Orhun Ene…
Say say bitmez…
Bu çocuklar, takımlarını Avrupa Şampiyonu yapsalar bile, “mili çorbayı” yapamayacaklar…
Sakın eskiden yaptığımız hatalara düşmeyin!
Sakın kimse, sporcularımıza fatura çıkarmaya kalkmasın!
En iyi jenerasyonumuzu bu aşçı uğruna yedik!
Bu aşçı uğruna;
NBA şampiyonluğu yaşayan Mehmet Okurları,
Pivotumuz olmadığı yıllarda Hüseyin Beşokları,
Gezi Parkı yolunda yürüdü diye Cenk Akyolları, kurban verdik…
Vatan haini ilan ettiğimiz oldu…
***
Yeter!
Lütfen başka bir kurban aramayın…
Önce “aşçıyı” hemen gönderin!
Sonra aşçıya on yıldır “çorba yaptıranı”…
“Çorbayı yaptıranı orada tutanı” ne yaparsınız?
Ona ben karışamam…
Halk verir kararını…
Ben spor adamıyım;
Olimpiyatı alır gelirse, yiğidin hakkını veririm…
Ben de yanaşırım yanına(!)
Belki o zaman bakarsınız, kâğıda da yazarım(!)
Paylaş