Paylaş
“İslam Devleti” tanımını ilk kez 2006’da El Kaide’nin Mezapotamya ayağını kuran El Kaide dile getirdi. Amerika’nın Irak’ı işgaline karşı El Kaide’nin bir branşı olarak Irak’ta doğan grup, daha sonra bağımsızlığını ilan ederek ismini “Irak İslam Devleti” olarak değiştirdi. Tam olarak bir devlet denemezdi ama ana hatlarıyla bakanlıklar belirlenmiş, iletişim ve savaş gibi ana bakanlıklarda bir hiyerarşi kurulmuştu. 2010’da grubun başına geçen Ebubekir El Bağdadi, sivil savaşta rol almaları için adamlarını Suriye’ye gönderince, ‘Jabat El Nusra’ (El Nusra Cephesi) ortaya çıktı. 2013’te Bağdadi, El Kaide lideri Eyman El Zewahiri’nin, “Irak’a dön” talimatına ve El Nusra’ya karşı gelerek örgütün Irak ve Suriye’deki ayağını birleştirip ‘Irak ve Şam İslam Devleti’ni (IŞİD) ilan etti. Zewahiri bu yapının El Kaide ile bağlantısının koptuğunu duyurdu, IŞİD bölgede El Nusra ile çatışmaya başladı. Ama giderek hem eylem kapasitesi hem de finansal yapısıyla Irak ve Şam sınırlarında adını duyuran Bağdadi, bu sınırlar dar gelince, 29 Haziran 2014’te örgütün adını genelleştirerek “İslam Devleti” koydu, kendisini de “İbrahim” adıyla halife ilan etti.
Türkler IŞİD, Araplar “Ad Dawla al-İslamiya Fi’l Iraq wa-s-Şam”ın kısaltılması DAEŞ, Amerikalılar ISIS ya da ISIL, Fransızlar EIIL diyorlardı...
Halifelik ilanının ardından IŞİD’e Suriye ve Irak sınırları dar gelince örgüt kendisini İslam Devleti (İD) diye anmaya başladı. Fransız politikacı ve medya mensupları da otomatik olarak söylemlerini değiştirdi ve IŞİD’den “Etat İslamique” (EI) diye söz etmeye başladı. Amerikalılar İslamic State (IS) diye takip etti. Türkiye’de ise hükümet ve medya, artık koyun keser gibi insan kesen, kendi cinsine uyguladığı vahşetle terör literatürüne adını kazıyan IŞİD’i tanındığı haliyle isimlendirmeye devam etti.
IŞİD’i birden İslam Devleti diye anmak, biz gazeteciler dahil pek çok kişiyi tedirgin etmeye başladı. Bu tedirginliği ilk olarak Fransız Dışişleri Bakanı Laurent Fabius açıkça dile getirdi. Fabius, Dışişleri Komisyonu’na Hükümetin, Irak’ta askeri operasyona katılma kararını açıklarken, “Bunlar ne devlet, ne de bu barbarların yaptıklarının İslam’la bir ilgisi var. Bunlara İslam Devleti diyerek kendi kendimize bu payeyi veriyoruz” uyarısında bulundu. Aynı konuşmayı 10 Eylül’de Ulusal Meclis’te hükümete yönelik sorular seansında kamuya açık olarak tekrarladı: “Bunlar ne bir devlet, ne de İslamla alakaları var. İslam barışçıl bir din. Bunlar kafa kesen cani bir topluluk hepsi bu. Biz kendimiz bari, bu barbarları isimlendirirken ‘devlet’ demeyelim. Bundan böyle bu örgütün Arapça kısaltması olan Daeş’i kullanalım. Ben kendi adıma onları ‘Daeş’in kafa kesen barbarları’ diye adlandıracağım ” dedi.
Güldüren aksanla “Daeş” deme çabası
Fabius’un bu girişimini güldüren ‘bir aksanla da olsa’ Hollande izledi. Ardından diğer hükümet üyeleri geldi. Amerikalı meslektaşı John Kerry’nin de aklı bu işe yattı. Kerry de, geçtiğimiz hafta Paris’te düzenlenen Irak Konferansı’nda IŞİD için “Daeş” kelimesini kullanmaya başladı. Obama da, Operasyonun ardından yaptığı ilk açıklamada, “Hiç bir din masumların öldürülmesini kabul etmez. Üstelik IŞİD’in kurbanlarının çoğu müslüman. Kesinlikle bir devlet de değiller ” dedi.
Görünen o ki Fabius’un, elbette danışmanları ve uzmanlarca kulağına fısıldanan bu formül işe yaradı. İeltişim oyununu çok güçlü oynayan IŞİD ile askeri, diplomatik, yasal alandan sonra iletişim savaşı da böylece başlatıldı.
Bölgeden gelen haberler, Daeş’in bu yeni isimlendirmeden hiç hoşlanmadığı yönünde. Zira IŞİD’in arapça kısaltması olan Daeş negatif bir anlam taşıyor. İnternette genç kurbanlarını avlamak için de, dünyaya mesaj yaymak için de IŞİD kendisini İngilizce kısaltma olan ISIS’i kullanarak tanımlıyor. Suriye ve Irak’tan pek çok tanık ifadesi bu taktiğin işe yaradığına dair tanıklıklar aktarıyor.
Dilinizi keseriz
Bölgeden aktarılan bilgilere göre IŞİD bu yeni isimlendirme karşısında çileden çıkmış durumda. Amerikan haber ajansı Associated Press’e göre, Musul’da halkı tehdit eden IŞİD “Bize Daeş demeyenin dilini keseriz” diyerek bu öfkesini gösteriyor.
Lübnan merkezli As Safir gazetesine konuşan Fransız Ortadoğu Enstitüsü’nde islamolog Romain Caillet’nin , “Daeş temiz olmayan ve olumsuz bir anlam içeriyor. Arap dünyasında Daeş’in muhalifleri onları böyle çağırıyor. Lübnan’da yaşayan Suriyeli bir mühendis, Suriye’de Daeş tarafından ele geçirilen köyüne giderek akrabalarını ziyaret ediyor. Mühendis akrabalarına Daeş ile ilişkilerin nasıl gittiğini soruyor. Akrabaları, ‘sakın Daeş deme, İslam Devleti’nden birisi duyarsa bir kaç gün hapiste kalman garanti’ diye uyarıyorlar” diye anlatıyor.
Sonuçta, elbette kişileri, kurumları, örgütleri,... kendilerine verdikleri isimle anmak en doğrusu. Ama bu kanlı örgütün kendine verdiği ilk isimden vaz geçerek “İslam Devleti” ismine dönüş kararını takip etmek gerçekten etik bir zorunluluk mu, yoksa naif bir zorunluluk mu bunu düşünmek önemli. IŞİD yada DAEŞ gibi bir kısaltma artık herkesin tanıdığı bir isim ve herkes kimden söz ettiğimiz anlıyor. Ayrıca İslam Devleti diye çağırmak ne kadar gerekli? Artık biz de dünyadaki meslektaşlarımız gibi bu konuda bir ortak karar alacak inisiyatif başlatmalıyız... Geç mi kaldık dersiniz?
Paylaş