2013’ten 2014’e; ‘Türk modeli’

Geride bıraktığımız 2013 yılına, ‘islam ve demokrasinin bir arada yaşayabileceğinin en güçlü örneği’ olarak tanımlanan ‘Türk modeli’nin yaşadığı sarsıntısı damgasını vurdu. “Stratejik Derinlik” kitabıyla daha bakan olmadan ünü buralara kadar yayılan Ahmet Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanlığı ile başlayan diplomasi baharı umutlandırmıştı. Ancak birbiri ardına tekrar edilen hatalar zinciri, 2014’te diplomasideki umutları hayli zayıflattı.

Haberin Devamı

Davutoğlu’nun ‘Komşularla sıfır problem’ söylemi ve AK Parti iktidarının AB hedefinden vazgeçmemesi, Batı ile Doğu arasında jeolojik köprüleri politik olarak da güçlendirmişi. Her ne kadar Eski cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy döneminde ‘inkar yasası girişimi’ ilişkileri kopma noktasına getirse de, Fransa’nın ekonomi ve diplomasi bürokratları hasarı ‘minimum’a indirmek için’ sık sık fazla mesaiye kaldı. Bütün Avrupa ekonomik krizdeyken Türkiye’de ekonomik büyümeyi sağlayan Ak Parti iktidarına alkış yağıyordu. Çok eski değil daha 2012’de Axa, Renualt, Lafarge, Areva gibi şirketler ilişkilerin gelişmesi için seferber olmuştu.

Türkiye, ekonomisini büyütmekle kalmıyor, aynı süreçte 40 yıldır kanayan ağır yarası Kürt sorununa da çözüm arıyordu. Türkiye’nin bu sorunu çözmesi, bölgede devleşmesi demekti. Davutoğlu’nun Fransa’nın en önemli think-tank kuruluşlarından IFRI’de, ülkenin diplomatik aktörleriyle tıklım tıklım doldurduğu salonda verdiği konferans hala hafızalarda. Davutoğlu ‘Stratejik Derinlik’ ve komşularla ‘zero problem’ı anlattıkça, Fransız diplomatlar Sarkozy’nin iç politikaya feda ettiği ilişkilere hayıflanıyordu. Onlar da Sarkozy’ye, bozulan ilişkileri yeniden inşa etmesi için bastırdı.

Haberin Devamı

Üstüne Arap baharı geldi. Libya’nın Dostları, Mısır’a destek Konferansı ve Suriye’nin Dostları konferanslarının en önemli aktörlerinden olan, kendisinden Ortadoğu’nun ‘soft power’ı diye söz ettiren Türkiye, 2013’e tartışmalı girdi. Arap dünyasındaki kalkışma domino taşları gibi Tunus, Libya, Mısır ve Suriye üzerine devrilirken, Ankara’nın bu gidişi çok da doğru analiz edemediği ortaya çıktı.

Daha önce ellerinden ödül alınan, ailecek ziyarete gidilen Ortadoğu ve Arap liderleri birbir düşmeye başlayınca, o güne kadar yatırım yapılan dengeler bir anda sarsıldı. Yavaş yavaş Fransız gazetelerinde Başbakan Erdoğan’ın isminin başında yer alan ‘karizmatik Türk lider’, ‘Türk modelinin uygulayıcısı’ gibi sıfatlar, kara gözlükler arkasındaki ‘sert’ fotoğraflara doğru kaydı (Le Point dergisi). Ülkedeki tartışmalı davalarda gazeteci, asker ve aydınların uzun iddianamalerini, uzun tutuklamalar izledikçe, Fransız gazeteleri Türkiye için daha çok mürekkep akıttı. Merkezi Fransa’da bulunan Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütü RSF, Türkiye’yi ‘en çok gazeteci hapseden ülke’ ilan etti.

Haberin Devamı

Davutoğlu’nun ‘neo-ottoman/yeni Osmanlı’ söylemi, Türkiye’yi model olarak gören Arap dünyasında korku oluştururken, Erdoğan ve ekibinin politik yatırım yaptığı Müslüman Kardeşler’in, Mısır ve Tunus’daki iktidarları kağıt kuleler gibi devrildi. Başta Amerika olmak üzere bütün dünyanın terkettiği Müslüman Kardeşler hareketini Türkiye hala savunarak uluslararası topluluktan ciddi anlamda izole oldu. Bu politikasıyla Şam, Kahire ve Tel-Aviv gibi Ortadoğu’nun kaderini çizen üç büyük başkentte büyükelçisi olmayan bir ülke haline geldi. Hükümet’in “değerli yalnızlık” diyerek savunmaya çalıştığı gerçek, bu izolasyonun açık itirafıydı. Ortadoğu’nun tek başarılı ilişkisi ise Kürdistan Özerk yönetimiyle sürüyor.

Haberin Devamı

“Meleklerin cinsiyeti”
2013’ün ikinci yarısındaki gelişmeler Fransa eski cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın sık sık tekrar ettiği bir sözü akla getirdi: “Fatih İstanbul’u alırken, Bizans’ta meleklerin cinsiyetini tartışılıyormuş”. Dışarıda Suriye sınırına kadar dayanan ateş çemberi Türkiye’yi de kavururken, içeride insanların saat kaçta alkol alacağından, kaç çocuk doğuracağına varan, ayran mı yoksa vişne suyu mu içeceğine kadar indirgenen ‘toplum mühendisliği söylemi’ egemen olmaya başladı. Bu değişikliği dünya medyasında olduğu gibi Fransız medyasından, “Erdoğan Putin’leşiyor” (Liberation), “Türkiye geriye gidiyor” (Le Monde), “Otokratik sapma” (Le Figaro, Liberation) başlıklarını Türkiye adına üzülerek okuduk. Gezi olaylarından sonra ise kırmızı çizgi aşıldı. İsyan fotoğrafları, polisin ağır müdahalesi, ‘kırmızılı kadın’, ‘duran adam’ imajları ile Gezi olayları her gün birinci sayfadan Fransız medyasına yansıdı. Ve Erdoğan’a “Bunlar malum çevrelerin oyunu” dedirten o başlıklar atıldı: “Taksim, Türkiye’nin Tahrir’i” (Liberation). Fakat Fransız diplomasisi Türkiye’yi bırakmadı, Dışişleri Bakanı Laurent Fabius’tan “Taksim Tahrir’e benzetilemez, orada seçilmiş bir hükümet var” açıklaması geldi.

Haberin Devamı

Bütün bunlara rağmen Türkiye’den hala ‘kızlı erkekli yurtlar sakıncalı’ gibi açıklamalar gelmeye devam etti. Elysee Sarayı ve Dışişleri koridorlarında kimse neden bu sarmalda ısrar edildiğinin nedenini kavrayamıyordu. Fransa’nın iki büyük gazetesi bu durumu “iktidar sarhoşluğu” ile açıklıyordu. Ve tabi son darbeyi de yolsuzluk iddiaları vurdu. Yolsuzlukla mücadele etmek için gelen bir iktidarın, 3 bakanını istifa ettiren olaylar, bu fotoğrafa eklendi. Fransa’daki en önemli Türkiye uzmanlarından Dorothée Schmid, Liberation gazetesine “Erdoğan kendi pozisyonunu korumak için her şeyi yapmaya hazır. Partisini tehlikeye atmaktan, ülkesini tehlikeye atmaya kadar...” yorumunu yaptı.

Haberin Devamı

Yeni yıla yeni büyükelçi
Fransa Cumhurbaşkanı bu ayın sonunda Türkiye’ye gelmeye hazırlanıyor. Amacı 20 yıldır yapılmayan bir girişime imza atarak, kara bulutları dağıtmak. Ortak paydalar azalmış gibi gözükse de her iki ülke de birbiri için hala önemini koruyor. Her ne kadar Erdoğan’a yönelik “diktatör” eleştirileri Fransız gazetelerinde yer alsa da, Erdoğan hala, Fransız Cumhurbaşkanı Hollande’dan daha popüler. Her iki ülkede de Mart ayında yerel seçimler yapılacak. 2014 yılı iki lider için de, ülke çıkarlarını korumaya çalışacakları bir yıl olmanın yanı sıra kendi varlıkları açısından da belirleyici bir yıl olacak. Fransa’nın Ankara Büyükelçisi Laurent Bili’nin Türkiye’ye ilgisi artık biliniyor. Ankara ise 2014’e yeni bir büyükelçi ile girmek istiyor. Şubat ayında büyükelçi Tahsin Burcuoğlu gidiyor, yerine Roma büyükelçisi Hakkı Akil geliyor. Hollande yeni sayfa açmak istiyor, Türkiye ise Fransa ile ilişkileri geliştirmekte gönüllü. 2014’te Türkiye Fransa ilişkilerinin önemli seyir değişikliğine sahne olacağını söylemek herhalde yanlış olmaz.

Yazarın Tüm Yazıları