Geçen hafta sizlere bundan 94 yıl önce batan Titanic gemisinde son akşam yemeğinde neler yendiğini ve yemeklerin nasıl bir ihtişam ortamında yenildiğini anlatmıştım.
14 Nisan 1912 tarihi, Titanic’teki son ihtişamlı akşam yemeğinin yendiği önemli bir tarih. Bu tarihte dünyanın farklı yerlerinde lokantalar, Titanic’teki son akşam yemeğini yeniden canlandırmak amaçlı yemekler düzenliyorlar. Kimileri de evlerinde bu unutulmaz geceyi canlandırıyorlar.
"Son gece The Ritz restoranda yemek yedik. Bu, lüks hakkında söylenebilecek en son sözdü diyebilirim. Masalar pembe güller ve beyaz papatyalarla şenlenmişti; kadınlar saten ve ipekten yapılmış ışıltılı güzel tuvaletlerini giymişlerdi; beyler inanılmaz bakımlı ve kusursuz bir şıklık içindeydiler; yaylı çalgılar orkestrası Puccini ve Çaykovski çalıyordu. Yemekler muhteşemdi: Havyar, ıstakoz, Mısır’dan bıldırcın, taze üzümler ve şeftaliler. Gece soğuk ve gök berraktı. Deniz ise cam gibiydi." Bu sözler, Titanic’in birinci mevki yolcularından Bayan Walter Douglas’a ait.
GÜZEL ÇAĞ DURUMU
Titanic’teki son akşam yemeği öyle çok insan için öylesine önemli bir olay ki, 14 Nisan tarihi yaklaşmaya başladığında, bu yemeği birebir canlandırmak için düşünmedikleri detay kalmıyor. Ben bu pazar günü keyifli bir sabah geçirmenize katkıda bulunmak amacıyla, bu canlandırma ritüelleri hakkında sohbet etmek istiyorum. İster evinizde bunu deneyin, ister denemeyin; ama o gece yaşananları bir kez daha hatırlamak enteresan olabilir diye düşünüyorum.
14 Nisan akşam yemeği canlandırmalarında öncelikle Titanic döneminin, yani Edwardian ve Güzel Çağ adı verilen dönemin özellikleri birebir yaratılmaya çalışılıyor. Ardından, geminin üç lüks restoranından herhangi birisinde o akşam verilen yemekler, ortamla birlikte yeniden canlandırılıyor.
Peki bu detayları nereden bileceğiz, diye sorarsanız eğer, bu konuda size yardımcı olacak harika bir kaynak var: "Titanic’te Son Akşam Yemeği" (Last Dinner on the Titanic) isimli kitap. Yazarları Rick Archbold ve Dana McCauley. Kitabın içinde bu muhteşem geminin yemek salonlarının özelliklerinden tutun da, arşivlerden derlenmiş harika resimler, mönüler ve mönülerdeki yemeklerin günümüze uyarlanmış tarifleri, insanların ne tür giysiler giydikleri ve son gece çalınan müzik parçalarının hangileri olduğuna varıncaya kadar inanılmaz güzel ayrıntılar var. Gerçekten çok güzel, çok anlamlı bir kitap.
EVDE TITANIC YEMEĞİ
Kitabın son bölümünde ise "Evinizde Titanic Yemeği Nasıl Düzenlenir" başlıklı bir kısım var ki, başlı başına ayrı bir güzellik. Bölüm öncelikle ’formel’ yemek davetiyelerinizin nasıl hazırlanacağı ve yemeğe çağıracağınız konuklarınıza bunların nasıl gönderileceğine dair önerilerle başlıyor. Davetiyelerinizin üzerine Titanic gemisinin sahibi olan ’White Star Line’ şirketinin resimde gördüğünüz amblemini bastırmanızı ve davetiyeyi mürekkepli kalemle ve el yazısıyla yazmanızı öneriyor. Bu davetiyeleri 14 Nisan gecesinden altı hafta öncesinden göndermeniz gerekiyormuş ki, kimlerin katılacağını kesin olarak bilesiniz. Davetiyelere verilecek cevapların da (LCV) el yazısıyla olmasının beklendiği belirtilmeliymiş.
Diyebilirsiniz ki milletin hiç işi yok bunlarla mı uğraşıyorlar? Peki siz yılbaşı gecesi için özel hazırlık yapmıyor musunuz? Bazı insanlar böylesi olumsuz bir olayı bu denli olumlu bir şekilde anıyorlarsa, bu bence sadece takdir edilebilecek bir şey olmalı. Kaldı ki, şu ana dek anlattığım ayrıntılar daha henüz işin başlangıcı.
’Titanic dostları’, davetin verileceği geceden dört hafta önce konuklara birer paket gönderiyorlar. Paketlerin içinde yemek ile ilgili tüm bilgiler yer alıyor: Yemekte uygulanacak nezaket kuralları, örneğin insanların birbirlerine Bay ve Bayan diye hitap etmeleri gerektiği; dönem ile ilgili kostüm önerileri ve o gece ne tür bir kıyafetle gelinmesi gerektiği; Titanic’in son akşam yemeğiyle ilgili okuma listesi gibi.
Bazı insanlar bu işi öylesine ciddiye alıyorlar ki, son gece geminin alakart ve birinci mevki restoranlarında belli başlı önemli masalarda yemek yiyen kişileri de canlandırma yoluna gidiyorlar. Mesela size geçen hafta anlattığım, Bay ve Bayan Widener’ın verdiği yemek davetini birebir canlandırıyorlar. Konuklara Bay ve Bayan Widener hakkında olduğu gibi, aynı masada bulunan Kaptan Edward Smith, General Archibald Butt, Lucille Polk Carter vb. diğer itibarlı kişiler hakkında da bilgi gönderip, her konuğun bu kişilerden hangisini canlandırmasını istediklerini de belirtiyorlar. Örneğin siz General Butt rolünü oynamaya karar verdiyseniz, davet gününe dek bu role hazırlanıyorsunuz. Davetiyelerde kullanılan amblemlerden tutun da, Titanic’in ilk yolculuğuyla ilgili broşürün kopyası veya bu davetteki kişilerin kimlikleri ile ilgili tüm bilgileri, çok ufak bir para karşılığında Titanic Historical Society isimli dernekten temin ediyorlar (www.titanic1.org).
ÇALINAN SON VALS
Gemide iki farklı canlı orkestra varmış. Film gözünüzün önüne gelsin, birisi beş kişilik orkestra, diğeri ise yaylı çalgılar üçlüsü. O dönemin en popüler İngiliz bestecilerinden Archibald Joyce’un müzikleri gemi yolcularının favorileri arasındaymış. Araştırmacılara göre Titanic batmadan önce çalan en son parça, Joyce’un bestelediği "Songe d’Automme" isimli valsmiş. İşte her 14 Nisan akşamında, bu son yemeği canlandıranlar mutlaka yemek müziği olarak Titanic müzik defterlerinden derlenen müzikleri çalıyorlar. Bu müzikler ise şu iki CD’de bulunabiliyor: "Titanic: Music Heard on the Fateful Voyage" ve "Music Aboard the Titanic".
İşte böyle. Diyebilirsiniz ki milletin durumu malum, sen niye bu şatafatı anlatıyorsun. Doğrudur. Ama 14 Nisan 1912 gecesi Titanic’te durum aynen böyleydi. Ben yalnızca, birkaç gün sonra soğuk sulara gömülüşünün 94. yıldönümü olacak olan bu efsane gemideki bir akşamlık hayatı olduğu gibi yansıtmaya ve sizlere bu farklı dünyanın içine kısaca bir göz atma olanağı sunmaya çalıştım. Hepsi bu. Zaten sizlerin de ilgisini çekmese, koşa koşa Titanic filmini görmeye gider miydiniz?
Güzellikle kalın, yaratıcı olun.
Potage Saint-Germain
(Taze bezelye çorbası)
Malzemeler:
1 çorba kaşığı tereyağı 1/2 bardak dilimlenmiş pırasa (sadece beyaz kısmı) 2 bardak taze veya donmuş bezelye 1 bardak ince kıyılmış kaşık marulu 2 çorba kaşığı ince kıyılmış maydanoz 6 bardak tavuk stoku veya sebze stoku Tuz, karabiber ve bir tutam toz şeker.
Yapılışı:
Büyük bir tencerede tereyağını eritin; pırasa, tuz, biber ve şekeri ekleyin. Karıştırarak beş dakika kadar pişirip pırasaları yumuşatın. Bezelyeleri, marulu, maydanozu ve 1 bardak tavuk veya sebze suyunu ilave edip, kapağı kapalı olarak orta ateşte beş dakika kadar pişirin. Geri kalan beş bardak stoku da ekleyip bir taşım kaynatın ve ateşten alın. El blenderi ile çorbayı püre haline getirin ve tel süzgeçten süzün. Tekrar ateş üzerine koyup ısıtın ve o sırada üstte biriken köpükleri alıp atın. Kepçe ile önceden ısıtılmış çorba kaselerine paylaştırın ve üzerine maydanoz ya da ince kıyılmış frenk soğanı serperek servis edin.
Not: Son gece alakart (Ritz) restoranda yenen bu yemek, ismini XV. Louis’nin bakanlarından Comte de Saint-Germain’den alıyor.
Cailles aux cerises
(Vişneli bıldırcın)
Malzemeler:
4 iri bıldırcın 1 çorba kaşığı tereyağı 1/2 bardak Porto şarabı 1/2 bardak taze portakal suyu 2 çorba kaşığı vişne suyu 2 çorba kaşığı konyak 1/2 bardak çekirdeği çıkarılıp ikiye kesilmiş vişne 1 çorba kaşığı ince kıyılmış taze tarhun otu Tuz, karabiber; taze salata yeşillikleri.
Yapılışı:
Tereyağı, tuz ve biberi birlikte karıştırın. Ellerinizle, yıkayıp kuruladığınız bıldırcınların içine ve dışına ovuşturarak sürün. Fırına da girebilecek bir kap içinde ocakta yüksek ateşte çevirerek kuşların her tarafını iyice kızartın. Bıldırcınları tavadan çıkarın ve tavanın içine Porto, portakal suyu, vişne suyu ve konyak ilave edin. Kaynatarak hacmini yarıya kadar azaltın. Vişneleri ilave edin. Bıldırcınları tekrar tavaya alın ve beş dakika daha pişirerek sıvının kuşların her yanını glaze etmesini sağlayın. Tavayı 175°C dereceye ısıtılmış fırına koyup, 10-15 dakika pişirin. Çıkardıktan sonra sosa taze tarhunları karıştırın. Yanlarında yeşilliklerle birlikte önceden ısıtılmış tabaklarda servis edin.
Not: Av etleri, Edwardian Dönemi’nin en favori yemekleriydi. Aristokratların evlerinde hemen her öğünde yer alırlardı. Hatta kahvaltı sofralarında bile. Rosto ise klasik bir Fransız yemeğinin en önemli unsuru olduğundan, Titanic’in ’The Ritz’ lokantasının mönüsünde mutlaka olması gerekirdi.
Waldorf Pudding
Malzemeler:
2 büyük elma, soyulmuş 1/2 bardak (su bardağı) kuru üzüm 1 çorba kaşığı limon suyu 1 çorba kaşığı ince doğranmış kristalize zencefil (varsa) 1 çorba kaşığı tereyağı 1/3 bardak toz şeker 2 bardak süt 4 çırpılmış yumurta sarısı Bir tutam taze rendelenmiş muskat 1 paket toz vanilya 1/4 bardak yarım ceviz içi.
Yapılışı:
Elmaları çok ince dilimleyin; üzümler, zencefil ve limon suyuyla birlikte karıştırın. Bir tavada tereyağını eritin ve yüksek ateşte elma karışımını bir dakika kadar pişirin. 2 çorba kaşığı şeker ekleyin ve karıştırarak elmalar hafifçe karamelize olana dek pişirmeye devam edin. Elma karışımıyla tencere dibindeki şurubu yuvarlak bir fırın kabına alın. Bu arada bir tencerede sütü kaynama noktasına getirin, ateşten alın. Sütten bir miktar alıp yumurtalarla çırparak yumurtaları ısıtın. Bu karışımı, muskatı, vanilyayı ve geri kalan şekeri tenceredeki süte ilave edip çırpın. Elma karışımının üzerine dökün. 160 derece fırının orta rafında, içinde su olan bir tepsinin içine koyarak benmari usulü 45-50 dakika kadar pişirin. Fırından çıkarıp oda sıcaklığına gelmesini bekleyin. Üzerine fırında rosto edilmiş cevizleri serperek servis edin.