Bu sayfada yazmaya başladığım ilk haftalarda "Bir porsiyon water pie lütfen" başlıklı bir yazı yazmış ve Türkiye’deki restoran mönülerinde yemeklerimizin yabancı dil karşılıklarının tam bir komedi (ya da dram) olduğunu ifade etmiştim.
Elbette yazımdan sonra bu mönülerin hızla iyileşmesini beklemeyecek kadar deneyimli ve bu ülkeyi tanıyan birisi olduğumdan, garip tercümelerle ecnebi milletini kendimize güldürme etkinliklerimizi sıkılarak uzaktan seyrettim. Bizde genelde bu tür hataların esnaf lokantalarında yapıldığı zannedilir. Oysa durum üst düzey lokantalarda da aynen yaygındır ve vahimdir. Geçen hafta İstanbul’da, Cihangir’de güzel ve hoş bir kafede kahve içip mönüye bakarken bu konular yeniden aklımdan geçti. Mönünün kahvaltılar bölümünde ’simit’ sözcüğünün İngilizce karşılığı olarak ’Turkish bagel’ yazıyordu. El insaf dedim. Bu kadar da olmaz, dedim. "Hay sizin sosyetikliğinize" dedim. Ve bugünkü yazımı işte o hislerle kaleme aldım.
İnsan ulusal kültürüne neden kıskançça sahip çıkmaz? İnsan kendi kültürünün sıradışı ürünlerini neden sürekli olarak gururla öne sürmez? İnsan kendi kültürünün ürünlerine başka bir kültüre ait isimler takıp ardından da "Vay, yemeğimizi sahiplenmişler" diye neden ağıt yakar? Hadi tamam, bireylerde bilinç eksikliği var diyelim, peki bu konularla ilgili kurumlar ne güne durur? Mesela bu konu Mutfak Dostları Derneği’nin, ya da Profesyonel Lokantacılar Derneği’nin (TÜRES) ilgi alanına neden girmez? Memleketin kültürünü böylesine madara etmek acaba hangi liberalizmin kapsamı dáhilindedir? Bu ciddiyetsizlik neyle açıklanabilir?
Lahmacunun İngilizcesi ’Turkish pizza’ymış. Peynirli pidenin de İngilizcesi ’Turkish pizza’ymış. Mantı, ’Turkish ravioli’ymiş. Bu tür gariban tercümeler bir yabancının zihninde aynen şöyle bir ifade buluyor: Aslında pideyi ve mantıyı Türkler icat etmemiş, tersine bunları İtalyanlardan aşırıp taklit etmişiz. Simitin İngilizcesi ’Turkish bagel’miş. Yani yüzlerce yıllık yüz akımız simit gibi bir güzelliği biz icat etmemişiz de, Amerikalılardan aşırıp taklit etmişiz.
GELENEKSEL İSİMLER
Hayır, sevgili okurlarım. Simit öz be öz bir Türkiye gastronomisi ürünüdür, çok güzeldir, sıradışıdır, dünya klasındadır ve hepimiz tarafından kıskançça benimsenip korunması, tanıtılması gerekir. Bagel denilen şey ise esasen Polonya kökenli simit şeklinde kalın yuvarlak mayalı bir hamur olup Amerikalılar tarafından popülerleştirilmiştir. Bagelin bizim simitle ne görüntü, ne teknik ve ne de lezzet açısından hiçbir alakası yoktur. Ayrıca bence kimsenin de bir Türk gastronomi ürününü Amerikalılaştırmaya çalışmaması, özenmemesi gerekir.
Ortada yapılması gereken iki şey var: Birincisi, yukarıda saydığım veya bunların dışında kalan ama lokantacılıkla doğrudan ilgili diğer derneklerden belli kişilerin Türk mutfağının en belli başlı geleneksel malzeme ve yemeklerine, ortak kabul görecek İngilizce karşılıklar bulup sonra da bunları web sitelerinde yayınlayabilir. Dahası, turistik mönülerde bu karşılıkların kullanımını yaptırımlar yoluyla özendirebilir.
İkinci ve daha önemli konu ise bu İngilizce karşılıkların nasıl olması gerektiği hususu ki bu göreve soyunacak kişi ve kurumlar için de yol gösterici bir-iki şey söylemekte yarar var. Bir kez uluslararası lokantacılık dünyasının bugün izlediği yemek isimleri teamüllerini bilmeden İngilizce karşılık bulmaya çalışmak doğru sonuçlar üretmemizi engelleyebilir.
Yemeklerimizde eskiden beri süregelen gelenek, bu tabaklara nev-i şahsına münhasır özel isimler vermek olmuş. Örneğin arnavutciğeri, karnıyarık, imambayıldı, cacık, mücver, menemen, mantı gibi. Bu isimleri İngilizceye çevirmeye kalktığınızda özel isim oldukları için doğrudan bir karşılık bulamıyorsunuz. Bunun yerine uyduruktan bir ifade icat edip mönülere yazıyorlar. Bu uyduruk ifadeyi yazarken ise genelde turistlerin aşina olduğu bir başka yabancı ürüne benzetmeyi esas alıyorlar. Sonuçta da işte böylesi komik ifadeler ortaya çıkıyor.
Mutfağımızdaki geleneksel yemeklerin İngilizce karşılıklarını bulmak için önerdiğim yol şu: Her şeyden önce bize ait özel isimli yemek ve malzemelerin tüm dünya tarafından bizim kullandığımız isim ya da sıfatlarla tanınıp bilinmesini sağlamamız gerekir. Siz ’suşi’ye ’çiğ balıklı pilav’ diyor musunuz? Tüm dünya bu özgün Japon yemeğini özgün ismi ’suşi’ ile tanıyor.
SİMİTTEN BAŞLAYALIM
Demek ki biz de özgün isimli yemeklerimizi her lisandaki mönülerimizde aynen korumalıyız. Yani Türkçe tarafta ’simit’ diyorsak, İngilizce tarafta da önce bir defa bunu ’simit’ diye yazıp ardından ne olduğunu, ne içerdiğini ve hangi teknikle hazırlandığını tanımlayan bir ifade yerleştirmeliyiz. Örneğin simit aslında nedir? Üzeri susam kaplı ekmek halkası, değil mi? O vakit simitin İngilizce karşılığı aynen bu olmalı: ’Simit’,Turkishsesame bread ring.
Bu mantıkla pide, lahmacun, mantı, imambayıldı, menemen, bulgur, sucuk gibi sözcükler aynen Türkçe olarak kullanılmalı. Mönüde yalnızca bunların İngilizce okundukları şekliyle bir kez daha yazılmaları gerekir. Örneğin Türkçe tarafında sucuk yazıyorsanız, İngilizce tarafında önce ’sudjuk’ yazıp ardından sucuğun tanımını vermelisiniz.
Bu konu elbette benim işim değil ama bunun ciddi bir mesele olduğuna inanıyorum ve o nedenle de ilgili kurumların artık bir an evvel bir çalışma yapmasını arzu ediyorum. Ama yine de o zamana dek, kendi lokantalarının İngilizce mönülerini özenli ve doğru şekilde yeniden hazırlamak isteyen lokanta sahiplerine yön göstermesi açısından da bazı geleneksel yemeklerimizin İngilizce karşılıklarının nasıl olması gerektiğinin ’mantığını’ örnekliyorum. Haftaya kadar güzellikle kalın, işinizi her zaman doğru yapın.
ARMAN HOCA’NIN SÖZLÜĞÜ
Acaba nasıl söylesek?
Alinazik kebabı: An Antep speciality of smoked aubergine puree with yogurt, topped with minced lamb kebab
Arnavut ciğeri: Calf liver cubes, coated with flour, deep fried
Bulgur pilavı: Steamed bulghur
Çiğ börek: Fried ’puff’ pies with minced-lamb filling
Çiğ Köfte: Spicy raw beef with bulghur
Çoban salatası: Salad of tomatoes, cucumber, onions and green pepper
Dalyan köfte: Meat loaf
Ezo gelin çorbası: Lentil and bulghur soup
Fasulye piyazı: Boiled white beans and onion salad, vinegar dressing
Fava: Fava bean puree
Ispanaklı Kol Böreği: Baked phyllo pastry, rolled with spinach
İnegöl köfte: Beef patties, İnegöl style
İzmir köfte: Beef patties with tomato sauce
Kalamar tava: Fried calamari
Kabak mücver: Courgette fritters
Katmer: ’Katmer’, an Antep specialty of lightly sweetened baklava pastry layers with pistachio filling
Keşkül: ’Keshkule’, milk pudding with almond flour
Köfte: ’Kofte’, beef patties
Kuru fasulye: Braised white beans and lamb in tomato sauce