Geçtiğimiz iki hafta, sizlere 1976 yılında Paris’te yapılan ünlü Şarap Tadımı’ndan söz etmiş ve bu olayın dünya şarap endüstrisini radikal bir şekilde etkilediğini söylemiştim.
Peki ’şarabın küreselleşmesi’ olgusunu doğuran bu olay ne yapmıştır ki, şarap küreselleşmiştir. Aynı zamanda, şarabın küreselleşmesi neleri içermektedir? Bu hafta bunların sohbetini yapmak istiyorum.
1976 Paris Tadımı’nı izleyen tek gazeteci olan George Taber’a göre bu olayın en çarpıcı etkisi, şarap dünyasındaki en yerleşik iki geleneksel görüşü yerle bir etmek oldu. Birinci görüş, kaliteli şarap üretiminde iklim, toprak ve yıllara dayanan bilgi birikiminden oluşan terroir kavramına dayanarak iyi şarabın Fransa’dan başka bir yerde üretilemeyeceği inancı idi. Paris Tadımı gösterdi ki, eğer Napa Vadisi’nde üretilen şaraplar Burgundy ve Bordeaux şarapları kadar iyi olabiliyorlarsa, iklim koşullarının müsait olduğu her yerde, örneğin Avustralya, Güney Afrika, Şili, Arjantin gibi yerlerde de pekala iyi şarap üretilebilirdi.
İkinci olarak iyi şarap üretimi için yüz yılların bilgi birikimine ihtiyaç duyulacağı ve bunun sadece Fransa’da olduğu görüşü de bu olayla birlikte temelinden sarsıldı. İyi bir araştırma-geliştirme ve doğru tekniklerin uygulanması ile de pekala çok kısa zamanda iyi şarapçılık geliştirilebilirdi. Bunun için dünyanın şarap üretimine uygun yerlerindeki üreticilerin tek yapması gereken, Fransız ve Kaliforniya prosedürlerini dikkatle uygulamaktan başka bir şey değildi. Bu başarı Kaliforniya’da yalnızca 23 yıllık bir çalışma ile elde edilmişti. Dahası, şarapçılığını 1990’lı yıllarda dönüşüme uğratan Şili, sadece 10 yıl gibi kısa bir zamanda dünya şarap piyasasında hatırı sayılır bir üretici haline gelmişti.
ŞARABIN GİZEMİ KALKTI
Kısacası 1976 Paris Tadımı, şarabın üzerindeki ’gizem’ perdesini kaldırmış ve şarap üreticiliğinin bilimsel ve öğrenilebilir bir şey olduğunu tüm dünyaya göstermişti. Steven Spurrier’in alçakgönüllü bir pazarlama numarası olarak düzenlediği bu tadım seansı, dünyanın farklı ülkelerine Kaliforniya deneyiminin benzerini kendilerinin de yaratabileceği inancını vermişti. Böylelikle de şarap, adına ’eski dünya’ denilen Avrupa köklerinden kurtulup bugün Yeni Zelanda’dan Arjantin’e tam 50 farklı ülkede yüksek kaliteyle üretilen bir ürün haline geldi. Bu ülkelere bu özgüveni veren, Kaliforniya şaraplarının Paris’teki başarısı ve bu işin Fransa dışında da gayet iyi bir şekilde de yapılabileceği yolunda gösterdiği örnek idi.
ÜZÜMLER YAYGINLAŞTI
Dünyada asil üzümlerin yaygınlaşması, küreselleşme sürecinde çok önemlidir. Dünya şarap piyasasında önemli bir yer edinen bu yeni ülkeler, asil üzüm bağlarının hammaddelerini de, genelde Kaliforniya Üniversitesi ya da Bordeaux Üniversitesi araştırmacıları tarafından geliştirilen klonlar şeklinde temin etmektedirler. Bunun için de (terroir konusunu bir yana bırakırsak) Avustralya’da üretilen bir Cabernet Sauvignon şarabının tadı, Bordeaux üretimi bir Cabernet Sauvignon şarabının tadına oldukça benzeyebilmektedir. Zira bu şarap da büyük ihtimalle Bordeaux’dan getirilen klonlarla yetiştirilen üzümlerden yapılmıştır.
Uluslararası hale gelen üzüm türleri ile yapılan şarapların yaygınlaşması, haliyle, ağız tadı ve zevk konularının da ’küresel’ bir hal alması sonucunu doğurmaya başlamıştır. Artık dünyadaki şarap severler ağırlıklı olarak Cabernet Sauvignon, Pinot Noir ya da Chardonnay şaraplarını tercih etmeye ve bunların arasındaki farklılıkların peşinde dolaşmaya başlamışlardır. Bu, elbette küreselleşme karşıtları arasında "şarabın Coca-Cola’laştırılması" eleştirilerine de yol açmış ve ’McWine’ gibi yeni aşağılayıcı terimleri doğurmuştur. Ama bu tür savlar, evrensel üzümler sayesinde tüm dünyadaki şarap kalitesinin eskisinden çok daha iyi hale gelmiş olduğu gerçeğini değiştirmez.
BİLGİ PAYLAŞIMI ARTTI
Şarabın küreselleşmesinin bir diğer tezahürü de, uluslararası şarap yapımcıları ile şarap danışmanlarının ortaya çıkmasıdır. Bu kişiler sayesindedir ki, Fransa, Kaliforniya, Avustralya ya da bir başka ülkede geliştirilen en son teknikler Şili’deki ya da Hindistan’daki bir şarap üreticisine aynen aktarılmakta, böylelikle şarap üretim teknikleri de küresel bir hal almaktadır. Bu son derece olumlu bir gelişmedir. Zira bu sayede örneğin ben bile, şarapçılık yapmış olan bir dedeye ya da babaya ihtiyaç duymadan, Türkiye’nin bir yerinde dünya kalitesinde şarap üretebilirim ve bunu da dünyanın en geçerli teknikleri ile yapabilirim.
Fransız Michel Rolland, bugün dünyanın en fazla tanınan şarap uzmanı olarak Hindistan’dan Şili’ye kadar pek çok ülkede şarap danışmanlığı yapıyor. Üstelik Rolland’ın metodunu uygulayan şarap üreticileri ünlü eleştirmen Robert Parker’dan genelde yüksek puanlar aldıkları için, bu şarapların dünya klasmanındaki yerleri de otomatikman yükseliyor. Benzer şekilde Avustralyalı Richard Smart, Amerikalı Paul Hobbs ve Yeni Zelandalı Daniel Schuster da dünyanın farklı yerlerindeki üreticilere danışmanlık vermekte, şarabı daha da küresel hale getirmektedirler.
MEVSİMLİK MÜHENDİSLER
Şarap yapım tekniklerinin küreselleşmesi sürecine bir başka önemli katkı da, şarap sektöründe çalışan genç mühendislerin farklı ülkelerdeki şarap imalathanelerinde mevsimlik olarak çalışma trendi yoluyla olmuştur. Özellikle de mart ve nisan aylarında Güney Yarımküre’de yer alan üreticilerde çalışıp, eylül ve ekim aylarındaysa Kuzey Yarımkürede’ki üreticilerde görev yapmak moda olmuştur. Bu kişiler, bu farklı yerlerde edindikleri bilgileri kendi çalıştıkları imalathaneye getirmekte ve bunun sonucunda da şarap üretim bilgisi giderek daha küresel bir hal almaktadır.
ŞARAP ELEŞTİRMENLİĞİ
Şarabın küreselleşmesi olgusunun bir diğer tezahürü de, az önce sözünü ettiğim Robert Parker gibi ’küresel şarap eleştirmenliği’ gibi bir kurumun ortaya çıkmasıdır. Parker’dan daha önceki bir yazımda uzun uzun bahsetmiştim. Parker’ın geliştirmiş olduğu şarapları 100 puan üzerinden değerlendirme sistemi de artık evrensel olarak kullanılan bir sistem haline gelmiştir. Örneğin ünlü Wine Spectator isimli şarap dergisi de, bu puanlama sistemine geçmiştir. Bunun etkisi öylesine fazla olmuştur ki, örneğin şarap ile yeni ilgilenmeye başlayan bir Japon tüketici bile bir Avustralya şarabını seçerken, "Amerikalı Robert Parker bu şaraba 98 puan vermişti" deyip, satın alma kararını buna göre belirler olmuştur. Yani, global şarap eleştirmenlerinin etkileri de global olmaya başlamıştır.
Elbette tüm bu gelişmeler sahteciliği de beraberinde getirmiştir. Ama genel olarak baktığımızda Paris Tadımı’ndan bu yana dünyada yaşananlar, bunun şarabın tartışmasız altın çağı olduğunu göstermektedir. Zira, bu uluslararası rekabet sayesindedir ki, tüketiciler tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar kaliteli şarabı, hiçbir zaman görmedikleri düşük fiyatlarla içebilir olmuşlardır. Özellikle de 100 puanlık değerlendirme sistemi sayesinde tüketiciler gerçekten kral haline gelmişlerdir.
Güzellikle kalın, yaratıcı olun.
BM LİSTESİ GİBİ PREMIER CRU
1979 Tadımı’ndan 21 yıl sonra, Eylül 1997’de, Louvre Müzesi’nde dünyanın en iyi 30 şarabının tadımı yapıldı. Bunların hepsi de gerçekten ’müzelik’ fiyatlara sahip olan şaraplardı. Bundan bir nesil önce böyle bir liste yapılsa, 30 şarabın otuzu da Fransa’dan gelirdi. Ancak 1997’de, bu listeyi düzenleyen kişinin bir Fransız olmasına rağmen bile seçilen şarapların sadece 15’i Fransız’dı. Diğerleri ise şöyle sıralanıyordu: 4 Kaliforniya şarabı, 4 Alman şarabı, 2 Tuscan (İtalya) şarabı, ve birer Avustralya, Şili, Macaristan, Lübnan ve İspanya şarabı. Liste, 1855 yılında yapılmış olan ve Bordeaux şaraplarını kalite liglerine tabi tutan Grand Cru klasmanındaki Birinci Grup (Premier Cru) listesinden bu yana köprülerin altından çok sular aktığını gösteriyordu. Artık dünyanın Birinci Grubu, son derece renkli ve adeta Birleşmiş Milletler gibi bir görüntü arz ediyordu.
8 ASİL ÜZÜM
Kaliforniya deneyiminden çıkan en önemli derslerin başında, kendilerine ’asil üzümler’ adı verilen az sayıdaki bir dizi Fransız üzüm cinsinin üzerine odaklanmanın, başarıyı çok daha kolay getireceği tesbiti geliyordu. Bu yüzden de ’Yeni Dünya’nın yeni üretici adayları ile eski dünyanın İtalya ve İspanya gibi yeni dönemdeki güçlü adayları, Kaliforniyalıların 1960 ve 1970’lerde yaptığını yapmaya başladılar ve bağlarını bu asil üzümlere çevirdiler. Bugün dünya şarap üretimine sekiz farklı üzüm türü hakimdir. Kırmızılar arasında Cabernet Sauvignon, Merlot, Pinot Noir, Shiraz/Syrah ve Cabernet Franc üzümleri; beyazlar arasında ise Chardonnay, Sauvignon Blanc ve Riesling. Bugün şarap severler Kaliforniya, İtalya, Güney Afrika ve Avustralya Chardonnay şaraplarını, bu üzümün ana yurdu olan Burgundy’de üretilen Chardonnay’lerle mukayese edebilmekte ve aynı anda bunların tümünün de ayrı ayrı keyfini çıkarabilmektedirler.