Ernest Hemingway, hayatının yirmi yılını Küba’da geçirmiş olan Nobel ödüllü ünlü Kuzey Amerikalı yazar. ‘Çanlar Kimin İçin Çalıyor’ kitabının ilk satış geliriyle bu ülkede bir ev satın alan Hemingway, Küba’da çok ünlü.
Havana’nın turizm pazarlamasında da ciddi bir yeri var. Hemingway’in sürekli içki içtiği barlar ve kaldığı otel görülmesi gereken yerler listesinde yer alıyor. En sevdiği içkiler ise Küba’nın dünyaca ünlü kokteylleriymiş. Bugün sizlere bu kokteyllerden söz etmek istiyorum.
Hep merak ettiğim bir yerdi Küba. Özellikle de Havana. Sosyalizmin son kalelerinden birisi olan bu ülkede insanlar nasıl yaşar, hayat nasıl akar, ne yer ne içerler, gerçekten ilgimi çeken konulardı. Bir de 1 Mayıs’ta Fidel’i canlı olarak dinlemek. Onca yolu bu yüzden teptim. Gidiş geliş, dünya çevresinin yarısı kadar yol ediyor. Önce Havana’ya 150 km. mesafedeki ünlü turizm merkezleri Varadero’da bir süre kaldım. Burası güzel bir plaj ve tesisleri yabancı sermayeyle yapılmış. Fena değiller. Yemek konusu ise benim için bir hayal kırıklığı oldu. Elbette ABD ambargosu ve Rusya’nın sırt çevirmesi karşısında onurlu bir şekilde ayakta duran böylesi yoksul bir ülkede yemek konusunda çok fazla bir şey de beklememek gerekirdi. Ama Karayipler’in en enteresan ülkesi olduğu bilgisi ister istemez sizi olumlu bir beklenti içine sokuyor.
İki tür gastronomi hayatı var bu ülkenin. Birincisi yerli halkın yiyip içtikleri, ikincisi ise tursitlere yönelik olanlar. Para birimleri de aynı sınıflandırmaya tábi. Bir yanda yerli halkın kullandığı ‘peso’, diğer yanda ise tursitler için basılan ‘konvertibl peso’. Birincisi ile yiyip içebileceğiniz şeyler oldukça sınırlı. Turist peso’su ile de büyük ölçüde beynelmilel yemekler yiyebiliyorsunuz. Sonuçta kayda değer bir Küba mutfağı olmadığını görüyorsunuz. Temel sebebinin fakirlik mi yoksa başka şeyler mi olduğunu bir türlü kestiremiyorsunuz.
Ama kokteylleri için aynı şeyleri söyleyemek zor. Küba’ya özgü kokteyller gerçekten harika. Tüm yıl boyunca 28°C-34°C arasında değişen sıcaklık, sürekli bir ‘serinletici’ kültürü yaratmış bu ülkede. Ernest Hemingway ise bu serin kokteyllerin dünyaca tanınmasına çok katkıda bulunmuş. Elbette kendi sağlığı açısından bu kokteyl düşkünlüğünün iyi bir şey olduğu söylenemez. Zira aşırı içki nedeniyle hafıza kaybına uğramış ve 1961 yılında bir hastanede kendi canına kıymış.
Hemingway, Küba’ya ilk 1939 yılında gelmiş ve 1959 yılında Castro devriminden sonra ayrılmış. Önceleri Ambos Mundos adlı otelde kalırmış. Otel, şehrin ‘Eski Havana’ adı verilen tarihi bölgesinde. Çatı katında çok güzel bir kokteyl barı var. Burada ilk Mojito’mu (mohito okunur) içiyorum. Otelin lobisinde fotoğraflarla dolu bir Hemingway köşesi yer alıyor.
İki bar daha var ustanın sık ziyaret ettiği. Birisi La Floridita, diğeri ise La Bodeguita del Medio (ortadaki küçük dükkan anlamında). Her ne kadar Mojito kokteylini çok sevse de, dünyaca ünlü ‘Daiquiri’ (daykıri okunur) kokteylini La Floridita barında barmenle birlikte kendisi geliştirmiş. Yani Daiquiri’nin mucidi Hemingway. Ama sonunda kendi geliştirdiği bu kokteyle biraz fazlaca düşkün olmuş. Gördüğünüz gibi, kokteyl, Küba ve Hemingway neredeyse her zaman birlikte anılıyor.
MOJİTO NASIL YAPILIR?
Küba kokteylleri arasında en ünlüsü Mojito olmakla beraber daha bir dizi çok ünlü Küba kokteyli mevcut: Pina Colada, Daiquiri, Cuba Libre (Özgür Küba), Cuba Bella (Güzel Küba), Bello Monte, Cubanito, Mulata, El Presidente gibi. Bunların hepsinin ortak özelliği içlerinde rom bulunuyor olması. Rom (ki bu ülkede ‘Ron’ adı veriliyor), şeker kamışı özünden yapılan Küba’nın milli içkisi. Örneğin Pina Colada (İspanyolca’da ‘süzülmüş ananas suyu’ anlamına geliyor) ananas suyu, hindistancevizi kreması ve rom karıştırılarak yapılıyor. Cuba Libre, yani Özgür Küba içkisi ise rom ve Coca Cola karıştırılarak yapılıyor. Daiquiri, şeker, limon suyu, Marachino ve rom karıştırılarak yapılıyor. İçlerine de elbette bolca buz konuyor.
Benim en çok hoşuma gidense, en ünlü kokteylleri olan Mojito. Bir bardak Mojito kokteyli yapmak için ihtiyacınız olan şeyler şunlar: 2 tatlı kaşığı toz şeker, 3-4 dal taze nane, 3 çorba kaşığı taze limon veya laym suyu, 1/2 kahve fincanı beyaz rom, soda. Yapılışı ise enteresan. Uzunca bir bardağın içine önce toz şekeri atıyorsunuz. Küba’da toz şekerden daha az tatlı olan ham şekerkamışı şekeri kullanıyorlar. Bardağa taze nane dallarını da ekleyip, bir tahta havan eli ile bastırıp çevirerek şekere nane kokusunu geçirmeye çalışıyorsunuz. Sonra da limon ya da laym suyunu ekleyip kaşıkla bir miktar eritiyorsunuz. Bardağa buz küpleri ilave edip, tepesine kadar soda ve rom dolduruyorsunuz. Karıştırarak servis ediyorsunuz.
Elbette bunu bir Havana barında, üçlü ya da dörtlü bir müzik grubunun canlı Küba müziği eşliğinde içmek gerekir. Ama inanın, Küba’ya ve Kübalılara tüm sempatime rağmen, Antalya, Bodrum, Kuşadası, İstanbul Boğazı, Ayvalık, Datça vs. tüm deniz kıyısı olan mekanlarımızda sıcak bir yaz gününde çok daha iyi gideceğini söyleyebilirim. Ama illa da kendinizi Küba’da hissetmek istiyorsanız koyun CD çalarınıza bir ‘Comandante Che Guevara’ (HastaSiempre) şarkısı, geçin denizin karşısına ve kaldırın kadehinizi ‘Che’nin anısına. Havana’da da yapacağınız şey aşağı yukarı bu.
TAHİN PEKMEZLİ CHEESECAKE OLUR MU?
Hem de harika olur. Bir Türk lezzeti olan tahin-pekmez ile bu Kuzey Amerika tatlısını birleştirip bence çok hoş bir tarif geliştirdiğimi düşünüyorum. Ama bu tarif benim burada sözünü ettiğim modern Türk mutfağına bir örnek değil. Sadece yaratıcı bir kombinasyon. Beğenirseniz bir mesaj atın.
Malzemeler
700 gr. krem peyniri
3/4 bardak toz şeker
5 tatlı kaşığı mısır nişastası
4 iri boy yumurta
3/4 bardak tahin
4 çorba kaşığı pekmez
1/2 paket taze krema
1 tatlı kaşığı susam yağı
1,5 paket yulaflı bisküvi
3 çorba kaşığı -tepeleme- tereyağı
4 çorba kaşığı nar sosu
8-10 dal çok taze nane
Yapılışı
Önce cheesecake’in bisküvi tabanını hazırlamakla işe başlayın. Bisküvileri mutfak robotunda ya da iki kat streç film arasına koyup bir merdane ile döverek kırıntı haline getirin. Tereyağını eritin ve büyükçe bir kase içinde dövülmüş bisküviler ile tereyağını iyice karıştırın.
Tercihen tabanı çıkabilen 22 cm. çapında bir kek kalıbının tüm iç yüzeyini bir fırça kullanarak tereyağı ile yağlayın. Bisküvi karışımını kek kalıbının tabanına boşaltın ve bir bardağın dibini kullanarak her tarafta eşit yüksekliğe gelecek şekilde bastırarak kalıbın zeminine yerleştirin.
İçi hazırlamak için, büyük bir kase içinde bir mikser kullanarak krem peyniri, mısır nişastası ve toz şekeri hep birlikte çırparak kalın bir krema kıvamına getirin. Yumurtaları birer birer bu karışımın içine kırarak çırpmaya devam edin. Çok fazla çırpmayın, aksi halde kekinizin üstü fırında pişerken çatlayabilir. Tahini, pekmezi, susam yağını ve kremayı da bu karışıma ekleyip karıştırdıktan sonra kek kalıbının içindeki bisküvi tabanının üzerine dökün.
Önceden 1750C ısıya getirilmiş olan fırına sürün ve yaklaşık 10 dakika kadar bu ısıda pişirin. On dakika dolunca fırının ısısını 900C’ye düşürün ve bu düşük ısıda yaklaşık 60-70 dakika daha pişirmeye devam edin. Kekinizin tam ortası ıslak veya parlak değilse pişmiş demektir. Fırından dışarı alın ve tavanın etrafında bir bıçak gezdirerek keki tavanın çeperlerinden ayırın. Bu işlemi kek sıcakken yapın. Oda ısısına gelince buzdolabına koyun ve üstünü kapatmaksızın bir gece buzdolabında bekletin.
Servis
Üçgen dilimler halinde kestiğiniz kekleri, üzerilerine nar sosu (mevsimine göre böğürtlen) dökerek servis edin. Bir dal nane yaprağı ile dekore edin.
Not: Nar sosu için, taze nardan meyve presi ile su çıkarın. Şeker ile birlikte orta ateşte buharlaştırarak sosu koyulaştırın. İçine dilerseniz bir miktar grenadin şurubu da ekleyebilirsiniz. Bir plastik sıkma şişesi içine boşaltıp, dekoratif olarak tabağa sıkın.