İki hafta önce küçük kızım Zeynep’in bahar tatilini Hindistan’ın Goa bölgesine giderek değerlendirmek istedik.
Goa birkaç yıldır gitmeyi hedeflediğim bir yerdi, kısmet bugünlereymiş. Son zamanlarda ülkemizde popüler hale gelmeye başlayan bu tatil beldesinde dinlenmesine çok güzel dinlendim ama ne yemeklerini, ne bölgeyi, ne turistik cazibesini hiçbir şeyini beğenmedim. Bir daha gitmeyi düşünmem. Aslında bir defa gitmeyi bile gerektirmeyen bir yer olduğu kanaatindeyim. Sebebini merak ediyorsanız buyurun anlatayım.
Goa Hindistan’ın güney batısında yer alan, ülkenin 28 eyaletinden en küçüğü. Arap Denizi sahiline kıyısı olan Goa, kuzey ve güney olarak iki farklı bölgeden oluşuyor. Ekonomisi büyük ölçüde turizme dayanan Goa’da sahil boyunca oteller dizili. Kuzeyde daha çok hareketli hayatı seven turistleri hedefleyen tesisler var. Güneyin hedef kitlesi ise daha ziyade sükûneti seven, daha varlıklı turistler. Bölgenin en lüks otelleri güneyde. Her iki tarafa da havaalanından ulaşmak 30-45 dakika sürüyor. Yollar oldukça düzgün, zira burası Hindistan’ın en zengin bölgesi. Kişi başı milli gelir tüm ülke ortalamasının iki buçuk katı. Bu farkı rahatlıkla görebiliyorsunuz. Bölgede fakirlik bariz olmasına bariz ama kafanızda canlandırdığınız o bildik Hindistan sefaletinden eser yok. Oldukça düzgün yollar, yol şeritleri ve hatta yol kenarlarında kedigözleri var. Goa ana kara üzerinde olmasına rağmen 450 yıl boyunca Portekiz sömürgesi olarak kalmış. 1961 yılında Hindistan’a devredilmiş. O nedenle de bölgede Portekiz mimarisini her yerde görmeniz mümkün. Goa’nın en cazip turizm merkezlerinden biri olan Eski Goa bölgesindeki katedraller de Portekizlilerin eseri. Ama Portekizlilerden kalan güzelim binalar bakımsızlıktan harabe haline gelmiş. Gezip görülecek yerler açısından bölgede fazlaca bir şey yok. Eski Goa denilen yerde bir katedral ve iki kilise, bir de güneyde birkaç Portekiz tapınağı en önemli cazibe merkezleri. Başkent Panjim ise karman çorman bir Hint kenti. Güney Goa’nın merkezi olan Margao otelimize çok yakın. Ama orada da eski püskü ve dökülen Portekiz evlerinden başka enteresan pek bir şey yok. Yani anlayacağınız görmek gereken pek matah yerlere sahip bir bölge değil Goa.
YEMEKLERİ VASAT
Güneyin en kalburüstü iki oteli Taj Exotica ve Leela Kempinsky. Biz bunlardan birinde kalıyoruz. Deniz kenarında, Hindistan cevizi palmiye ağaçları içinde güzel bir otel. Nisan ayı bölgede turizm sezonunun son ayı. Bir ay sonra yağmur sezonu başlayacak. Hava sıcak, 32 derece civarında. O nedenle denizden sürekli esen yumuşak rüzgar inanılmaz güzel bir serinlik veriyor. Ama aynı rüzgar denizi de hep dalgalı yapıyor. Yani yüzmek pek mümkün değil, çimmeye çok daha uygun. Zaten yüzen insanlara da rastlamıyorsunuz. Denizin rengi yeşil-gri ve bulanık. Nerede güzel yurdumun turkuaz mavisi serin suları diye her seferinde aklınızdan geçiriyorsunuz. Otelimiz şık ama lokantalarında servis konusunu öğrenmeleri için daha zamana ihtiyaçları var. En kalburüstü bir otelde masalara peçete koymayı unutmalar, siparişinizi bir türlü getirmemeler, mönüde yazan malzemelerin gelen tabakta olmaması, temizliğe gösterilen özenin eksikliği gibi şeyler az da olsa canınızı sıkıyor.
Benim için daha da önemlisi, Goa’nın yemek kalitesinin ortalamanın bile altında olması. Oysa oraya giderken en büyük motivasyonum çok sevdiğim Hint yemeklerini yiyecek olmamdı. Bir kere, kuzey Hindistan’ın o şahane yemeklerini bu bölgede bulmak neredeyse imkânsız. Daha çok güney Hindistan yemekleri hâkim ki bu yemeklerin en temel özelliği, içlerinde hindistancevizi sütü olması. Elbette bölgeler arası mutfak farklılıkları, her bölgenin fauna ve florasındaki farklılıkla ilgili bir şeydir. Yani her bölgede en bol olan hayvanlar ve bitkiler yemeklerin temel özelliğini belirler. Burada da en fazla hindistancevizi olduğundan bu malzemeyi bolca kullanmaları normal.
Tay yemeklerine aşık olan bendenizin hindistancevizi sütüyle hiçbir problemi olamaz. Hatta evimde sürekli olarak kullandığım bir malzemedir bu. Ama Goa mutfağında kullanılış tarzını hiç beğenmediğimi söylemek isterim. Güney Hindistan mutfağı derken kastedilen bölge aslında Kerala ve Chennai bölgeleri. Goa’da bu bölgelerin şahane mutfaklarından örneklere bolca rastlıyorsunuz ama bu örnekler ne yazık ki kötü örnekler oluyor. Bir de Goa mutfağı dedikleri bir şey var ki en belirgin yemeği Goa balık körisi. Gene hindistancevizi sütüyle yapıyorlar ve pek matah bir şey değil. İnsan buradaki yemekleri yerken “nerede güzelim güney Hindistan yemekleri, nerede çok sevdiğim kuzey Hindistan yemekleri” demekten kendini alamıyor. Anlayacağınız, güneyde olmasına rağmen doğru düzgün güney yemeği yiyemeyeceğiniz, kuzeyin harika yemeklerini de pek bulamayacağınız bir yer Goa. Bir tek ünlü Hint ekmeği naan bread’i çok güzel yapıyorlar.
DAHA DA OLSA GELMEM
Havaalanları da evlere şenlik. Tarih öncesi zamanda yapıldığı besbelli olan havalimanında pasaport ve güvenlik polislerinin davranışları, eski komünist ülkelerdekine taş çıkarır. Suratsız, aksi, yavaş ve insanı “bir an önce buradan kaçmalıyım” düşüncesine sevk eden memurlar bunlar. Bir haftanın sonunda izlenimlerimi en özet haliyle söylersem şunlar olur: Ortalama ve ortalama altı yemekler, cazip olmayan bir deniz, gezip görmeye değecek çok az yer, en şık otelde bile kötü yemekler kötü servis, otelin dışında fukaralık, kötü lokantalar. İnanın, Hindistan ülkesine olan tüm içten yakınlığıma rağmen bir daha kesinlikle gitmek istemeyeceğim bir yer Goa.
GOA’NIN LOKANTALARI
Tüm bu yazdıklarıma rağmen yine de gitmek isteyenler olursa, işte Goa’nın popüler restoranları:
MARTIN’S CORNER: En popüleri. Her Goa restoranında olduğu gibi piyanist şantör var. Deniz mahsulleri ve Goa yemekleri satıyorlar ama lezzet ortalamanın altında. Sandalyeler plastik. Yer bulmak yine de zor.
PENTAGON: Palmiyeler altında çok hoş bir ortam ama burada da sandalyeler plastik. Pentagon’un da piyanist şantörü var. Yemekler diğer restoranlardan daha güzel. Fiyatlar da makul.
FISHERMAN’S WHARF: Bölgenin en şık ama en kötü yemeklerini yapan restoranı. Nehir kıyısında, dörtlü bir grup canlı müzik yapıyor. Istakoz dışında yemekler ucuz; her bir tabak 3-5 dolar.
ÇITIR HİNT KREPİ: DOSA
Bölgenin bence en güzel gastronomi ürünü, sabah kahvaltısında yedikleri çıtır krep. Adı dosa ve yapılışı çok enteresan. Şefe sorup öğreniyorum. Bir akşam önce pirinç ve mercimeği bir kâseye koyup suyla dolduruyorsunuz. Ertesi gün suyunu süzüp mutfak robotunda püre haline getiriyorsunuz. Sonra bu püreyi sac üzerinde bastırıp yuvarlayarak daire şekline getirip pişiriyorsunuz. Kocaman, incecik, hafif çıtır ama çok lezzetli bir krep elde ediyorsunuz. Dosayı tabak içinde rulo şeklinde getiriyorlar ve yanında aloo, yani garam masalalı patatesle servis ediyorlar. Bir de üç farklı çatni ile. Bizim otelin kahvaltısında sürekli dosa yedim ve bayıldım. Bizim çatniler taze kişniş çatnisi, hindistancevizi çatnisi ve domates çatnisiydi. Patatesi ve çatnileri krepin içine koyup sararak yiyorsunuz. Gerçekten çok güzel.