Ağzım bir karış açık kaldı! Nutkum tutuldu! Bu işin gerçekten suyu çıktı!
Aslında yukarıdaki cümleler gördüklerimin, duyduklarımın karşısında yaşadığım şaşkınlığı belki de tam anlamı ile ifade edemiyorlar. Mutlaka daha iyi ifade eden cümleler bulunabilir bu durum için ama, ben bulamıyorum çünkü ‘dumur oldum.’ Çünkü bana ‘kal geldi!’
Geçen hafta Türk televizyonlarında gördüklerim bana bu sözleri sarf ettirdi. Hatta gördüklerim üzerine bir arkadaşımı arayıp ‘Sen bilirsin hangi dinde, kıyamete yakın toplumsal çürüme başlayacak deniyordu? Ben o dinin kutsal kitabını okuyup, neler öngördüğünü anlamak istiyorum’ bile dedim.
* * *
Önce kaynanaların kaynanası Semra Hanım’ın oğlu Ata’ya yaptığı kamera şakasını izledim. İster inanın ister inanmayın durum tam şöyle:
Semra hanım bir televizyon ekibiyle Ata’ya kamera şakası yapmak üzere anlaşıyor. Ve Ata’yı da yanına alıp röportaj yapmak üzere bir mekana geliyor. Röportajı yapan kişi, Ata’ya Sinem’le ilgili sorular sormaya başlıyor ve bir aşamada ‘delikanlılık’ hadiselerine falan girince, bu çocukla Ata yumruk yumruğa birbirlerine giriyorlar....Semra Hanım’da oturduğu yerden bu kavgayı hafif müstehzi, ama ekrana çıkmaktan mutlu bir ifade ile izliyor. Ama öyle böyle değil bildiğiniz yumruk yumruğa bir kavga...
Bu görüntülerden sonra geçtiğimiz hafta Kelebek gazetesinde yayınlanan Semra hanım ile yaptığım röportajın sonunda söylediğim bütün cümleleri geri alıyorum. Meğer ne kadar medyatik olmaya meraklı, meğer ne kadar sonuç için her yolu mübah gören, meğer ne kadar hiç utanması arlanması olmayan bir kadınmış bu yahu! Bu kadar mı insan dur durak bilmez? Bu kadar mı bir insanın ’süper egosu’ yok olur? Bu gidişle Bayrampaşa’daki evinde yaşayıp kendini Ataköy’de yaşıyor sanmaya devam edecek anlaşılan!
Çarşamba sabahı Seda Sayan’da yaşanan ‘realitiy show kahramanlarının süfli kavgası’ ise, insanın gözlerini yuvalarından uğratacak biçimdeydi hakikaten! Adviye Hanım’la Nurçin arasındaki ağız dalaşının, fiziksel şiddete dönmesi ve Nurçin’in Adviye Hanım’ın oğluna ‘karı kılıklı şey’ diye bağırması üzerine, damat adayının geçirdiği sinir krizi görüntüleri ve bu kavgadan sonra migreni tutup başını bağlayan Seda Sayan’ın kavgaya doyamayıp, sabah konukları stüdyoya getiren serviste yaşanan kavgayı anlatması için servis şoförünü programa çıkartıp ballandıra ballandıra kavgayı anlattırması ise ayrıca rezaletti!
Olacağı da buydu!
Perşembe akşamı ‘Size anne demesem olmaz mı?’ evinde yaşanan ‘ihbar mektubu’ rezaleti ise evlere şenlik bir durumdu! Yani bütün bir programı ‘eve gelen mektup’ diye bize seyrettirip (düşünün ki bunca yılın televizyoncusu olarak ben bile düşüyorsam bu tuzaklara siz niye düşmeyesiniz? İçiniz rahat olsun!!!) Ortaya çıka çıka eski bir aşk mektubu çıkınca, yaşadığım hayalkırıklığını siz düşünün artık. Ama o mektup okunana kadar soruşturma yapan bir polis edasıyla her çifti karşısına oturtup ‘itiraflarını’ ağızlarından almaya çalışan, alamadıkça da iyice ‘tehditkar’ sözler sarf eden Ebru Akel ise ayrıca görülmelere değerdi doğrusu! Zaten mektup okunduktan sonra ‘dünyada tek, nadide ve kainatta başka eşi ve benzeri bulunmadığı’ annesi Günay Hanım tarafından ilan edilen Sabri’nin burnundan akan ter damlaları ile annesi ile sürekli birbirleri ile çelişen beyanatları(!!!) da işin üzerine tüy dikti hakikaten!!
Tabii bende ‘toplumsal çürümeye’ tutulmuş ve bundan geri duramayan bir televizyon izleyicisi olarak cuma günü hiç televizyon seyretmedim sanmayın. Yasemin Bozkurt’un programında ‘Dokuz yıl sonra karımla ilk kez geçen hafta cinsel ilişkide bulunduk, çok güzeldi’ diyerek hayatının itirafını bir panonun arkasından yapan ‘koca’ ile, Gülben Ergen’in canlı yayınında Tülin ile telefonda konuşurken, önünde duran su dolu bardağı vurarak kafasında bu bardağı kıran Caner’i, ve yine aynı programda Gönül Yazar’a evlenme teklif eden Semra Hanım’ın eski kocası, yeni jön Hamit Bey’i görmedim sanmayın.
* * *
ATV’de ‘örnek sevgi aileleri’ yaratacağız diyerek dört ailenin bir eve sokulduğu yarışma programını izliyor musunuz? Geçen hafta yayınlanan ilk bölümünde yarışmanın ‘sunamayıcısı’ Ceyda Düvenci, Kayahan’dan bir türlü boşalamayan ‘sevgi kelebekliği’ konumunun varisi olduğunu gözümüze gözümüze sokarak ‘Hadi babana seni seviyorum’ de, deyip, canlı yayında bunu söyletip, bir aileyi ‘sevgi ve sevinç gözyaşlarına’ boğmasına rağmen, bu hafta ‘sevgi kelebekliğinden’ vazgeçti ne yazık ki! Türkiye’nin ‘ördek aileleri’ daha yarışmanın üçüncü gününde birbirlerine hakaret, kavga kıyamet diz boyu idi maşallah! Nazar değmesin inşallah!
Bu gördüklerimiz gerçekten kıyamet habercisi olabilir mi?
Peki hepimiz şikayet ediyoruz etmesine ama seyretmekten de bir türlü geri duramıyoruz. Peki çözüm nerede? Televizyon yöneticilerinin ve yapımcıların kararlarında mı? Bütün TV yöneticilerinin yapacağı bir zirvede mi? Bu tür programlar yayınlamamakta mı? Yoksa reklam verenlerin, reklamlarını programın ratinglerinden öte kalitesine bakarak vermelerinde mi?