Japonya Türkiye kokacak

YERELİN KOKUSU
Atelier Rebul’un kurucu ortağı Nüket Filiba ile Japonya’daki girişimleri hakkında sohbet ettik.
Japonya’nın en köklü eczacılık markalarından biriyle sektöre giriş yaptıklarını anlatan Filiba, sadece bu pazara özel tasarlanmış kokuları değil, bu kokuların taşıdığı kültürel değerleri de Japonya’ya ihraç ettiklerinin altını çizdi:
“Japonya’ya sadece bir ürün değil hikayemizi götürdük. Bir yıllık bir araştırma sonucunda Isparta gülü, Rize çayı, Antalya limonu gibi yerel bitkilerle Türkiye’nin koku hafızasını Japonya’ya taşıdık. Sakura gibi o iklime özel çiçeklerle Akdeniz ve Anadolu’nun tabiat kokularını binlerce kilometre ötede buluşturduk.”
Japonya’ya özel 6 farklı koku tasarladıklarını söyleyen Filiba, ürünlerin ambalajlarındaki Türkçe “kolonya” ibaresini koruduklarını ve İngilizce “cologne” ifadesini kullanmadıklarının altını çizdi.

Açıkçası bu karar çok hoşuma gitti. Yıllarca ithal kozmetiklerin üzerinde bırakın İngilizceyi, Fransızca ibareler dahi görmedik mi? Global markaların köklerine bağlı kalma anlayışını bir Türk markasında görmek heyecan verdi doğrusu.
Almanya, Hollanda, Belçika, Hırvatistan, Katar, Suudi Arabistan ve Kuveyt’te mağazalarıyla Türk kolonya geleneğini dünyaya yayan Nüket Filiba ve ekibinin hedefindeyse çok daha uzak noktalara bu kültürü taşımak var.
Çin’de sadece online satış yaptıklarını belirten Filiba “Yakında Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde mağazalar açacağız. Ama asıl hedef Çin ve Asya Pasifik ülkelerinde büyümek, Türk kolonya kültürünü yaygınlaştırmak” dedi.

Tokyo için geri sayım


23 Temmuz’da başlayacak Tokyo Olimpiyatları’na sayılı günler kaldı. Türk milli sporcuları 12 farklı dalda ülkemize heyecan dolu dakikalar yaşatacak. Takımlarımızın performansından sonra en çok merak ettiğim konu ise Tokyo Olimpiyatları’nda ülkemizi temsil edecek sporcular için hazırlanan kıyafetler.
Vakko’nun seremoni kıyafetleri ile Les Benjamins markasının kurucusu Bünyamin Aydın’ın tasarladığı logo, diğer ülkelerin sporcuları arasında nasıl farklılaşacağını izleyeceğiz.
Türkiye’nin bu köklü ve yeni nesil iki farklı markasının yaratacağı sinerjinin Tokyo’daki oyunların görkemine şıklık katacağını, olimpiyat ruhuna çok yakışacağını düşünüyorum.

Suşi ile çiğ köfte


Uzak Doğu demişken... Bir suşi düşkünü olarak CVK Park Bopshorus Otel’in terasında yer alan ve bünyesinde Hitode isimli suşi restoranına da yer veren Izaka’yı ziyaret ettim.
Izaka ismi her ne kadar bir Uzak Doğu markasını çağrıştırsa da aslen Osmanlıca “lezzet” demek.
İşin güzel tarafı ise tarihi yarımada manzaralı bu mekanın isminden de yola çıkarak sadece suşi severlere değil, kebap ve balık tutkunlarına da hitap etmesi.
Dolayısıyla farklı yemek tercihlerine sahip arkadaş gruplarıyla rahatça gidebileceğiniz, aynı masaya hem suşi hem çiğ köfte hem de balık veya meze sipariş edebileceğiniz “hybrid” bir mekan olmuş.
Farklı damak tadlarının buluşmasına hitap edecek bir diğer restoran deneyimim ise Kuruçeşme’deki Korto’da oldu. Alaçatı’da da şubesi olan Boğaz manzaralı restoran, dinamik ama halen rafine bir mekan olmuş. Burada da suşinin yanında İtalyan ve Meksika lezzetlerine yer veren bir menü deneyimleyince bu “melez mutfak” trendini gözüm daha da tuttu.
Suşinin baş tacı olduğu ama diğer mutfakların da yüceltildiği bu mekanların kalabalık grupların çekincesini ortadan kaldıracağı net.