Çiçek gibi tavsiyeler

Bir belgesel: Inside Job

Bunu gerçekten nasıl çevireceğimi bilemedim. Aslında ‘içeriden çevrilen iş, suç’ anlamında kullanılıyor bildiğiniz üzere. Hani 2011 yılının ‘en iyi belgesel’ ödülü alanı Inside Job.

2008 yılında Amerika’daki büyük ekonomik çöküş üzerinden, dünyayı yönetenlerin tüm siyasal sistemi nasıl ele geçirdiğini anlatıyor. Adından da anlaşılacağı gibi, Amerikan ekonomisinin içindeki ve hatta en tepedeki yöneticilerinin memleketi ve küçük yatırımcıları nasıl soyup soğana çevirdiğini özetliyor.

Zaten çok yeni değil, konuyu bilenler için de sürpriz bir durumu yok. Ama dünyanın en önemli üniversitelerinin hocalarının, rektörlerinin ve toplumun kanaat önderlerinin ne kadar profesyonel dolandırıcılığa giriştiklerini görmek için bile seyredilir.

2008 krizinin tüm detaylarıyla açıklandığı bir belgesel değil, tam aksine anlaşılır bir dille bugün bile geçerli bir çok katakulliyi ele alıyor.

Bende kalan tortusu şöyle:

1- Zengin arabasını dağdan aşırır, züğürt ovada yolunu şaşırır.

2- Zenginin horozu bile yumurtlar.

Bir film: The Boss Baby - Patron Bebek

Evet bir çizgi film öneriyorum! Ne var? Ben zaten bir çizgi film hastasıyım. Çocuklarım olmadan önce de, tek başıma sinemaya çizgi film izlemeye gitmişliğim çoktur.

Bu filmi aslında orijinal izlemek lazım, çünkü eski toprak Alec Baldwin , benim için hala Boardwalk Empire’ın imparatoru Steve Buscemi , büyük talk show yıldızı Jimmy Kimmel, Friends’in efsanevi Phoebe’si Lisa Kudrow ve emekli Spiderman Tobey Maguire filmin ana karakterlerini seslendiriyorlar.

Çok başarılı, yetişkin esprileri ile dolu, akıllıca yazılmış bir senaryosu var.

Bütün bunları niye mi yazıyorum? Çocuklarınız ısrar ederse nazlanmayın, birlikte çok eğleneceğiniz bir film. Onlar başka, siz başka şeye güleceksiniz ama olsun. Filmin başarısı da burada zaten!

Bir şarkı: Gülşen – Her gece / Mirkelam Şarkıları

Kusura bakmayın Türk Pop müziğinde biraz geriden geliyorum. Hatta o kadar geriden geliyorum ki, 2000’lerin ilk yarısında dondurulmuş bile olabilirim. Hiç Aleyna Tilki dinleme fırsatım olmadı, Çağatay Akman’ı sadece merak ettiğim için bir kez dinledim. Ama tüm dünyada bu iş çok genç yıldızlar tarafından yapılıyor, bizde de genç yıldızların parlaması çok güzel. Daha da çok olmalı, her müzik dalında genç starlar ortaya çıkmalı.

Ama öncelikle şunu söyleyeyim. Bir şarkıyı beğenmek ya da beğenmemek oldukça kişisel bir durum. Hatta şarkıyı sevmek dinlediğin yaşa, aynı zamanda dinlediğin andaki ruh haline bağlı.

Belki de eski bir şarkıyı hala seviyor olmanın tek sebebi, o şarkıyı eskiden sevdiğin zamandaki kendini özlüyor olmandır.

Öyle riskli bir şarkı seçmiş ki Gülşen; 1995 senesinde koşan bir genci tek kliple bir pop yıldızı yapmış, o yıllarda genç olan herkesin hafızasına kazınmış, o şarkı orada o en güzel haliyle kalmış.

Vallahi klibi izlemek için oynat tuşuna basarken içim biraz ürpererek bastım. Çünkü bazı şarkılar var ki, onları başkası söylemesin istersin. Sadece bu sebepten çekinerek dinlemeye başladım, ama ilk bir kaç saniyede on puan verdim Gülşen’e. Diline sağlık, eski halini aratmadan, bu şarkı ancak bu kadar güzel söylenirdi.

Klip de gayet güzel olmuş, arada Mirkelam’ı görmek ve duymak çok hoş oldu benim için.

Nette bir program: Sinefil

Daha önce de size bahsetmiştim, Hürriyet Video için bir programda yer alıyorum. Her hafta vizyona girecek olan filmleri kendi beğenilerime göre yorumluyorum.

Sinefil’de beni tamamen özgür bırakıyorlar, aklıma ne gelirse söylüyorum, gerçekten!

Sizlerden gelen mail ve sosyal medya mesajları beni çok motive ettiği için her hafta gittikçe daha da enerjik ve komik olmaya başladı. Yavaş yavaş kendimi buluyorum yani. Sinefil’de gerçekten hiç bir etki altında kalmadan, sınırlı zamanınızda hangi filmi tercih edebileceğinizle ilgili neşeli, gıdıklı yorumlarım var.

Son karar elbette sizin ama Sinefil izlemeden kimse sinemaya gitmiyor artık diyolla!

*

Not: Bana Twitter, Facebook ve Instagram’dan ulaşabilirsiniz: @anlatanadam