Paylaş
Mesela ‘Türkiye nereye?’ dedin miydi, bu memleket ile ilgili tüm meselelere ışık tutacak bir yazı kimliğini alır. Senin de bu meseleye hakim bir yazı yazdığın ifadesi taşır. Ama benim başlık sadece ‘Nereye?’ diye soruyor. Yani bir şey bildiğimden değil, harbiden nereye gittiğini soruyorum. ‘Hayırdır, nereye?’ gibilerinden...
Bir döviz kurunu takip etmek için illa bankada o paradan bir milyon üstü paraya sahip olmak lazım değil tabi. Ama biraz da cepte olacak, kurun aşağı yukarı fıkırdaşmasından nasipleneceksin, yukarıdan satıp, aşağıdan tekrar alacaksın ki parana para katasın. Odandaki çekmecende biriktirdiğin dört yüz doların varsa, doların yükselmesine sevinmeyeceksin. Aradaki farkla iki çubuk kraker daha alırsın ancak.
Dolar memlekette yükseldi mi; hammadde fiyatları, ithal ürünlerin fiyatları, dış borçlanmanın maliyeti, vs. yükseliyor anladık. Daha bir dünya da etki yaratıyor. Peki bize, yani vatandaşa etkisi ne zaman hissediliyor? Ben işte bunu diyorum. Hemen cebimizdeki para azalıveriyor mu? Benim gibi hiç bir birikiminiz yoksa mevzuyu tabi hemen algılayamıyorsunuz. Ama misal ihtiyaçtan evini satacaksın. Bu bile bir mesele zaten. Dolar sıçrayınca, ekonomide sıkıntı oluşuyor, işler duruyor. Sıkışmış vatandaş, satacak bir şey varsa, eldekini satmaya çalışıyor.
Örneğin 100 lira istiyorsun evine ve bu da, geçmiş zaman itibariyle, 40 dolar ediyordu. Diyelim ki satmaya çalışıyorsun, ama alan yok. Başlıyorsun fiyat kırmaya. Doksan? Alan yok, alıcılar dolara yüklenmiş, oradan para kırmaya çalışıyorlar. Seksen? I, ıh..
En sonunda ihtiyaçtan satılık, yetmiş liraya bir akbabaya satıyorsun. Bu arada bir bakıyorsun ki dolar zirvede, 70 lira 20 dolar yapmış. Evin 40 dolar ederken, şimdi 20 dolar ediyor. Senin paran dünya genelinde yarı yarıya erimiş. Ha, diyorsan ki ‘Türkiye’de dolarla mı alışveriş yapıyoruz kardeşim? Benim cebimde yine yetmiş lira var?’ O zaman meseleye sandığımdan daha uzaksın. Her sabah eşofmanlarla bizim dükkanda olacaksın, genel kültürle başlayacağız.
İşte ‘dolarla para kaybetmeye giriş’ adlı dersimizde ana örneklerden biri budur. Dolardan para kazanmak benim konum değil, o işleri bilmem.
Peki satacak bir şey yoksa? Yani ‘maaşlı çalışıyoruz kardeşim, bütün paramız cebimizde’ tarafında duruyorsanız, sanki biraz daha rahatmışsınız izlenimi doğuyor. Ama tabi ki bu bir yanılsama. Şimdilik maaşın maaş, ama çalıştığın şirket bir kaç ay daha dayanıp bayrağı dikecek, o zaman patlayacaksın. Ya da şirket güçlü de, maaş sabit. Yine bir kaç aya; bakkaldan, marketten aldığın nevale az daha pahalı olmaya başlayacak. Bir maaşla 3000 yumurta alabilirken, şimdi 2000 yumurta alabileceksin. Tabi, eğer diyorsan ki ‘2000 yumurtayı ne yapayım ben? Bize ailecenek ayda 30-40 yumurta yetiyor’, işte o zaman sandığımdan daha da uzaksın bütün olaya. Sabah eşofmanlarla gelmen yetmez, akşamları da kursa kalacaksın.
Dalga geçer gibi yazdığımın farkındayım ama dalga geçmiyorum. Haftalardır doların yükselişinin bizi ırgalamayacağını ardı ardına sosyal medyada paylaşan kelli felli yazar ve ekonomist tiplere bakarsak, benim okey masası seviyesindeki ekonomi bilgimle yazdıklarım daha bir sofistike duruyor bence.
Ha, ne yapacağız? Vallaha o bende yok. Benim elimden gelen her gün erken kalkıp daha çok çalışmak, daha çok üretmek, daha geç yatmak, bıkmamak, morali yüksek tutup devam etmek. Çünkü çoğumuz gibi ben de köpek balığı gibiyim. Biliyorsunuz köpek balıkları sürekli yüzmek zorundadır, uyurken bile. Durdukları anda ölürler. Gönül isterdi ki; biraz dinlenmeye vakit olsun, kafayı dağıtmaya, bazen hiç bir şey yapmadan durmaya. Madem köpek balığı gibiyiz, o zaman yüzmeye devam. Bu da bizim kaderimiz, buna da şükür...
Verdiğim yetersiz ve ilkokul seviyesindeki bilgilerle olayı biraz tiye alayım dedim. Her şey yolunda diyenler bence daha büyük bir dalga geçme içindeler de...
NOT: Büyüyünce bir de ‘Quo vadis?’ diye başlık atmak istiyorum ki, o da zaten ‘Nereye gidiyorsun?’ demektir. O da başka mühim bir konuya, nasipse...
Not: Bana Twitter, Facebook ve Instagram’dan ulaşabilirsiniz: @anlatanadam
Paylaş