TUNCAY’ın İngiltere’ye gidişi bu haftanın en çok konuşulan konusuydu. Genç yıldızın neden Fenerbahçe’de kalmadığı, neden Middlesbrough yerine daha büyük bir takıma gitmediği tartışıldı durdu.. Hiç kimse Tuncay’ın gerçekte neler hissetmiş olabileceğini hissetmedi.
Tuncay’la 5 yıl önce tanıştım. Menajeri Erdinç Şehit’le birlikte uzun bir konuşma yapmıştık. Tuncay, "Hedefim Milan’da oynamak.. Fenerbahçe benim için büyük bir onur.. Ama asıl hedefim yurtdışı" demişti.. Bu yüzden Tuncay’ın kafasında Fenerbahçe’de futbolu noktalama fikri zaten yoktu.
Tuncay, Fenerbahçe’de forvet olarak başarılı bir performans çizerken birden kendini sol kanatta buldu. Çok çalışıyor, çabalıyor, mücadele ediyor ama eskisi kadar gol atamıyordu. Gol pozisyonlarına girdiği anlarda diri kalamadığı zaman gol vuruşları iyi olmuyordu. Tuncay, sadece gol bölgesinde oynamadığı için forvet özelliklerinden çok sol kanat oyuncusu olarak kabul edildi.
Oysa bir Manchester United, bir İsviçre maçları Tuncay’ın ne kadar önemli bir santrfor olabileceğini göstermişti.. Tuncay’ın çok büyük özellikleri vardı.. Süratliydi, dinamikti, oyun içi devamlılığı çoktu, enerjisi bitmek tükenmek bilmiyordu, yüksek toplarda zamanlaması çok iyiydi..
Kafasını koymuştu
Eksileri de vardı elbet. Çok koştuğu, ikili mücadeleye çok girdiği için bazen top kayıpları çoğalıyordu.. Bu anlarda tribünlerden gelen homurdanmalar Tuncay tarafından bir kenara not edilmişti.. Taraftar sadece iyi günde yanında gibiydi.. Kötü günde ona da, bu takıma yıllarını veren Ümit’e de, takımın beyni Alex’e de büyük tepki vardı..
Bu yüzden gitmeyi kafasına koymuştu Tuncay.. Dünyanın en iyi organize olmuş, futbolcuların en rahat ettiği lige gitmeyi hedef edinmişti..
Tabii ki, istediği takımlar Manchester, Liverpool, Arsenal, Chelsea gibi dünya devleriydi.. Ama önce bir basamak olmalıydı.. Anelka bile bu yolu denedi. Önce Bolton’a gitti ve iyi bir sezon geçirip teklif beklemeyi seçti..
Tuncay sadece İngiltere’ye gitmedi.. Türkiye’deki kaostan, kargaşadan kaçtı. Milli forma için ter akıtıyordu.. Fenerbahçe için ter akıtıyordu.. Ama iki kurumun başkanı kavgalıydı..
Takım içinde en iyi anlaştığı oyuncu Ümit, Köln’e gitmişti.. Serkan, Trabzon’a. Ve her şeyin üstünde Tuncay, 25 yaşında yıllık 5.7 trilyonluk bir teklif almıştı. Bütün bunlar ortadayken Tuncay’ı suçlamak mı gerek, yoksa desteklemek mi?
Nihat, Soceidad’a giderken bu küçük görünen takımın şampiyonluğu son hafta kaçıracağını kim kestirebilirdi ki? Tuncay’ın takımı 2 sezon önce UEFA Kupası’nı finalde kaybetti.. Fenerbahçe ise Şampiyonlar Ligi’ne kalmamak için geçen sezon 4 yabancısını Kiev’e elendikten sonra aldı..
Şimdi siz karar verin..
Uzaktan sevme zamanı
5 yıl Fenerbahçe gibi Türkiye’de büyük bir kulüpte oynadıktan sonra, dünyanın en büyük ligine transfer olmak, her hafta Shevcenko, Henry, Ballack, Lampard, Gerrard gibi yıldızlarla karşılıklı oynamak fırsatını kim teperdi ki?
Aziz Yıldırım, "Tuncay kalıp Roberto Carlos’a kaptanlık yapma fırsatını tepti" düşüncesinde..
Aziz Bey, zaten en büyük amacınız Fenerbahçe’nin Avrupa’da kupa kazanması, marka olması değil mi?
3 yıl içinde bunu başarır, Tuncay’ı Avrupa’da marka olmuş bir Fenerbahçe’ye geri getirirsiniz.. Bu sizi daha büyütür. Artık Tuncay’a destek zamanı.. Artık atacağı, attıracağı golleri desteklemek zamanı..
Fenerbahçeliler için de Tuncay’ı uzaktan sevme zamanı..
Avrupa’da olmayınca...
100.yılında Fenerbahçe’yi şampiyon yapan Aydın Örs, sürpriz bir kararla istifa etti. Aslında Örs, Türkiye’de çok başarılı bir grafik çizdi. Finalde Efes Pilsen gibi bir devi 4-0 yenip şampiyon oldu.
Ama 10 milyon dolarlık bir kadroyu Avrupa Ligi’nde ilk 16’ya sokamadığı için hedeflerden birini gerçekleştirememişti. Bunun faturasını belki de kendi kendisine kesti. Belki de kendi yerine Tanjeviç’le görüşüldüğünü duydu, üzüldü ve ayrıldı. Belki de yönetim kendisinden nazikçe bu istekte bulundu.
Ne olursa olsun beyefendi kişiliği ve basketboldaki üstün tecrübesiyle Aydın Örs’ün Fenerbahçe Ülker’e çok şey kattığının umarız yöneticiler farkındadır ve en azından resmi internet sitelerinde ona yakışan bir iki satır yazılır.
OFTAŞ cinayeti!..
YAKLAŞIK bir ay önce "OFTAŞ çıkmamalı" başlıklı bir yazı yazmıştım. Daha sonra bir ortamda OFTAŞ başkanı Turgay Kalemci ile karşılaştım. Bana sitem etti ve "Biz bileğimizin hakkıyla çıktık. Dar bütçe ve çok genç bir kadro ile mücadele ettik" dedi.
Kendi açısından Turgay Bey haklı. Ama Turgay Bey’in aynı zamanda G.Birliği Yönetim kurulu Üyesi olması (bu ay istifa etti), onun dışında üç yöneticinin daha iki kulüpte ortak görevlerde bulunması, içinden çıkılmaz bir durum yaratıyor.
Her iki takımın da aynı amblem ve logo ile federasyona tescilli olması, idari ve merkez adreslerinin aynı olması, aynı tesislerde idman yapmaları, Gençlerbirliği Kulübü Başkanı’nın, kulüp yöneticilerinin ve Gençlerbirliği OFTAŞ Spor eski Teknik Direktörü Metin Diyadin’in verdiği beyanatlarla Gençlerbirliği OFTAŞ Spor’un, Gençlerbirliği’nin alt yapısı olduğunu belirtmeleri.
Özellikle Sayın Cavcav’ın, Gençlerbirliği Kulübü’nün resmi yayın organı olan Gençlerbirliği Dergisi’ndeki açıklaması bu olayları açıkça ortaya koyuyor.
Dünyanın başka bir köşesinde böyle bir şeye izin vermezler. Renkleri aynı, gerçekte başkanları aynı iki kulüp aynı ligde oynayamaz. Küçüğün görevi, büyüğe alt yapıdan oyuncu hazırlamaktır. Bursaspor Amatör Takımı’nın yıllar önce başına geldiği gibi OFTAŞ Birinci Lige çıkmamalı yerine Kasımpaşa ile final oynayan Altay alınmalı..
Bu karar için geç kalınmış sayılmaz. Ama bu karar alınmazsa Türk futbolu büyük bir kaosa girer. Yarın Vestel Manisa çok başarılı bir takım haline gelir, futboldaki yatırımlarını artırabilir. Bir alt yapı takımına ihtiyaç duyar. Vestel Malatya olarak İkinci Lig’de oynamaya başlar, o da Süper Lig’e çıkarsa ne olacak?
Ardından üç takım da Aziz Yıldırım satın alsa örneğin.. Bu çıkmaza girmemek için OFTAŞ çıkmamalı.. Çok üzülenler, kırılanlar olabilir. Ama hak yerini bulmalı, İspanya’da Real Madrid B, Almanya’da Bayern Münih Amatör nasıl çıkamıyorlarsa OFTAŞ da İkinci Lig’de kalmalıdır..
Sinan’ın gecesi
BU gece Ankara’da Sinan Şamil Sam, Amerikalı Oliver Mc Call ile karşılaşacak. Çocukluğumuzda Muhammed Ali, gençliğimizde Mike Tyson gibi efsane boksörlerin maçları için sabaha karşı televizyon karşısına geçerdik. Bu kez aynı şeyler Sinan için olacak. Maçı Türkiye’de Fox, yurtdışında ise Alman Premier kanalı yayınlayacak.