İKİ kader maçı.. Organizasyon sonucu yakalanan 7 pozisyon, atılan tek gol.. İki ölü top, yenen iki gol..
İşte Avrupa şampiyonu olmakla, yarı finalle yetinmek arasındaki fark.. İşte top oynamadan, dişini sıkmadan, "elini kolunu sallaya sallaya" finalleri gitmekle, işini "belkilere" bırakmak arasındaki küçücük detaylar. İstediğiniz kadar iyi oynayın, istediğiniz kadar mücadele edin, istediğiniz kadar hırslı, arzulu olun.. Kazanmak için "bitirici" noktalarda "beceriye" sahip olmalısınız.. İspanya karşısında kaç net gol pozisyonu yakalayabilirsiniz ki? Hem de öndeyken, hem de rakip kötü oynarken, hem de seyirciniz coşmuşken..
Hangi Nihat, hangi Semih?
Bizim en büyük yıldızımız, en büyük yeteneğimiz Arda.. Allah nazardan saklasın muhteşem oynuyor.. Ama Arda’nın oynadığı yerden skora etki etmesi zor.. Adam geçiyor, adam eksiltiyor, pas veriyor ama hep ikinci bölgede.. O işin bittiği yerde maalesef çok çalışkan, çok mücadeleci ama "üst düzey" bitiriciliği fazla olmayan oyuncular var.. Diyeceksiniz ki Nihat La liga’da, Semih Şampiyonlar Ligi’nde başarılı değil miydi? Euro2008’de müthiş goller atmadılar mı? Evet, ama hangi Nihat hangi Semih?. Geçen sezonki formlarının neresindeler bu sezon? Kaçar gol atmışlar takımları için?
Nihat’ı da, Semih’i de çok seviyorum.. Ama bu ülkenin herhangi bir alanda, herhangi bir rakibe yenilmesine tahammülüm yok.. Batuhan, Gökhan Ünal,İbrahim Kaş,Sabri,Eren,Nuri yedek.. Fenerbahçe’yi perişan eden Sercan, Avusturya maçında "milli formayla farklı oynadığını" gösteren Kazım, Bosna maçını kazandıran Mevlüt tribünde..
Ağlamayı bırakalım
Terim’e kızmak, oyuncuları eleştirmek, rakibi övmek bugünün yazıları.. Yarın yapılacaklar önemli artık.. Dünya hem "hızlı" hem "bitirici" forvetlerle oynuyor artık.. Ve bu forvetler üst üste 4-5 maç kötü oynadıklarında yerlerine geçebilecek en az iki isim daha var o formayı giyen.. Bırakalım ağlamayı, üzülmeyi, sıkılmayı.. Dünyanın en büyük futbol ülkesi İngiltere.. Ama Euro2008’e gelemediler.. Şimdi 2010’u kazanmanın hesaplarını yapıyorlar.
2010’da olamayabiliriz.. Önemli olan doğru yerde, doğru adımlar atmak.. İyi oynayanları, top tutanları, maçın en iyilerini sahada bırakmak.. Sürekli gol kaçıranları hedef haline getirmemek.. 2 metrelik "ağır" santrforlar peşinde koşacağımıza, Avrupa’nın peşinden koştuğu gençleri takıma almak..
Kazanmak için hırs, mücadele, beceri, arzu, disiplin, gerekirse soyunma odasında fırça gerek elbet.. Ama kazanmak için en önemli silahımız olan "aklı" daha çok kullanmak gerek.. Hırslı ve Öfkeli’yi filmlerde bırakmak.. Hızlı ve akıllı olmak gerek..