Hiç ağlar mısınız?

HINCAL Uluç, Erman Toroğlu ve Ahmet Çakar... Sokağa çıktıklarında ülkenin devlet bakanlarının çoğundan daha fazla tanınan kişiler.

Spor yazarları, spor yorumcuları, gazeteciler. Bu kadar popüler olmalarında, bu kadar şöhret kazanmalarında üçünün de ortak bir noktası var. Silahları sevgi sözcükleri değil, öfke tohumları.
Üçüyle de çalıştım. Üçünün de yöneticiliğini yaptım. Üçüyle de ilginç anılarım oldu. Mesleki yaşantımda bir yerlere gelmemde katkıları da var. Karşılaştığımda selam da veririm, ellerini de sıkarım. Ama bugün bu yazıyı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak yazıyorum. Kendimi değil, “8-9 yaşındaki” küçük beyinleri düşünürek yazıyorum.
Kalem tehlikeli bir silahtır. Mikrofon da öyle. Onu kullanırken çok dikkatli olmak gerek. Saptamalarınız hatalı olabilir. Bunlar çok doğal. “Çok başarılı olacak” dediğiniz bir teknik adam ya da yabancı bir futbolcu başarısız olabilir. Doğaldır. Ama kalkıp hiç kimseyi kamuoyunda küçük düşürecek sözcükleri milyonların karşında söyleyemezsiniz. Bu iddiaları fütursuzca yazamazsınız.

“Şehir kırosu” demiştin

Hıncal Ağabey... Yıllar önce “şehir kırosu” tanımı yaptığın futbol adamının ülke tarihinin en büyük gelmiş geçmiş en önemli teknik adamı olması seni üzüyor mu? Keşke, “Senden teknik adam olmaz” deseydin de o tanımı kullanmasıydın mesela. Pırıl pırıl kişilikleri olan Oğuz ve Aykut’a yemek yediğin gruba dahil değiller diye bu kadar acımasızca saldırmasaydın. Türk futboluna hizmet etmeye çalışan kişilere yönelik eleştirilerini yaparken “hakaret” sınırlarını zorlamasaydın.
Erman Ağabey... FIFA’dan daha önce sahaları maç başlamadan boşaltarak bir devrim yapmıştın. Çok önemli dönemlerde önemli fikirlerin de vardı. Ama keşke şu “uçkur” meselelerini bu kadar çok spor ekranlarına taşıyıp, “kadınların kahramanı” olmaya oynamasaydın.

Bu bir barış çağrısıdır

Ahmet Ağabey... Dünya Gençler Şampiyonası finalini yönetmiştin. 7 kez Şampiyonlar Ligi’nde düdük çalmıştın. Ondan sonra içinden çıkan canavara teslim oldun. Kendi ifadenle, “psikopatı” oynamaya başladın. Bikini giymek sana yakışır mı örneğin? Ya da bir kalecinin hatasını alıp tüm futbol yaşamına kara bir leke gibi anılacak yerlere çekmek.
Ve Serhat kardeşim. Bak sana kardeşim diyorum. Çünkü bu bir barış çağırısı. Sana ve yukarıdaki üç önemli isme. Senin programında benim kulüp yöneticilerinden çıkar sağladığım iddia edildi Serhat. Bununla yaşamak nedir bilir misin? Alın teriyle ve banka kredisiyle alınmış bir otomobile 11 yıldır binerken değişik bir marka otomobili rüşvet olarak aldığımın internette, taraftar arasında yayılmasının anlamını bilir misin? Senin ve bir yakınının bir kulüp yöneticisiyle ilişkisi oldu mu hiç Serhat! Hayatını; mesleğine, işine, ülke sporuna, dürüstlüğe adamaya çalışan birine bu yüzden nefret duyulması vicdanını rahatsız etti mi yıllar boyu?

Bu yoldan dönmelisiniz

Sizlere bir çağrım var. Çok ama çok etkilisiniz. Maalesef etkiniz negatif yönde artık. Tartışmalarınız ya belden aşağı ya inanılmaz hakaretlerle dolu. Bu yoldan dönün. Ne altyapı, ne yabancı sayısı, ne zeminler ne kulüpler ne federasyon. Dünyada en büyük güçlerden biri haline gelen medyadaki etkiniz Türk futbolunu büyük bir açmazın eşiğine getirdi.
Oturun “Babam ve Oğlum”u, “Yağmur Adam”ı veya “Slumdog Milyoner”i izleyin. Üçünü üste üste izleseniz bile ağlamadığınızı göreceksiniz. Nedenini düşünün. İçinizdeki bu sevgisizlik hastalığının nedenlerini düşünün. En son ne zaman birine bir “sevgi sözcüğü” söylediğinizi düşünün. İnanın siz de bile “paranın satın alamayacağı” duygular var. Onları kazıyın. Bir de böyle yazmayı, konuşmayı deneyin. Buna sizden çok bizim ihtiyacımız var çünkü.

Sıkıntı önde

FUTBOL sonuç oyunudur. Ne kadar iyi organize olursanız olun, kazanmak için gole ihtiyacınız vardır. Almanya’nın ne kadar düz oynayan savunma oyuncularından kurulu olduğu ortada. Bundesliga’nın en formsuz kalecilerinden biri kalelerinde. Ama önde inanılmaz bir düzene ve oyunculara sahipler. Semih, Nihat, Tuncay, Halil bizim için doğru forvetler değil. Zaman zaman katkı yapan ama çağın gerektirdiği çabuklukta isimler değil. Çok çabuk hızlanamıyorlar, adam eksiltip depar atamıyorlar. Atsalar bile gol vuruşları zayıf. O bölgenin en etkili ismi Sercan. Sercan’ın yanında Baros, Niang türü bir golcümüz olsa bizden daha zayıf, kapanan takımları açabilir, güçlülere karşı da kontradan gol bulabilirdik.
Almanlar’da 7 devşirme var
Alman Milli Takımı’nda 7 oyuncu devşirme. Özellikle Mesut, Klose, Podolski üçlüsünün katkısı ortada. Karabüklü Emenike sadece bir örnek. Afrika’dan, Brezilya’dan, Arjantin’den oyuncu bulabiliriz. Bosna’yı, Türki Cumhuriyetleri tarayabiliriz. Bizim çocuklarımız Almanya’yı, Avusturya’yı, İsviçre’yi oluştururken biz de uçta yabancı kökenli zıpkın gibi forvetlerle bayrağımızı yukarı çekebiliriz. Devlet büyüklerinin, federasyon’un geç kalmadan bazı kararları alması gerek. Çünkü martta bize maç kazandıracak yeni forvetlere ihtiyacımız var.

Haftanın sözü

Hayat herkes için acı, çünkü benim boş yere dilediklerime sahip olmuş nice insanlar gördüm, onlar da mesut değil. Honore de Balzac
Yazarın Tüm Yazıları