Aziz Yıldırım, Federasyon Başkanı olmadığını, diğer kulüpleri yönetmediğini bilmeli. Galatasaray, Beşiktaş olmazsa, rekabet olmazsa Fenerbahçe o "müthiş" stadı doldurmakta, ürettiği ürünleri satmakta zorlanır.
İZMİR’deki Diyarbakırspor-Galatasaray maçının sonrası.. Stadın iç tarafında Mehmet Demirkol ve Ahmet Çakır’la sohbet ediyoruz. O sırada Adnan Polat yanımızdan geçiyor.. Selamlaşıyoruz.. 10 dakika kadar gayet hoş bir sohbet geçiyor aramızda.. Ana konu olarak, "Neden Fenerbahçe yönetimi bu kadar paniğe kapıldı?" diyor Adnan Polat.. Giderken gülerek, "Altan göbek yapmışsın" diyerek ayrılıyor yanımızdan..
Ertesi gün Kadıköy’deyim.. Fenerbahçe-Sivasspor maçının öncesi Lig TV’ye yorum yapmak için Deniz Türker’le birlikte stadın alt tarafındayım.. Bu kez Murat Özaydınlı ile karşılaşıyorum.. "Nasılsınız?" diyerek elimi uzatıyorum.. Son derece gergin gözüken Özaydınlı "Altan, Deniz konusunda ne diyeceksin merak ediyorum" diyor..
Biri Galatasaray’ın 2.Başkanı, diğeri Fenerbahçe’nin Asbaşkanı.. İki maç, iki diyalog..
* * *
Ben bir gazeteciyim.. Yazarken de yorum yaparken de "objektif" olmak zorundayım.. Fenerbahçeli olmam benim "özel yaşantımla" ilgili bir bağ.. Bunu anlamayan ya da anlamak istemeyen okurlar, izleyiciler, dinleyiciler olabilir..
Ama artık bu devirde "yöneticiler" bu zihniyette olmamalı.. Gazetecileri yanlarına çekerek, onların gönlündeki renklerden yararlanarak bir yerlere gelmek ya da rakiplerine karşı çıkar sağlamak yoluna gitmemeli.. Çünkü bu işin sonu yok..
Ne Murat Özaydınlı bana yapacağım yorumlarla ilgili etki edebilir ne de bir başka yönetici.. Ben Fenerbahçeli olsam da eğer "haksızsa", Fenerbahçe aleyhine yorum yaparım.. Birçok kez yaptım da..
Bunun yanı sıra "Aman tarafsız kalayım" diye düşünüp "haklı" olduğu bir konuda Fenerbahçe lehine yorum yapmaktan kaçınmam da..
Bazısı kızar, "Fenerbahçelisin" diye.. Bazısı da "Fenerbahçe düşmanı" olduğumu düşünür.. Tıpkı işini iyi yapan ve gerçekten "objektif" kalmayı başaran meslektaşlarım gibi..
* * *
Örneğin yabancı sayısının artmasından yanayım.. Çünkü kulüp takımlarımızın Avrupa’da daha başarılı olması, Juventus’la, Barcelona’yla, Milan’la, Arsenal’le, çekişebilmesi için bunun gerekli olduğunu düşünüyorum.. 6 yabancı ile Milli Takımımız’ın önü açılacak olsaydı Dünya Kupası’na giderdik.. Ya da Avrupa Kupaları’nda turlar atlar, puanımızı yükseltirdik..
Ama Fenerbahçe’nin bu işi savunuş şekline karşıyım..
Maçın günü değişiyor, Aziz Yıldırım itiraz ediyor.. Transfer talimatnamesi değişiyor, Aziz Yıldırım itiraz ediyor.. Basketbolda başkanlık seçimleri oluyor, Aziz Yıldırım müdahale ediyor.. Deniz Barış olayı patlıyor, Fenerbahçe, Federasyon’la kavga ediyor.. 6 yabancı olayı patlıyor, Fenerbahçe, Federasyon’la kavga ediyor.. Yayıncı kuruluşun talimatnamesinde mixed zone’a (röportaj alanı) girip 2 futbolcuyla görüşme maddesi var, Fenerbahçe Kulübü bunu uygulatmıyor..
Fenerbahçe Kulübü kendi mücadelesini tabii ki vermeli.. Başkanı tabii ki, kendi kulübü için mücadele etmeli.. Ama bunun bir tarzı vardır, bir sınırı vardır..
Bırakın diğer kulüp taraftarlarını bazı Fenerbahçeliler bile Başkan’ın ve bazı yöneticilerin bu tarzından, bu geriliminden rahatsız..
Aziz Yıldırım önce Federasyon Başkanı olmadığını bilmeli.. Diğer kulüpleri yönetmediğini bilmeli.. Başarılarına sevgi sözcükleri ekleyebilmeli..
Artık, "Hep bana hep bana" dememeli.. Galatasaray olmazsa, Beşiktaş olmazsa, rekabet olmazsa Fenerbahçe o "müthiş" stadı doldurmakta da zorlanır, ürettiği birbirinden güzel ürünleri satmakta da..
Ah hocam ah!
MİLLİ Takım açıklandı.. Selçuk, Can, Hasan Kabze, Volkan ve kaleci Aykut var Fenerbahçe ile Galatasaray’dan.. Oysa Hasan Şaş, Necati, Tuncay, Servet de alınsa.. Sürekli gerilen ortamı biraz yumuşatmak için iki takımın futbolcuları dostluk mesajları verse.. Fatih Terim’e daha çok yakışmaz mıydı?
Denilecek ki, "Böylesine kritik bir şampiyonluk yarışı varken bu takımların en önemli oyuncularına bir de milli maç nasıl yaptıralım?"
Benim yanıtım basit.. 2008 finallerine gitmek için, hem de 6 maçımızı seyircisiz oynamak gibi bir handikap varken, hem de Fenerbahçe ile Galatasaray tam da Şampiyonlar Ligi’nde eleme maçları oynayacakken, bu oyuncuları çağırmayacak mıyız?
Denilecek ki, "Bu bir yeni oyuncu bulma maçıydı.Eskileri zaten biliyoruz?"
Yanıtım yine basit.. Ersen Martin’in yanında Necati oynasa.. Uğur Boral’ın önünde Tuncay bulunsa.. Bu oyuncuların performansı hakkında daha doğru bilgi edinmez miydik?
Ceza gibi ceza..
BU sezonu öyle ya da böyle bitiriyoruz.. Federasyon çıkan olaylarda kulüplere veya futbolculara ağır cezalar veriyor artık. Ancak, yine de büyük-küçük ayrımının tam olarak ortadan kalktığını söyleyemeyiz. Verilen en ağır cezalardan biri Samsunsporlu Serkan’a verilen 10 maçlık cezaydı.. Serkan ne yaptı? Hakeme fiilen saldırmaya kalktı..
Peki başta Serkan olmak üzere tüm futbolcuları, futbol kamuoyunu geren açıklamalar yapan yöneticilere ya da teknik direktörlere bir ceza var mı? Ne gezer..
Zaten ceza verilse de yöneticinin maça girmesini bile engelleyemiyorsunuz ki.. Teknik direktör de bir kulüpten ayrılsa, iki hafta sonra diğerine gidiyor..
Yeni sezon için şöyle bir önerim var.. Federasyon ortamı geren, rakiplerini ya da hakemleri tehdit eden, hedef gösteren yöneticilerin veya teknik direktörlerin çalışma alanlarını kısıtlamalı..
Örneğin yöneticiye 1 yıl süreyle o kulübün yönetiminde görev yapmama cezası verilebilmeli.. Örneğin bir teknik direktöre 1 yıl süreyle çalışmama cezası getirilebilmeli..
Bunları yapmazsak, yapamazsak gelecek sezonu da, ondan sonrasını da kaybeder, sözde centilmenlik sözleri arasında birbirimizi kandırır dururuz..
Olmayınca olmuyor
1999-2000 3.öneleme turunda Maribor’a elendi. 2000-2001 ikinci eleme turunda grubunda üçüncü. 2001-02 grubunda üçüncü. 2002-03 grubunda üçüncü. 2003-04 çeyrek finalde Porto’ya elendi. 2004-05 çeyrek finalde PSV’ye penaltılarla elendi. Ve bu sezon çeyrek finalde Milan’a elendi.
Bu takımın adı O.Lyon. 4 yıldır Fransa şampiyonu.. Bu sezon da en yakın rakibinin 14 puan önünde lider.. Tam 7 sezondur üst üste Şampiyonlar Ligi’ne katılıyor.. Ama bakıyorsunuz bir türlü çeyrek finali geçememiş.. Bu sezon Milan’ı eleyip, yarı finale yükselmelerine 2 dakika kalmışken yine dayanamadılar.. Demek ki, her şeyi doğru yapsanız da, ülkenizde açık ara lider olsanız da, her sezon şampiyonluğu kazansanız da Şampiyonlar Ligi başka bir arena.. Orada başarılı olmak için her şeyi doğru yapmak yetmiyor.. Her şeyi "son ana" kadar doğru yapmak ve biraz da şanslı olmak gerekiyor..