İSPANYA Avrupa’nın en iyi takımı.. En büyük özellikleri de çok zor top kaybedip, çok hızlı hücum etmeleri. Fatih Terim, İspanya’ya karşı akıllı bir oyun planı oluşturmuş.
Hakan, Emre ve Semih dışında tamamı "çabuk" oynayan oyunculardan kurulu bir takım sahaya sürmüş. İlk 10 dakikada yakaladığımız iki fırsat, rakibin ilk yarı boyunca ciddi bir akın geliştirebilmesi, bu oyun planının tuttuğunu gösteriyordu.
Planların bozulması için üç şık vardı. Rakibin oyuncu değişikliğine gidip daha çok adamla hücum etmesi.. Bizim oyuncu değişikliğine gidip kendi alanımıza çekilmemiz.. Bir bireysel hata, ya da ölü toptan golü yememiz.. Uzun süre oyunu forse eden, rakibe boş alan bırakmayan ve başa baş oynayan tarafken, 5 dakika içinde bu şıkların hepsi birden gerçekleşti. Terim, ileride top tutabilecek tek oyuncuyu oyundan aldı ve takımı geri çekti.. Bir ölü topta, adam paylaşımı hatası yüzünden golü yedik. Rakip golü atar atmaz, orta sahayı beşleyip top kullanma şansımızı azalttı.
Puan alabilirdik
Dün puan alabilirdik, hatta kazanabilirdik. Ama olmadı, yenildik.. Buna karşın tüm Türkiye bir gerçeği görmeli artık.. Bu takım yeryüzündeki her rakibini yenme şansına sahip. Ama iyi oynasa da, kötü oynasa da bir şeyi becermesi şartıyla.. O da gol vuruşu.. Nihat, maçın hemen başında yüzde yüz bir fırsat yakaladı ama Semih kadar bitirici olmadığı için atamadı. Semih, açık alanda bire bir yakaladığı rakiplerini geçemedi. Ne kadar iyi oynarsak oynayalım, orta sahada ne kadar iyi mücadele edersek edelim, hücumda ekstra katkı yapacak ve bazen "tek başına" maç kurtaracak bir golcüye ihtiyacımız var.. Rooney, İbrahimoviç, Torres, Pato gibi "ekstra" golcüye ihtiyacımız var bizim.. Nihat’la Semih karışımı bir golcüye.. Nihat kadar güçlü, çabuk, sert şutları olan, Semih kadar iyi top tutup, hava hakimiyeti olan bir golcüye.. O golcüyü bulana kadar hedefimiz finallere katılabilmek olur.. Bulduktan sonra ise "en büyük kupayı" kazanmak..