Bütün ülkelerde siyasetle futbol iç içedir.. Ama golleri atanların futbolcular değil de siyasiler olduğu anlaşılırsa futbol biter bu ülkede.. Önemli olan iktidara muhalefet bayrağı açan kulüplerin maçlarında, düdüklerin başka türlü çalınmaması.
FRANSA 98 Dünya Kupası’nda yarı final maçı.. Fransa ile Hırvatistan Stade de France’da karşılaşacak.. Türkiye Dünya Kupası’na katılamadığı için yarı finaldeki bu önemli maça akredite olmamıza karşın Organizasyon Komitesi tarafından bilet verilmedi.
Deniz Gökçe, "Gel Altan Şenes Bey’den rica edelim. Bize yardımcı olsun" dedi.. FIFA’nın bulunduğu lüks otele gittik. Şenes Bey, Deniz Hoca’yı kırmadı ve bize 2 davetiye buldu. Bu arada bizi Johansson’la tanıştırdı.. UEFA Başkanı kupadan hemen önce FIFA Başkanlığı seçimini favori gösterilmesine karşın Blatter’e kaybetmişti..
Bütün gazeteler çeşitli iddialar ortaya atıyordu.. Johansson’a sorduk, "Neden kaybettiniz?" diye..
"Bir gece önce 25 oy farkla öndeydim.. Ama bir gecede her şey değişti."
"Peki, gazeteler, Afrika Konfederasyonu’na bağlı delegelerin 50’şer bin dolar karşılığı bir gece içinde Blatter’in yanına geçtiklerini yazıyorlar" diye ekledik..
"Olabilir.. Ben o kadar zengin değilim" diyerek tebessüm etti ve konuyu değiştirdik.. Blatter hala FIFA’nın başında.. Belki de 1998’in bir diyeti olarak 2010 Dünya Kupası’nın evsahipliği Güney Afrika’ya verildi..
Johansson hala UEFA Başkanı.. Ve o günden beri Blatter ile asla arası iyi olmadı.. Sürekli çatıştılar..
Başbakan müdahale etti
Bugün Türk futbol tarihi açısından önemli bir gün.. Ama ortada ne bir maç var, ne de kura.. Sadece bir seçim yapılacak.. Belki de yapıldı bile.. Sonuçlar açıklanacak..
Günlerdir gazete manşetlerinden, köşe yazarlarından izliyorsunuzdur olan biteni.. Mazhar Alonson’un şarkısında olduğu gibi, "5 dakikada değişir bu işler"i oynuyor herkes.. Ve kaybetmemek için elinden geleni yapıyor..
Başbakan Tayyip Erdoğan seçime müdahale etti. Bu açık.. Etmesi de gerekiyordu.. Çünkü ortada unutturulmaya çalışılan bir dönem var.. Önce buna göz atalım..
Bunlar unutuldu mu?
Türkiye’de hakem tayinlerini kim yapıyordu? Özellikle 3 Büyükler’in maçlarını MHK Başkanı Bülent Yavuz mu, yoksa Haluk Ulusoy mu karar veriyordu?
Anadolu kulüpleri, 2. Lig kulüpleri teknik direktör değiştirirken veya oyuncu alırken Ulusoy’dan icazet alıyorlar mıydı, almıyorlar mıydı?
Diyarbakırspor-Konyaspor maçında konuk taraf resmen linç edilmedi mi? O maçta 4 kırmızı kart gösteren Mutlu Çelik, (Oğlunun adını Haluk koymuştu) daha sonra birçok kritik maçta ilginç hareketler sergilemedi mi?
Galatasaray Başkanı istedi diye, ülkenin en prestijli ve EURO 2004’te maç yönetmeye aday hakemimiz Ali Aydın hakemliği bir günde bırakmadı mı?
Dünya üçüncüsü Türkiye, Letonya gibi dünya futbolunda adı olmayan bir takıma baraj maçında elenmedi mi?
Milli Takım kalecisi Rüştü’nün kendi tesislerinde ve kimliği bilinen kişiler tarafından dövülmesi karşısında hiçbir federasyon yöneticisi kılını kıpırdattı mı?
4 kırmızılı, 5 kırmızılı maçlar, teşvikler, şikeler, dopingler bu federasyonun eleştirilmesinde en önemli unsurlar değil miydi?
Bunlar unutuldu mu?
Sadece üst düzey başarılar elde etme düşüncesiyle hareket edilirken Türk futbolunun alt tarafı bataklığa dönmedi mi?
Kaderi değiştirdiler
Şimdi gelelim işin siyasi boyutuna.. Başbakan bu ülkenin başbakanı.. Müdahale etmesi gereken her şeye müdahale eder.. Bu Turgut Özal da olsa, Mesut Yılmaz da olsa, Tayyip Erdoğan da olsa değişmez..
Turgut Özal’ın müdahalesi ve Erzik’i başkan olarak ataması belki de Türkiye’nin kaderini değiştirmiştir..
3 puanlı sisteme geçiş, lig statülerinin değiştirilmesi, Piontek ve Terim’le oluşturulan sistemli çalışmalar bunların ilk akla gelenleri..
Yılmaz döneminde de bu ülke, hem kulüp hem de Milli Takımlar düzeyinde elde edilen en büyük başarılara ulaştı.. Bunlar da açık..
Ama önemli olan siyasetin ülke futbolunu ileri taşıma uğraşı içinde müdahil taraf olması.. Ligde kalacak, düşecek takımları belirlememesi.. Belediye başkanlığı seçimleri için futbol kulüplerini koz olarak kullanmaması.. İktidara muhalefet bayrağı açan kulüplerin musluğunun kesilmemesi.. Onların maçlarında düdüklerin başka türlü çalınmaması.. Bunlar oldu.. Maalesef çok açık seçik oldu..
Neden Bermek?
Ayhan Bermek Başbakan’ın istediği isim olarak seçime girdi. Daha doğrusu Erzik ikna edilemediği için Bermek öne çıktı.. Peki Erzik neden seçimden kaçtı?
Yanıt açık.. Bazı insanlar bilgilidir.. İtibarları yüksektir.. İsteklidir.. Ama yeterince cesur değillerdir..
Erzik cesur olsa 1997’de başkanlık koltuğunu bırakmazdı.. Naklen yayın kaosunu çözemeyeceğini düşündüğü için koltuğu bıraktı ve daha sakin sulara gitti..
O dönemde Türk futbolunu kurtaracak deli dolu, gözü pek birine ihtiyaç vardı.. Ulusoy bu formata uydu ve kendi tarzıyla sorunları çözdü. Ama elini gerekenden fazla sahanın içine soktu..
Bıçakçı tam bir bürokrattı. Geçen dönemde Erzik yine seçime girmeyi kabul etmeyince, Bıçakçı oraya getirildi. İşler iyi giderken İsviçre maçının kurbanı olarak seçildi. Ve onun arkasındaki siyasi güç, bütün organizasyonu sil baştan yapmak yerine yıpranmamış ve sevilen bir yüzü oraya oturtmakta karar kıldı.. Ayhan Bermek’i..
Önemli olan bugün değil.. Bundan sonrası.. Bugünden sonra siyasetin eli federasyonun içinde olduğu açık açık belli olduğu için adımlar çok ama çok dikkatli atılmalı..
Düdükler muhalifler için başka yandaşlar için başka çalmamalı.. Örneğin açık açık "Biz Ayhan Bermek’i istemiyoruz" diyen Samsunspor’la, "Biz Bermekçiyiz" diyen Rizespor’un kümede kalma şansları farklı olmamalı.
Sonuna kadar tarafsızlık
AKP’ye yakın illerin bütün takımları yavaş yavaş güçlenip Süper Lig’i ele geçiriyor, karşıt partinin desteklediği kulüpler aşağılara düşüyorsa önce Başbakan rahatsızlık duymalı..
Açık olan şu.. Bütün ülkelerde siyasetle futbol iç içedir.. Ama halk bunun için kafa yormaz. Bu kadar göz önüne getirilmez.. Bu kadar medyada tartışılmaz. Çünkü işin güzelliği kaçar. Golleri atanların futbolcular değil de siyasiler olduğu anlaşılırsa futbol biter bu ülkede..
Biz futbol adamlarına düşen büyük bir görev var bu seçimden sonra.. Sonuna kadar tarafsızlık elbiselerini giyerek takım duygularından sıyrılıp halka doğru haberler ve yorumlar aktarmak..
Ama bunu yaparken sonuna kadar gözü kara bir şekilde siyaseti sahanın içine sokmaya çalışanlara engel olmak da görevimiz..
O yüzden önce bataklığı kurutalım sayın delegeler..
Önce bataklığı kurutalım..
Sonrası Kopenhag, sonrası Kore, sonrası Japonya göreceksiniz..
Son kez Anelka
BİLİYORUM Fenerbahçeli taraftarlar kızıyor. Ama Anelka ile ilgili son bir uyarı daha yapmak istiyorum. Çünkü medya ısrarla transfer haberlerini yalanlıyor. Anelka kendi ağzından yaptığı açıklamaları bir gün sonra kendi sitesinde yalanlıyor. Çünkü bütün bunları kulüp istiyor..
Anelka artık Türkiye’de kalmak istemiyor. Bunu yönetime aktardı. Yönetim, "Şampiyonlar Ligi maçları bitene kadar bekle" dedi.. Maçlar biter bitmez, "sakatım" diyerek takım aramaya başladı Anelka.. Bu arada Daum,"Yerine güçlü bir forvet alınırsa gidebilir" yönünde bir görüş verdi yönetime..
Fransız yıldızın talipleri de var.. Ama taraftarın baskısından çekinen Yıldırım, Anelka’yı sezon sonuna kadar oynaması için ikna etti. Olan biten bu.. Yoksa tıpkı Ailton gibi Anelka da dışarı başka içeri başka konuşuyor.. Ve taraftara oynuyor..