×
İkisi de uluslararası organizasyon! Biri Uluslararası Antalya Piyano Festivali, diğeri Uluslararası Antalya Film Festivali...
**
Tuhaf ama bu uluslararası festivallerinden birinin açılış tarihi her nedense günler kala açıklanıyor...Nerede mi? Antalya’daki yaya üst geçitlerindeki afişlerde...Böylesi uluslararası çapta düzenlenen sanatsal festivallerin tanıtımı sanki Antalya’da yağlı pehlivan güreşleri yapılacak havasında nasıl üst geçitlerden duyurabilirsiniz; sayın yetkililer...Hadi bunu yaptınız peki neden sayılı günler kala açıklanıyor? Açıkça merak ediyorum...
Antalya’da yaya üst geçidinden afişlerle bu festivalin tanıtım reklamını yapanlara bu festivalleri düzenleme yetkisini kim verir ki? Bu kadar acemi; bu kadar sıradanlıkla... Sanki dersin zoraki!..Ya uluslararası organizasyon mantığını biz bölgesel yetkililer daha kavrayamadık; ya da bu işi gerçekten bilgisizce yaptığımızı kabul etmek zorundayız gibi!..Kim izin veriyor? Sponsor olan Kültür ve Turizm Bakanlığı mı? Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin şirketlerinden ANSET mi? Yoksa EXPO mu? Kim kim?..
**
Burada CHP Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak’ın festivalin niteliğinin, kimliğinin değiştirilmeye, marka değerlerinin artırılması gerekirken yerine var olan değerlerle oynandığı düşüncesine katılmamak içten bile değil... Bu sanatsal değerler Antalya olarak, turizmde fark yaratan bir algı yaratıyor. Avrupa’da ‘Türkiye’de festival’ denilince akıllara sadece halk oyunları gelmemeli. Kentimizi, geleneklerimizi, kültürümüzü hep bir adım daha öteye taşıyacak etkinliklerle anılmalıyız. Oysaki bugün geldiğimiz noktada festival kimliğinden oluyor. Nasıl mı?
Alın size bu yıl 17’ncisi yapılacak festivale katılan konuk sanatçılar...
Zhang Zuo
Bazılarına göre münferit olaylar bazılarına göre kocaman facia... Bakın bir yenisi bu kez tribünleri aşarak stadyumun dışında gerçekleşti. Konyaspor otobüsünün taşlanmasının ardındaki gerçeğin ortaya çıkarılması gerekmektedir. Gerçi hala Aytemiz Alanyaspor maçında polisin başına davulu düşüren taraftarı bulamadık!..
O maçta olay çıkaranlar kim/kimler?
Eğer o holiganlar tribünlere alınmadıysa stadyum dışındakiler kimler?
Antalyaspor yönetimi Alanyaspor maçının ardından neden bu taraftarlara yönelik gerekli açıklamada bulunmadı? Yine Antalya Emniyet Müdürlüğü de personelinin stadyum içinde çıkan arbadede dayak yediğini bildiği halde sorumluları neden hala bulamıyor? Yoksa başına davul düşen polis bilinç kaybı mı yaşadı? Ben kimim, amirim kim diye sokaklarda mı geziniyor?
**
Hiç kimsenin Antalyaspor takımının adını ve bu kentin imajını lekelemeye hakkı yoktur ve olamaz. Kendini bilmez 3-5 taraftar stadyumda polisi dövecek; tribün dışında rakip takımın otobüsünü taşlaşacak herkes sus-pus olacak. Yok öyle... Madem Antalya güvenli bir kent, o vakit bu kentte ve stadyumda güvenlik sağlanmalı.
Bakın Konyaspor Kulüp Başkanı Ahmet Şan’ın anlattıklarına bakarsanız; sanki takım ve oyuncuları ateş çemberine düşmüş!.. Kafile, Antalya çıkışında, Manavgat’ta ve Akseki’de taşlanmış. Yaralılar var... Bir de Antalya’nın güvenilirliğini tartışır hale getirme çalışması çabası içinde.
Buna izin veremeyiz.
Sistem diyerek sundular; tek elden yönetilecek dediler... Hani yalan da değil tek elden de yönetiliyor. Tıpkı Demre’de olduğu gibi...
Malum, sistem içinde her ilçeye bir koordinatör atayarak; sorunların çözümlenmesi düşüncesi hakimdi. Hakimdi; ama bölgelerde öyle bir gerçek unutuldu ki; yıllarca arazide halk bir belediye başkanını tanırdı; bilirdi ve sayardı.
**
Aniden adı ‘koordinatör’ denen biri ortaya çıktı. Vatandaşlara kürsülerden, patlayan su borularının üzerinden selam verdi: “Ben Büyükşehir Belediyesi’nin ilçenize atadığı yetkiliyim; koordinatörüm” dedi.
Halk ise ‘vayy beee’ demekten öteye gidemedi ki!..
Kendileri için patlayan borunun üzerinde çamaşırlarına kadar ıslanan bir adam vardı çünkü...
Bu manzaranın ardından ne mi yaptılar?
Doğruca ilçedeki başkanlık binasına giderek “Başkanım aşağıki caddede boruların üzerinde biri
Ben aradım. Çevir sesi bir süre çaldıktan sonra saniyelerin bile önemli olduğu telefon hattında bir kadın cevap veriyor...
Sanki çakır keyif...
Sanki akşamdan kalma...
Sanki ses sanatçılığa özenen bir seslenişle ‘Aaaloooo!..’ der gibi!..
Gerçekle yüzleşmekti benimkisi... Birden ben kimim? Neden aradım? diyerek kendimi sorguladım o uzunca ‘Aaaloooo!..’ya...
Sonuçta kendimi toparlayıp, heyecanla ihbarı yaptım. Tam bitti; ekipler gelecek derken, o ses tonuyla söylediklerimi tekrar etmez mi? Bir de “Yani tehlikeli araç mı kullanıyor; beyefendi?” diye sorması ise ikinci şaşkınlığımdı.
Ya sonrası...
**
Gündüz-gece sokaklarda hep karşımıza çıkarlar.
Onlar torba torba toplarlar kenti...
Aslında onları her gün gördüğümüz halde her nedense görmezden geliyoruz.
Yırtık ve kirli kıyafetleriyle, elleri nasır, ayaklarında terlikleriyle...
Dilenci diyerek tepki çektikleri gibi, bazen de zabıta, polis kıskacında yaşarlar...
**
Atık toplayıcılarıdır; onlar...
Bu konu milletçe çilemiz; yani değişmez kaderimiz gibi!.. Yıllardır seçimle gelen her belediye başkanı sanki kentin
hiçbir sonunu yokmuş gibi hemen kaldırım yapmaya başlıyor. İşin tuhaf yanı ise başkanların vatandaşa seçim öncesi
kaldırım vaadi de yok!.. Eee; peki neden hemen kaldırım yapılır; bir bilen var mı? İnanın bu sorunun cevabı yok. Hatta bazıları daha da öteye giderek, kaldırımda bordur taşlarını işçilerle döşeyerek ‘işçilerle çalışıyoruz’ selfisi yapıyor.
Ne şahane değil mi?
**
Antalya’nın saygıdeğer başkanları ve nerede olduğu bilinmeyen mühendisleri, hiçbir standardı olmayan, acele ve gelişi güzel yapılan kaldırımlarda hiç yürüyor musunuz?
Zeytinköy... Sen daha kaç can alacaksın?
BİR genç kadın daha... Uyuşturucu bağımlısı yapıldı. Boğazı kesildi. Başı taşla ezildi ve ormanlık alana atıldı. Kimbilir daha nice eziyetler gördü o beden... Sadece 22 yaşındaydı. Dayak yedi, tartaklandı, dövüldü, öldürüldü ve yetmedi ormanda açığa atıldı.
Evet atıldı...
Yanlış okumadınız; gereksiz bir nesne gibi atıldı. Onu da aramızda yaşayan allahın belası yaratıklar katletti.
Adı mı? Gülizar Turan’dı. Şimdi hangimizin haberi vardı ki; Gülizar’ın ölmeden önce yaşadığı vahşetten.