Boşuna “Bolt nasıl koştu? Bekele ne yaptı? Kaç atladı?” diye debelenmiyoruz. Bu yıldızların karizması, etkisi atletizmi ayakta tutan en önemli faktörlerden biri.
İstanbul’da da son yılları sorunlu geçiren yıldızların dönüşüne şahitlik ettik. Mesela Amerikalı Justin Gatlin. 2006’daki doping cezasından sonra 4 yıl pistlerden uzak kalmıştı. Son büyük başarılarını da ta 2005’te Helsinki’deki dünya şampiyonasında kazanmıştı. Cumartesi 60 metrede altın madalyayı kazanarak 30 yaşının ilk haftalarında iddiasını belgeledi. Jamaikalılarda direnmekte skıntı çeken ABD sürat koşusuna bir çare olabilir mi? Asıl cevabı haziran ve temmuz aylarında alacağız.
Soru işaretlerimiz vardı
Dün de iki kadın yıldız formsuz günleri geride bıraktığını ayan beyan ilan etti. Dünya atletizminin her bakımdan pırıltılı ismi Yelena Isinbaeva’ydı biri. Rus atlet 2004’ten 2008’e kadar sırıkla atlamayı kasıp kavurmuş, kırdığı 27 dünya rekoruyla en çok para kazanan atlet bile olmuştu.
Ancak Isinbaeva 2009 ve 2010’daki bazı başarısızlıklardan sonra atletizme bir süre ara verdi. Geçen yıl eski antrenörü Trofimov’le yeniden çalışmaya başladı.
Bazı soru işaretlerimiz vardı tabii. Acaba eski rekor günlerine dönebilecek miydi? Bu formu düzeyinin ilk örneğini şubatta kendi salon dünya rekorunu 5.01 metreyle yeniledi. Dört yıl aradan sonra ilk şampiyonluk içinse o da İstanbul’u beklemiş. Dün sadece iki atlayışla dünya şampiyonu oldu. Dünya rekoru içinse yeterince konsantre değildi. Şunu söyleyebiliriz: Londra’da Olimpiyatların şimdiden favorisi
Keza Kenyalı Pamela Jelimo 2008’e de hem olimpiyat şampiyonluğuna ulaşmış hem de Golden League’in bütün ayaklarını kazanmıştı. 18 yaşında bir efsaneydi. Sonraki üç yılı sakatlıklarla boğuşarak geçirdi. Nihayet bu şanssız dönemi geride bıraktığına İstanbul’da şahitlik ettik. Artık 22 yaşında ve yeniden dünyanın zirvesinde. Dün 800 metredeki birinicilikten sonra biraz da şaşkınlıkla karışık mutluluğu bunun kanıtıydı.
ANTRENÖR HEYECANI
Aslı Çakır Alptekin ve İsmail Özbilen Tanui finalde madalya için koşup bunu da başarınca bütün salon ayağa kalktı. Meğer Türk spor severi yıllardır bu madalyaları beklermiş. Hep söylediğim bir sözü tekrarlayayım. Bir ükenin spordaki gelişmişlik düzeyini ölçmek için takım sporları kadar atletizm, yüzme, jimnastik, tenis gibi bireysel dallardaki duruma da bakmak lazım. Aksi gibi Türkiye de bu dalların hepsinde nal topladı bugüne kadar. Bırakın Avrupa veya dünya starı diye niteleyebileceğimiz bir ismi, büyük şampiyonalarda madalay alabilmiş bir avuç Türk sporcu çıktı bugüne kadar.
Bakın dünkü madalya bile nasıl umut verici oldu. “Bizimkiler de fena değilmiş” diyorsunuz belki de. Bir de bu başarıların daha büyüğünün geldiğini tahayyül edin. Olimpiyatlar’da finalde koşan, atlayan, atan 25-30 Türk atleti ve altını boynuna takan 4-5 şampiyonu düşünün. Ülkedeki spora bakış ne kadar farklı olurdu değil mi? Futbolun artık iç bayıcı hale gelmiş polemiklerinden kurtulmuş olur, olimpiyat için ekran başına yerleşirdik.
Tatlı hayalleri bir kenara bırakırsak, bu iki madalya bizi fazla iyimser yapmasın. Muhtemelen dünyanın en iyi atletlerinin tam tekmil bulunacağı Londra Olimpiyatları’nda Türkiye atletizmde madalyasız kalacak. Ama bu yeni salonun ve şampiyonanın Türk atletizmi için bir itici güç olabilir.
Çoklu dallara İstanbul uğuru
Cuma günü kadınlar pentatlonda gelmişti dünya rekoru. Dün de erkekler yedili yarışma heptatlonda Amerikalı Ashton Eaton kırdı dünya rekorunu. Yarışmanın son dalı 1000 metrede de adeta zaman karşı tek başına koştu ve kendine ait rekoru yeniledi. Eaton 2010 ve 2011’de dünya rekoru kırmıştı. Son 20 yılda dünya şampiyonası ve olimpiyatlarda dünya rekoru görmek istisnai bir durum haline gelmişti. İstanbul en azından çoklu yarışmalara uğurlu gelmiş gözüküyor.