Efe Fırın Bazlama Dükkanı
Sabah kahvaltısında, hem gözlerim hem de karnım doysun diyorsanız, Efe Fırın tam olarak aradığınız adres. Fethiye tulum peyniri, tereyağı ve bol malzeme ile yapılan bazlama tosta, tamamen doğal ürünlerle hazırlanan kahvaltı eşlik ediyor. Eğer mevsiminde gittiyseniz, mutlaka Kayaköy domatesini de isteyin. Bazlama konusunda iddialı olan işletmede mantının da tadına bakmanızı öneririm.
Lokum Kokoreç
Öneriler doğrultusunda öğle yemeği olarak kokoreç yemeyi tercih ettim. Fethiye’de 4 yıldır hizmet veren ve bir şubesi de Uşak’ta olan Lokum Kokoreç’in en önemli özelliği kuzu kokoreçi yapmaları. Gayet başarılı bulduğumu söyleyebilirim. Ayrıca midyeleri de çok iyiydi.
Girida Port
Girida Port, Fethiye’de deniz mahsulü yemek için gidebileceğiniz en gözde mekanlardan birisi. 50 yıllık balıkçılık tecrübesini bu mekana aktaran Minan Aydın, misafirlerine kaliteyi sunmak için muazzam bir çaba sarf etmiş. Bölgenin deniz ürünlerini en lezzetli haliyle sunan Girida Port’un lokasyonu da şahane. Fethiye kordonda uzanan masalarda akşam yemeğinizi yerken, bir yandan gün batımının en güzel haline tanıklık edebilirsiniz.
İşte medeniyetler şehri Hatay sofralarına özel lezzetlerin tadına bakmak isteyenler için gidilebilecek en gözde mekanlar...
İsmail Usta (Dönerci İsmail)
1971’de İskenderun sanayi bölgesinde seyyar arabada hizmet vermeye başlayan işletme, daha sonraları ikinci kuşaktan olan İsmail Usta ile bir dükkan haline dönmüş. Kaburga kıyması kullanılarak yapılan döner, lavaş ekmek içinde soğan, maydanoz ve domates eklenerek hazırlanıyor. Son olarak da kendi hazırladıkları sosa batırılarak servis ediliyor.
Dönerci Süleyman Usta
İskenderun’un sanayi bölgesinde yer alan bir diğer işletme olan Dönerci Süleyman Usta’da sadece tavuk döneri yapılıyor. 2007 yılında çırak olarak çalışmaya başlayan Süleyman Bey, yoluna artık usta olarak ve kendi adıyla devam ediyor. İskenderun usulü tavuk döner yemek isteyenler için ideal bir seçim olacağını söyleyebilirim.
Bunların yanında oldukça başarılı olduğu bir alan var ki, kısacık ziyaretimde bunu gözlemleyebilme fırsatı buldum. Deyim yerindeyse “sakatatın başkenti” diyebileceğimiz Manisa’da, özellikle Akhisar ilçesinde fazlasıyla sakatat ve harika sokak lezzetlerini bir arada bulabilirsiniz.
Şen Kardeşler Pideli Paça
Manisa gezimde ilk durağım Şen Kardeşler Pideli (Doğrama) Paça oldu. Bakır kazanlarda, 24 saat pişirilen paça çorbası, dana kelle ve beyin ile birleştirilip bu şekilde servis ediliyor. Hem kokusundan hem de damağınızda bıraktığı lezzetten, gerçekten özenle hazırlanmış bir paça çorbası içtiğinizi anlıyorsunuz.
Yıldız Katmer
İlk başta şunu söylemeliyim ki, daha içeriye adım atarken sizi etkileyen bir tecrübe ile karşılaşıyorsunuz. Akhisar merkezde bulunan Yıldız Katmer, dört kuşaktır varlığını sürdüren bir işletme. Kasada duran, katmeri hazırlayan ve müşterilerle ilgilenen beyefendilerin hepsi yıllanmış tecrübelerini yaptıkları işe yansıtmayı başarmış. 1935 yılından bu yana faaliyette bulunan Yıldız Katmer’de, elde, incecik açılan ve saç tavaya serilen hamurun içine yumurta, maydanoz ve Ödemiş tulumu eklenerek katmeriniz hazırlanıyor. Daha sonra tereyağında dış yüzeyi kızartılarak servis ediliyor. Kesinlikle tatmanız gereken lezzetlerden biri olduğunu söyleyebilirim.
Paçacı Hüsnü
1961 yılında kurulan Paçacı Hüsnü, şu an ailenin ikinci kuşağı olan Hüseyin Usta ve eşi Fatma Hanım tarafından işletiliyor. Balkan göçmeni bir ailenin kurduğu işletme, Bursa’da paça denince ilk önerilen oldu.
Tattığınız zaman daha önce yediklerinizden daha farklı olduğunu hemen anlayabileceğiniz paça çorbası için malzemeler 12-13 saat kemikle kaynatılarak hazırlanıyor. Kolajen deposu çorbanın aslında en önemli özelliği de bu. Kemik suyu ayrı bir lezzet ve şifa katıyor. Bursa’ya yolunuz düşerse mutlaka denemeniz gereken lezzetler arasında ilk sırada geldiğini söyleyebilirim.
Gökhan Aperatif
Bursa’da dört şubesi bulunan Gökhan Aperatif, serüvenine 1980 yılında başlamış. İlk olarak tost yapan işletme, 2000’li yılların başında ürün çeşitliliğini zenginleştirerek, temelde serpme kahvaltı olmak üzere yemek olayına da girmiş.
Menüde sucuklu, pastırmalı, kavurmalı yumurtalar, çeşit çeşit tostlar, yaprak sarmalar, Arnavut böreği, sebzeli kavurma gibi birçok lezzet bulunuyor. En güzel yanları ise kullandıkları ürünlerin birçoğunun kendi tesislerinde, sağlıklı koşullarda hazırlanıyor olması.
Malatya, 800 bini aşkın nüfusuyla ülkemizin 28’inci en kalabalık şehri konumunda. 2014 yılında büyükşehir statüsünü alan kent, Doğu Anadolu Bölgesi’nde yer almakla birlikte, Anadolu’nun orta ve güney illerinin kesişim noktasında bulunuyor. Bu konumunun ise sosyal zenginliğin yanında, farklı mutfaklardan harmanlanan bir yemek çeşitliliği kazandırdığını söylemek mümkün.
Elbette ki, Malatya’da gezdiğim, beğendiğim ve sizlere önermek istediğim mekanlardan bahsedeceğim. Ancak, öncelikle bu güzel doğu kentinin tarımsal ürün bakımından ülkemize kazandırdıklarına kısaca değinmek istiyorum.
Malatya denince herkesin aklına kuşkusuz ki ilk olarak kayısı gelir. Türkiye’nin kuru kayısı üretiminin yüzde 90’ını karşılayan Malatya, dünya üretiminde ise yüzde 67’lik paya sahip. Bu rakamlar Malatya’ya “dünyanın kayısı başkenti” unvanını kazandırmış.
Malatya’nın en az kayısı kadar başarılı olduğu bir diğer ürün dalbastı kirazı. Yeşilyurt ve Gündüzbey ilçelerinde yetiştirilen Malatya dalbastı kirazı, 2017 yılında coğrafi işaret tescili almış. Kendine özgü tada sahip olan ürünün yetiştiriciliğini desteklemek için her yıl haziran ayında çeşitli ödüllerin verildiği çiftçi yarışmaları düzenleniyormuş. Mevsiminde yeme şansı yakaladığım kirazın gerçekten harika bir aroması olduğunu belirterek, mutlaka denenmesi gereken bir lezzet olduğunun altını çizmeliyim.
Malatya gezimi, Valilik’te Basın Müdürü olarak görev yapan Sayın Halil Kılıç eşliğinde gerçekleştirdim. Bu sayede hem zamanımı verimli kullandım, hem de şehrin sembolü olan lezzetleri, en iyi yerlerde deneme fırsatı yakaladım. Kendisine buradan bir kez daha teşekkürlerimi iletmek istiyorum.
Gıda sektöründe hizmet veren işletmeler pandemi sonrasında hizmet kalitesi, menü içeriği ve sosyal medya stratejileri konusunda çok daha dikkatli olmak zorunda. Tüketiciyi anlayan ve onun ne beklediğini bilerek kendini güncelleyen işletmeler çok daha başarılı olacak.
Hijyen konusunda çok daha dikkatli olunması gereken bir döneme giriyoruz. İşletmelerde tüketilen yiyeceklerin hazırlığı sırasındaki hijyenden tutun servise kadar tüm hizmet personeli çok dikkatli davranmak zorunda olacak.
Eskiden restoranlarda, kafelerde, tatillerde konakladığımız otellerde, ailemizle, arkadaşlarımızla ve sevdiklerimizle kalabalık masalarda bir arada olmak ve sosyalleşmek hepimiz için çok keyifliydi fakat ocak ayında Çin’de ortaya çıkan COVID-19 virüsünden sonra artık hayat eskisi gibi olmayacak sanki.
Dünya COVID-19 pandemisi sonrasında eski bildiğimiz dünya olmayacak burası kesin. Sosyal ve kültürel alanda hayati öneme sahip turizm, hotel, kafe, bar, restoran işletmeciliği varoluş mücadelesi verecek. Neler olacak nereye evirileceğiz yaşayarak öğreneceğiz hepimiz. Özellikle gıda sektörü başlı başına bir değişim yaşamak zorunda. Getirilen yeni düzenlemelerle masaların arasındaki mesafeler başta olmak üzere birbirimizden uzaklaşmak zorunda kalacağız.
Eğer doğru önlemler bir an önce alınırsa haziran başında yeme içme sektörü yavaş yavaş eskisi gibi faaliyetlerine başlayacak gibi görünüyor.
Peki tüm bu önlemler alındığında insanlar eskisi gibi sosyalleşebilecek mi, bunu zaman gösterecek. Hayat kademeli olarak eski rutinine dönecek ama bu uzun bir zaman alacak gibi görünüyor.
Yazıyı daha fazla uzatmadan burada sonlandırmak en iyisi çünkü yazarken korkmaya başladım umarım en kısa sürede eski güzel günlere tekrar kavuşuruz.
Ne güzel günlerdi…