YTL’ye geçişte halkla ilişkiler yetmedi

MERKEZ Bankası’nın YTL’ye geçişte hatalı iletişim stratejisi uyguladığını defalarca yazdım. Yeni Türk Lirası’na geçeli 9 gün oldu, ortalık toz duman.

Çoğunluk kuruş kullanmak istemiyor. Ayrıca her yuvarlama ‘yukarı’ doğru yapılıp, enflasyona davetiye çıkarılıyor.

Bunu ben söylemiyorum. Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti, yaptığı basın toplantısında kendi ağzıyla söylüyor: ‘Türk halkının kaybettiği kuruş kullanma alışkanlığını yeniden kazanmasının biraz zaman alacağını düşünüyorduk. Öyle de oluyor. Kuruş talebi gerçekten az..’.

Serdengeçti’nin yuvarlama konusunda söyledikleri daha da bir facia: ‘YTL’ye geçerken bu (yukarı doğru yuvarlama) olmuşsa bu eski alışkanlığın devamıdır. Ama her şeyin başı istikrar. İstikrar oturdukça bu alışkanlık sona erecek.’

Serdengeçti hataları doğru saptıyor ama çözümde yanılıyor, Türk halkının sırtına ‘kendi kendine öğrenme’ gibi büyük bir yük yüklüyor. Serdengeçti’nin büyük hatası bilgilendirme işini halkla ilişkiler işiymiş gibi görüp, sadece basını ve ilgili ‘uzman’ grupları YTL konusunda bilgilendirmekle yetinmesi.

Peki sonuç? Dünya iletişim literatürüne geçecek bu hata gördüğünüz gibi Türk halkına çok pahalıyla patlıyor. Üstelik Serdengeçti hatasını istikrarlı bir şekilde sürdüreceğini açıklıyor.

Oysa, Yeni TL’ye geçiş demek, Serdengeçti’nin de itiraf ettiği gibi, halkın yeni alışkanlıkları kazanması demek. Alışkanlıkları değiştirmenin ilacı da halkla ilişkiler değil reklam. Yeni TL iletişim kampanyasının mutlaka sosyal reklam kampanyasıyla desteklenmesi gerekiyor. Hala da iş işten geçmiş değil. Eğer Serdengeçti halkın daha az kazık yemesini ve ‘mide ağrısı’ çekmesini istemiyorsa tabii. Bu arada Süreyya Serdengeçti’ye ne kadar teşekkür etsek az! 9 günde bize halkla ilişkilerin ne işe yarayıp ne işe yaramadığı deneyerek öğretti. Tabii ki reklamın gücünü deÖ ’Reklam düşüyor, Halkla İlişkiler Yükseliyor’ diyen Al Ries ve Laura Ries’ın kulakları çınlasın.

Hakkı Devrim’in hataları

GEÇEN hafta bu köşede ‘Sarıgül İhraç edilirse’ diye siyasete pazarlama gözlüğüyle bakan bir yazı yazdım. CHP üyelerine de ‘Baykal ve Sarıgül bırakın kongrede kozlarını paylaşsınlar’ öğüdü verdim. CHP üyeleri benim yazdığım şekilde davranınca Radikal’de Hakkı Devrim bu işe çok bozulmuş. Nasıl olur da ‘benim sözüm’ dinlenirmiş..Nasıl olur da siyaseti reklam ve pazarlama gözlüğüyle incelermişim, ona takmış. Özür dilerim ama siyaseti pazarlama gözlüğüyle incelemeyi icat eden ben değilim. Pazarlama’nın babası Philip Kotler 1969’dan bu yana siyasetin pazarlama gözlüğüyle incelenmesini sağladı. Biz onu açtığı yolda ilerliyoruz. Yani kızmaya gerek yok. Biraz sağa sola, hatta başkaları bilmiyorsa, bana sorup öğrenelim yeter. Ne demiş Hakkı Devrim üstadımız: Bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıp!

Bu arada her nedense yazısında Ali Saydam’la beni karşılaştırmayı ihmal etmemiş. Üstelik ciddi bir analiz hatası yaparak. Eleştirdiği kişilerin televizyon ve gazete performanslarını birbirinden ayırmayarak. İnsanın aklı ne olursa olsun ‘yereyim de intikam alayım’ da olunca böyle hatalar yapabiliyor işte. Devrim göre ben uzmanlık alanım olan işe daha mizahi bir uslupla yaklaşıyormuşum Ali Saydam ise daha ciddi takılıyormuş falan. Hakkı Devrim mizahi yaklaşımı ‘şaklabanlık ya da soytarılık’ gibi sözcüklerle tanımlıyor ama isterseniz bu konuya hiç girmeyeyim. Bu konu tamamen ‘radikal’ olmakla ilgili bir şey biliyorsunuz. Erbakancılar da televizyonda biri öpüşünce bu öpüşmeyi ‘porno’ sınıfına sokmuyorlar mıydı?

Bu arada Hakkı Devrim’in bir hatasını da düzeltmekte yarar görüyorum. Ali Saydam, kimya eğitimi tamamlamamış yarım bırakmıştır. Ali Saydam dergi piyasasından yetişmiş, daha sonra halkla ilişkiler sektörüne geçiş yapmış, halka ilişkiler işini piyasada öğrenmiş bir arkadaşımız. Dolayısıyla eğer ‘uzmanlık’ yüksek lisans seviyesinde bir eğitimle alınacak bir şeyse, ki öğledir, Ali Saydam’ın böyle bir resmi uzmanlığı yok. Biri bir iletişimciyi ‘uzman’ sayacaksa eğitim şart!
Yazarın Tüm Yazıları