BİRKAÇ gündür Paris’teyim. Amaç dünyada kumaş trendlerini yaratan en önemli fuarlardan birini, Premiere Vision’u gezmek, görmek, tekstil işini biraz daha iyi anlamak.
Premier Vision "Ne olursan ol yine gel" diyen fuarlardan biri değil. Önce başvuruyorsun, koleksiyonlarını anlatmak için davet ediliyorsun, koleksiyonlarını sunuyorsun, ancak sınavı geçersen "gel" kararı çıkıyor. Fuar kataloğundan baktım, 2007-2008 ürünlerinin görücüye çıktığı bu yıl Premiere Vision’da 10’un üzerinde Türk şirketi var. AT&Concorde, Yünsa, Bossa, Anteks, Söktaş, Dinamo, Güney, GAP, Berdan, Altınyıldız, Aksu, Akın ve Can Tekstil. Hem göğsüm kabardı, hem de kafam karıştı. Hani tekstil krizdeydi, hani enerji pahalıydı, hani kur çok düşüktü. Premier Vision’a 3 yıldır, baskılı kumaş dalında katılmayı başaran ilk Türk şirketi Türkmen Holding’in standına bu düşüncelerle girdim. Holdingin mimarı Atila Türkmen’e "Çin ürünleri sizi tehdit etmiyor mu?" diye sordum. Türkmen, hiç beklemediğim kadar dürüst, cesur ve ufuk açıcı bir yanıt verdi: "Takmışlar ’Çin ucuz, Çin ucuz batıyoruz’ diye. ’Batıyor imajı’ yatırsak kim bizden mal alır!Tamam kabul ediyorum, bizim sektörün dünya fiyatlarıyla rekabet edecek halde tutulması lazım ama Çin’le rekabet etmenin tek yolu fiyat değil ki.Zaten Çin’le fiyatla rekabet edeceksek bu sektörü unutun."
"Çözüm ne peki?" diye yineledim. Atila Türkmen soluklanmadan devam etti: "Tekstil’de başka avantajlarımız var.Avrupa’ya yakınlık, siparişlerde esneklik.Çin’e bir yıl önceden sipariş vermek zorundalar biz iki ayda istenen ürünü yapıyor, istedikleri özelliklerde kapıya teslim ediyoruz. Çözüm kendini stratejik çözüm ortağı olarak konumlandırmakta.Çözüm kendimizi global firma olarak konumlandırmakta."
Araştırdım. Atila Türkmen, boşuna konuşmuyor. Dediklerini yapmış. Türkmen Holding’in çatısı altında GAAT, ACT, AT&G ve ATT Concorde gibi "B2B" markaları var. Türkmen Holding’in ihracatı yaklaşık 400 milyon dolar. Bunun 300 milyon doları İngiltere’ye. Türkmen Holding, Wal-Mart’ın işlettiği İngiltere ve İrlanda’da 300’ü aşkın mağazası bulunan ASDA hipermarketler zincirinin hazır giyim markası George’un stratejik çözüm ortağı. Çerkezköy’de 12 milyon metre kumaş üretebiliyor. Ama ihtiyaca göre her ülkeyi de üretim yapabileceği merkez olarak görüyor. Şu anda Mısır, Özbekistan, Bulgaristan’da üretim konusunda stratejik ortaklıklara sahip. Son proje Meksika’nın önemli kumaş fabrikası Corduroy’la ortaklık. ATT Concorde’un koleksiyonları Meksika’da üretilecek. ABD ve Kanada’ya gümrüksüz satılacak. Sıkı proje. Atila Türkmen’le konuşunca gerçekten ufkum açıldı. Az daha ben de "Çin’le mücadelede sadece fiyat önemlidir" iddiasına inanacaktım. Her şeyin başının müşteri isteklerine odaklanmak olduğunu bile bile...
Kumaş ve hazır giyim sektörü içinde bulunduğu krizden çıkmak istiyorsa önce müşteri isteklerine odaklanmalı. Müşteri hız istiyorsa hız, esnek üretim istiyorsa esnek üretim, değişik tasarım istiyorsa tasarım...
Türkiye enerji maliyetlerini indirdi, asgari ücreti de serbest bıraktı diyelim. Elalemin eli armut mu toplayacak? Onlar da daha aşağı inecek. Fiyatla rekabet, rekabetin en ilkel yolu. "sürdürülebilir kárlılık" isteyen Türkmen Holding’i yakından incelesin, pişman olmaz.
Her itiraz eden ajan olursa
TÜRKMEN Holding’in Premier Vision’daki harika döşenmiş standına girdiğimizde Et Vous şirketinden William Chelly, Atila Türkmen’le laflıyordu. Bir bölümde Marc&Spencer’dan gelenler kumaş seçiyorlardı, diğer tarafta Dolce Gabana’dan gelenler. ATT&Concorde’un yöneticisi Doğu Türkmen (Atila Bey’in oğlu, Koç Üniversitesi’nde yüksek lisans yapıyor) her yere, herkese koşup standı gezenlerle ilgileniyordu. Atila Türkmen, bize standı dolaştırırken William Chelly ile tanıştırdı. Chelly dünyanın Gucci, Prada gibi ünlü moda markalarıyla iş yapan Tunus asıllı bir Yahudi. 42 yıldır Paris’te yaşıyor. Chelly daha tanışır tanışmaz AKP Hükümet’inin Hamas temaslarını ima ederek: "Ne olacak, nereye gidiyor Türkiye?" dedi. "Niye bu kadar kaygılısınız?" dedim. "Türkiye terörden çok çekti, şimdi teröre arka çıkıyor. Bu kaygı verici" dedi.
Akşam yemeğinde milyonlarca dolar ihracatıyla parmak ısırttıran Atila Türkmen’e "Devletten ne bekliyorsunuz?" diye sordum. Aldığım yanıt aynen şöyleydi: "Bugün fuarda standı gezen en az 20 Yahudi müşterim bana Hamas görüşmesini sordu.Kaygılarını ifade etti.Devletten hiçbir beklentim yok.Gölge etmesinler yeter!"
Şimdi Abdullah Gül’e soruyorum, Atila Türkmen ve William Chelly, MOSSAD ajanı olabilirler mi? Ya da onların görüşlerini yazdım diye benim CIA ajanı olma ihtimalim var mı? Varsa. Bunu lütfen CIA’ya da iletir misiniz. Her ABD’ye girişte vize kuyruklarında beklemekten anam ağlıyor. Belki bir faydası olur.
Brüksel lobisi
PARİS’te Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Süheyl Batum ve Mütevelli Heyet Başkanı Enver Yücel’le buluştuk. Onlar Brüksel’den geldiler. Çok da mutlular, ağızları kulaklarında. Türkiye’de ilk kez bir üniversite, Bahçeşehir Üniversitesi Türkiye’nin Avrupa Birliği yolculuğuna katkıda bulunmak için Brüksel’de büro açtı. Nasıl ABD Üniversiteleri tüm dünyada ABD’nin lobi faaliyetlerini de yürütüyorlarsa, Bahçeşehir’in de amacı Türkiye adına Brüksel’de lobi faaliyetleri yürütmek, Türkiye’nin mesajlarını Avrupalı politikacıları ve Avrupa kamuoyuna daha iyi anlatmak. Çok ilginç değil mi? Gerçekten ilginç. Süheyl Hoca’ya "Niye?" diye sordum. Yanıtı şöyle oldu: "Eğer üniversiteler Türkiye’nin sorunlarına sahip çıkmayacaksa, Türkiye’yi ilgilendiren konularda bir duruş sergilemeyecekse kim sergileyecek?Her şeyi devletten, hükümetten beklemek ne kadar doğru!"
Türkiye’de 54 devlet, 24 vakıf üniversitesi var. Toplam 78 üniversite. 15 yeni üniversite daha açıyoruz. Etti mi size 93 üniversite. Her birinin bir konuda ya da bir ülkede Türkiye’nin dünyadaki lobi faaliyetlerini üstlendiğini düşünsenize. Düşünüyorum, düşlemek kurmak bile muhteşem. Biri tamam kaldı 92.
Paris’te gezmek Fashion TV izlemek gibi
PROF. Süheyl Batum ve Enver Yücel’le Paris’i gezmek keyifli. Süheyl Hoca, Sorbonne Hukuk Fakültesi mezunu. Şimdi oğlu Kaan da babasının izinde, o da Sorbonne Hukuk birinci sınıfta okuyor. Enver Yücel’in de oğlu Sorbonne Hukuk’u bitirmek üzere... Hepsi Paris’i avuçlarının içi gibi biliyorlar. Paris bu mevsimde biraz soğuk, hafif yağmurlu... Ama modanın başkenti her zamanki gibi heyecan verici. Paris sokaklarında yürürken insan kendini Fashion TV izlermiş gibi hissediyor. Mağazalar şık, insanlar şık, binalar ışıl ışıl... Ve de her yer Türk’ten geçilmiyor. Paris’in ünlü lokantalarından biri L’entricot’a gidiyoruz. Önüm, arkam, sağım, solum Türk. Mustafa Sandal ve arkadaşı da kuyrukta bekleyenler arasında.
Bir gece sonra ünlü İtalyan lokantalarından Convinium’dayız. Yine önüm, arkam, sağım, solum Türk. Champs-Elysees Plaza Otel’de kalıyoruz. Balizza’nın sahibi Rutkay Çakırkaya, Premier Vision’a kumaş seçmeye gelmiş tasarımcılarıyla orada. Fuarda Beymen Club’ın yöneticileriyle karşılaşıyorum. Kumaş seçmeye gelmişler. Fuarda en az on kişi "Atıf Hocam, naber" diye selam veriyor. Türkler her yerde. Türkler enerjik, Türkler biraz motivasyonla dünyayla bütünleşmeye hazır. Şu kısa Paris gezisinden bile bir kez daha anlıyorum ki, sorun Türkiye’yi yönetenlerde! Onlar Kurtlar Vadisi’nde, Hamas’ta, Ahmedinecat’ta... Onlar içe kapanmaya, hazır... Yazık bu Türkiye’ye!
Numil: En hızlı Türkiye’de büyüdük
MILUPA, Nutricia ve Bebelac markaları ile bebek beslenmesi pazarında faaliyet gösteren Numil, geçen yıl dünyada en hızlı Türkiye’de büyüdü. Numil Türkiye Genel Müdürü Özer Bener, Numil’in bağlı olduğu Numico şirketinin 100’ün üzerinde ülkede faaliyet gösterdiğini, 11 bini aşkın çalışanı bulunduğunu, 1,7 milyar Euro cirosu olduğunu bildirdi. Türkiye’de bebek maması pazarının büyüklüğünün 125 milyon Euro olduğunu kaydeden Bener, "Türkiye’de yıllık ortalama 4 kilogram olan bebek başına düşen bebek maması tüketimi, Avrupa’da 100 kilogram" diye konuştu. 2005’te önceki yıla göre cirolarının Euro bazında yüzde 59 artarak 54 milyon euroya ulaştığını, 2 yıldır en hızlı büyüyen ülke olduklarını anlatan Bener, Numil’in Aralık ayı itibariyle ciro bazında yüzde 68’lik pazar payı ile Türkiye bebek beslenmesi sektöründe lider olduğunu söyledi. Bu yıl 75 milyon Euro ciro hedeflediklerini kaydeden Bener, Türkiye’de bebek maması tüketiminin yükseldiğini vurguladı. Bener, pazara yeni oyuncuların gireceğini, pazardan çıkan bazı firmaların ise geri dönebileceğini söyledi. Özer Bener şunları kaydetti: "Türkiye’deki hızlı büyümenin, üretimin kapısını açacağını düşünüyoruz. Türkiye, en önemli 3 ülkeden biri. AB müzakerelerinin ertesi günü merkezden telefon aldım. Tesadüf olduğunu düşünmüyorum. "