Savunma sosyolojisi ve stratejik incelemeler uzmanı Jean-Michel Valantin’in yazdığı Küresel Stratejinin Üç Aktörü: Hollywood, Pentagon ve Washington.
Valantin, Paris’teki "Stratejik İncelemeler ve Barış Araştırmaları Merkezi"nde araştırmacı olarak çalışıyor.
Araştırmacı arkadaşımız kitabının "Milli Güvenlik Sineması ve Amerikan Stratejik Kimliği: Derin İlişkiler" başlıklı birinci bölümünde tezini şu cümlelerle açıklıyor:
"James Bond’un dünyadaki stratejik dengeleri tehlikeye sokan birçok uluslararası komployu ortadan kaldırdığını görmeyen kaldı mı?
Bruce Willis’in insanlığı uzaylıların tehdidinden kurtarmadan önce terörist orduların kökünü kazıdığını, Rambo’nun Vietnam Savaşı’nı kazanarak bitirdiğini ve ABD Başkanı’nın Hava Kuvvetleri’nin başına geçerek uzaylıları bozguna uğrattığını bilmeyen var mı?
Tüm bu filmler ABD’den geldi ve sahneye konulan drama hep milli güvenlik sorunlarından kaynaklanan tezlerden beslendi..."
Daha sonra Valantin, Amerikan toplumunun "sürekli tehdit" üreten yapısını ortaya koyarak Hollywood, Pentagon ve Washington’ın film üretmek için nasıl birlikte çalıştıklarının ipuçlarını ortaya koyuyor.
Üçlü ittifakın amacı da belli: ABD’nin askeri operasyonlarını ve stratejik tercihlerini savunmak, haklı göstermek ve karşıtlarını karalamak.
Yakın Tehlike, Kritik Karar, Kutsal Tanımazların İstilası, Yarın Asla Ölmez, Terminatör, Yıldız Savaşları, Rambo, Av, Kızıl Ekim, Zor Ölüm, Zafer, G.I. Jane, Kurtuluş Günü, Başka Gün Öl, Görevimiz Tehlike, Er Ryan’ı Kurtarmak, En Uzun Gün, Arden Savaşı, Kartallar Saldırınca, General Patton, Midway Savaşı, Müfreze, Valantin’in tezini desteklemek için incelediği filmlerden bazıları.
Yazarın korkusu tabii ki Fransa. Kitabın sonlarında bu korkuyu şöyle ifade ediyor:
"Hollywood yapımlarında, Fransa bazen Kurtuluş Günü (Independence Day) filminde tamamıyla unutulur, bazen Armageddon filminde olduğu gibi Paris yerle bir olur, ayrıca Fransızlar ’Büyük Korku’ gibi bir filmde Neonazi nükleer komplosunun bir üyesi olabilir ya da Vatansever filminde olduğu gibi kurnazlık ve ikiyüzlülük dolu ’anlaşılmaz müttefik’ olarak karşımıza çıkar. En azından Fransa’nın güneyi, görevlerini tamamladıktan sonra dinlenmeyi hak eden James Bond ve birçok Amerikan ajansı için çok uygun yazlık mekán haline gelir..."
Benim korkum da Türkiye. Hollywood, Pentagon, Washington birlikteliğinin planlı, hesaplı filmler ürettiğini düşünenlerden değilim. Amerikan eğlence sektörünün ’milli meseleleri’ yakından takip ettiğini, Amerikalıların da nelerden hoşlandıklarını çok iyi bildiklerini düşünüyorum.
Amerikalılar için yüz yıldır bomba koyan terörist, her yere yayılan komünist akım, uluslararası terörizm ajanları ve Amerikan imparatorluğunu çökertmek isteyen kurnaz aracılar kolayca ikna olunan "tehdit" unsurları.
Bu unsurlara İkiz Kule saldırısından sonra ’islami teröristler’ de eklendi. Irak uyuşmazlığından sonra da kısmen Türkiye.
ABD’nin beklediği Türkiye’deki cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimler.
Dizimax’teki House dizisinde Dr. Chase’in "O Türk değil beni satmaz" diyen bir cümlesi üzerinde o yüzden önemle durdum.
Eğer AKP Türkiye’deki iktidarını devam ettirirse çok yakında Hollywood, Pentagon ve Washington ortak aklından çok ama çok daha kötü bir Türkiye filmi bekliyorum. Amerikalılar için Türkiye’nin ’yabancı şeytan’ sayılmasına az kaldı. Hollywood’un bu fırsatı kaçıracağını sanmıyorum.
Nereden mi biliyorum? Elin Fransızı yakından bildiğimiz bir ’komplo kuramı’ üzerine koca kitap yazmış ben bir köşe yazısı yazmışım çok mu?
Tırtıl
Kötü bir eleştiri yazısı kahvaltınızı mahvedebilir ama öğle yemeğinizi de mahvetmesine izin vermemelisiniz (Kingsley Amis)