Sonunda Kanal 1’in tam bir "ulusal fekaket" Dünya Kupası yorumcusunun ismini öğrendim: Tolga Alparslan.
Tolga Alparslan’ı Dünya Kupası meraklıları zaten tanıyorlar, onlara nasıl bir felaket olduğunu anlatmama gerek yok.
Bilmeyenlere ise Tolga Alparslan’ın Almanya-İtalya maçının sonundaki bir yorumunu anlatayım felaketi o an anlayacaklardır.
Ümit Aktan, maç yorumunu almak için bağlandığı Ahmet Çakar’a, "Fransa-Portekiz maçının sonucu ne olur?" diye soruyor. Ahmet Çakar da, "Mantığım Fransa, duygularıM Portekiz" diyor. Ve peşinden niye öyle düşündüğünü anlatıyor.
Bu arada Tolga Alparslan’ı, ekranda pişmiş kelle gibi sırıtırken görüyoruz. Ahmet Çakar’a bağlantı bittikten sonra Alparslan alıyor sazı eline ve aynen şunları şöylüyor:
"Ben böyle şey görmedim. Lafı evirdi çevirdi ama bir şey demedi. ’O da olur’ dedi, ’Bu da olur’ dedi. Ahmet Çakar olmak böyle bir şey galiba. Ne dediğini siz anladınız mı?"
Ahmet Çakar’ın dediklerinden böyle bir yorum çıkarabilmek için bir adamın ya Ahmet Çakar’ın dediklerini hiç dinlememiş olması ya da o an için ciddi bir beyin dumuru ile karşı karşıya olması gerekirdi.
Benim tahminim ikincisi.
Tolga Alparslan’ın diğer yorumlarına da bakınca ister istemez insan ikinci olasılığı zorluyor.
Kanal 1’i Dünya Kupası boyunca Tolga Alparslan’la başta beni, sonra Türkiye’yi fıtık etmeyi başardığı için kutluyorum.
Türkiye’yi bilmem ama ben bir süre en azından Kanal 1’in futbol programlarından uzak durmayı düşünüyorum.
Ne olur ne olmaz her an bir yerden Alparslan çıkar filan, yeniden ’fıtık’ duygusu yaşamak isteniyorum.
Diyeceksiniz ki "Ekranlara Tolga Alparslan gibisi çok geldi..."
Katılmıyorum. Ekranlara Tolga Alparslan gibi "yetersizi" gelmedi.
O "öyle böyle değil", o konuşurken insanın "evire çevire" üstünü başını bir yırtası geliyor.
Almanlar futbol centilmenliği dersi verdi
İtalya-Almanya maçı sizin de bildiğiniz şekilde bitti.
Uzatmaların son dakikasında İtalya birbirinden güzel iki gol attı. Stadyumu dolduran Almanlar, sahadaki Alman oyuncular, kulübedeki Alman yöneticiler tam anlamıyla dondu kaldı.
Yere çökenler, sevgilisiyle sarılıp onu sakinleştirmeye çalışanlar, hıçkıra hıçkıra ağlayan Almanlar’ı görünce ekran karşısında ben de ağlayacak gibi oldum.
Kısa bir süre sonra Almanlar, hem yaşadıkları gerilimin atmosferinden hem yenilginin şokundan sıyrıldı. Hem kendi takımlarını hem de İtalyanları alkışlamaya başladı. Kimse taşkınlık yapmadı, vurmadı, kırmadı, sahaya atlamadı, sahaya şişe, bozuk para atmadı, küfretmedi, oyuncuları yumruklamadı.
Maçı yorumlayan Şenol Güneş bu görüntüler karşısında kendini tutamadı ve heyecanla televizyondan haykırdı, "İşte fair play bu, işte futbol bu. Türkiye olarak bu görüntülerden herkesin öğreneceği çok şey var. Almanya dünyaya futbol kardeşliği dersi veriyor..."
O an Trabzon’da yıllar önce izlediğim bir maçı anımsadım. Sürekli karşı takıma küfreden Trabzon taraftarlarını... Hayatımda bir kez Trabzon Avni Aker Stadyu’munda maç izledim. Yaşadığım, başka hiçbir stadyumda yaşamadığım futbol terörü karşısında bir daha da izlememeye yemin ettim.
Almanya’nın verdiği futbol centilmenliği dersi karşısında yaşamı Avni Aker’de geçmiş Şenol Güneş heyecanlanmasın da kim heyecanlansın değil mi?
Şenol Güneş’in titreyen sesinde Tranzon’da yaşadığım futbol terörünü hissettim... Çok üzüldüm.
Tırtıl
Fair play (Dürüst oyun), hatalarımız için başkalarını suçlamamaktır (Eric Hoffer)