Sucukçular hipodroma sponsor olur musunuz

UĞUR Dersaneleri Türkiye'nin en büyük, en saygın dersanelerinden biri.

Üstelik hoş bir imajı olan Bahçeşehir Üniversitesi ile de organik bağlantısı var. Uğur Dersaneleri ‘‘Türklerin ilk komedi-korku filmi olarak pazarlanan’’ Okul'a sponsor olmuş. Okul filminde küfürün bini bir para. Hem de ne küfürler. Yakası açılmadık. Okul'un küfür işini abarttığı kesin. Bizim büyük himini Gülce bana bir hikaye anlattı, az daha gülmekten küçük dilimi yutuyordum. Büyük himini lise bire gidiyor. Aynı Okul filminde de olduğu gibi sınıflarının tavanında akma olmuş, hafta sonu Okul filmine giden sınıfın erkeklerinden biri de sınıfa girince ‘‘...na koyayım, sınıfı ...mişler’’ demiş. Gülce bunu bana telefonda anlatıyor. İyi mi? Alt tarafı bir film deyip geçebilirsiniz. Etkisi ne kadar sürer ki diyebilirsiniz. Peki bu sponsorluk denen şey sponsorluk faaliyetindeki bir takım değerler markaya yansısın diye yapılan bir şey değil mi? Sponsorluk yapanın bir takım içerik unsurlarına ve dolaylı okumaların nereye gideceğine dikkat etmesi gerekmez mi? Sucuk üretseniz hipodroma sponsor olur musunuz? Bilmem anlatabiliyor muyum?

NOT: Dersane pazarında hedef pazar ile hedef kitleyi karıştırmamak lazım. Hedef pazar gençler olabilir, gençler gidecekleri dersaneyi belirleme konusunda aktif rol de oynayabilirler ama günün sonunda para veren ana-babadır ve onları kızdırırsanız ne yapacakları belli olmaz.

Yoksa kár muhafazası mı

GEÇEN
hafta ‘‘Başbakan Tayyip Erdoğan'ın ortak olduğu şirketler Ülker dağıtım işlerinden kaç lira ciro yapıyor, kaç lira kazanıyordur’’ diye bir soru ortaya attım. Yazıya ‘‘10-12 milyon dolar’’ diye de bir meraklandırıcı koydum. Az geldi değil mi? Tahminen kaç dolar olabilir? Gelin 2004 için kaba bir hesap yapalım.

İstanbul'da, Anadolu yakasında yılda 18 milyon kasa Coca-Cola satılıyormuş. Cola Turka Coca-Cola'nın beşte birini sattığına göre 3 milyon kasa satıyor. Her kasa yaklaşık 5 dolar. Demek ki bu işten 15 milyon dolar ciro yapıyor. Brüt kár yüzde 4. Bu 600 bin dolar demek. Net kár yüzde 2 olsa demek ki Cola-Turka işinden yılda cepte 300 bin dolar var.

Diğer Ülker ürünlerine gelince... Başbakan'ın Anadolu yakasına dağıtım yapan şirketinde 130-140 dağıtım aracı olduğu söyleniyor. Biz 135 alalım. Her araç günde 750 dolar ciro yapmadan geri gelirlerse iş kárlı olmazmış. Bu günde 101 bin dolar eder. 24 işgününde 2.5 milyon dolar, yılda da yaklaşık 30 milyon dolar eder. Brüt kár yüzde 5, yani 1.5 milyon dolar. Masraflardan sonra yüzde 2 kalsa yılda cepte 600 bin dolar.

Kaba tahminim bu, ciro 45 milyon dolar, yaklaşık vergi öncesi net kár 1 milyon dolar. Şimdi de az mı? Eğer hesabıma itiraz eden, doğrusu budur diyen varsa gelecek hafta buyursun dükkan onun. Şunu sormak istiyorum, yılda net 500 bin dolar gelir muhafazakarlığı ‘‘kár muhafazası’’ olarak algılatmaya değer mi?

Daha önce de yazdım. Başbakanın Cola-Turka ve diğer Ülker ürünlerinin dağıtım işlerini üstelenen şirketlere ortak olmasında bir sorun yok. Sorun Başbakan uluorta Cola-Turka ve Ülker ürünlerine destek verince başlıyor.

Yanlış anlamayın burada Ülker'in Başbakan'dan hiçbir talebi yok. Yapabilseler koca Başbakan'a gidip ‘‘Aman Tayyip Bey biz millete malolmuş bir markayız. Bir partinin resmi markası gibi algılanmak bize zarar verir’’ diyecekler ama karşıdaki koca Başbakan, nasıl desinler!

Belli ki Başbakan Ülker'i tamamen ‘‘gönülbağı’’ ile destekliyor. Bu ‘‘gönülbağı’’ Ülker'in bayileri ile olan ilişkisinden doğan bir gönül bağı. Ancak Başbakan'ın da burada kalbini değil aklını dinlemesi gerekiyor. Ülker ürünlerine ve Cola-Turka'ya verdiği açık destek haksız rekabet yaratıyor. O bir şey yaptığında kendine bağlı belediye başkanları işi azıtıp on kat fazlasını yapıyorlar. Karizma çiziliyor, benden söylemesi.

‘Hesap vermek’ mi ‘dile düşmek’ mi

‘‘REKLAMIN sonuçları nasıl ölçülür?’’
diye soran okurlar var. Onlara Reklamcılık Vakfı yayınları arasından çıkan Hesap Verebilen Reklam isimli kitabı okumalarını öneririm. Yazarı Simon Broadbent. Türkçe'ye çeviren Türkiye'de, reklama yönelik kuramları en iyi bilen ve anlayan kişi olduğunu düşündüğüm, yılların reklamcısı Haluk Mesci. Hesap Verebilen Reklam, reklam işinin dahilikle falan alakası olmadığını reklam hedefleri ile iş sonuçları ile alakası olduğunu, reklama harcanan her kuruşun da hesabının verilmesi gerektiği anlatıyor. Mesci kitaba yazdığı önsözde bakın ne diyor: ‘‘Bu çeviriyi kendini dahi sanan reklamveren ve reklamcılara hediye ediyorum. Reklamların etkisini, ‘dile düşmek' ile tartanların bu kitaptan herhangi bir ders alacaklarını ve nedamet getireceklerini beklemiyorum ama hiç değilse tarih gerekli notu düşecektir.’’

Ne demek istiyor acaba Haluk Mesci? Serdar Erener ve Ali Taran’dan mı söz ediyor yoksa? Sanırım onlardan söz ediyor. Hesap Veren Reklam sayısal bir takım analizleri de içerdiği için okumak öyle kolay değil. Hayatta kolay ne var ki! Eğer işiniz reklamsa, pazarlama ise, reklama yüzbinlerce dolar harcıyorsanız, bu analizleri ya siz ya çalıştırdığınız kişiler öğrenecek. Zor diye inşaat mühendisinin statik hesaplarını öğrenmemesi mümkün mü? (Ne benzetmeydi ama kendimi çok sevdim!).

Tarkan'a Eurovision teklifi

YAKLAŞIK
10 yıldır Güzel Sanatlar reklam ajansında çalışan, son olarak Genel Müdürlük koltuğunu paylaşan Aslı Ekşioğlu ve Şule Kutlay, ajanslarıyla yollarını ayırmışlar. Ayrılık nedeni tamamen ‘‘yönetim tarzı’’ uyuşmazlığıymış.

TRT, Eurovision şarkı yarışmasının Türkiye'de yapılacak finalini sunması için Tarkan'a teklif götürmüş. Üstelik tüm tanıtım kampanyasında da Tarkan kullanılacakmış. Tarkan, Türkiye'nin tartışmasız tek popstarı. Yakışır. Böylece Tarkan'ın İngilizcesini de test etme olanağı buluruz.

ÖNÜMÜZDEKİ çarşamba günü Reklamcılar Derneği'nde genel kurul var. Başkan Nesteren Davutoğlu'nun süresi bitiyor. Yeni dönemde başkanlık için en güçlü aday Jeffi Medina imiş. Jeffi Bey, Türk reklam sektörüne yıllarını vermiştir. O da bu göreve çok yakışır.

CUMA öğleden sonra Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül'ün Hilton Convention Center'da siz deyin 3 bin ben diyeyim 4 bin kadına yaptığı yerel seçim şovunu izledim. Karar verdim Sarıgül gerçekten siyasal ikna işi biliyor. Anlamadığım niye partisine bildiklerini öğretmediği.

SERDAR Erener'le birlikte Y&R/Reklamevi'nden ayrılan Uğurcan Ataoğlu, Alameti Farika isimli bir reklam ajansı kurmuş. Y&R'den ve Rafineri'den transferler yapmış. Y&R'nin birkaç müşterisini de almış. Y&R ise müşterilerini Alameti Farika'dan korumak için ‘‘saldırgan sunuş taktikleri’’ uyguluyormuş. Müşterilere Erener'in yaptığı sanılan bazı işlerin aslında Reklamevi'nin diğer yaratıcılarının işleri olduğu örneklerle anlatılıyormuş.

GAZLI içecekler kategorisinde Coca-Cola'nın payı yüzde 63'ten yüzde 56'ya düşmüş. Pepsi'nin payı ise yüzde 18'den yüzde 9'lara inmiş. Ülker ise önce yüzde 16'ya kadar çıkmış. Şimdilerde yüzde 13'lerde. Pepsi, Cola-Turka'dan daha çok vurgun yemiş görünüyor. Cola-Turka ve Pepsi'nin Coca-Cola'dan yüzde 10 daha ucuz satıldığını da belirtelim.

Çekirgelik

Baba ya, Bayhan elenirse borsa düşer mi?

(Ozan Özkan Lise 1 Öğrencisi)
Yazarın Tüm Yazıları