Sizce gecede 60 bin doları hak ediyorlar mı?

Bayramda ya da yılbaşında şarkılı, türkülü bir program yapmayı isteyenleriniz vardır mutlaka.

'Çıstak çıstak eğlence ' benim tarzım değil ama tarzı olanlara da saygım sonsuz. Bu nedenle geçen haftayı telefon başında geçirdim. O menajer senin, bu arkadaşım benim, aradım. İğneyle kuyu kazdım, gereğinde otel sahibi, gereğinde gazeteci, gereğinde de doktora tezi yapan bir öğrenci kılığına bürünüp, Türkiye'nin güzide bazı televole sanatçılarının pardon sanatçılarının bayram ve yılbaşında talep ettikleri gecelik fiyatları öğrendim. Hay öğrenmez olaydım. Ağzım ciddi açık kaldı! 60 bin dolarlar, 50 bin dolarlar, 40 bin dolarlar... Üstelik bunlara orkestra, ışık dahil değil. Bazılarının bayram fiyatları yok, çünkü Kıbrısla anlaşmışlar bile. Hatta fiyatları Kıbrıs'taki Casino'ların yükselttiği, söyleniyor. Ne olursa olsun insan 'Hak ediyorlar mı bunlar bir gecede bu kadar parayı?' diye düşünmeden edemiyor. Bence bazıları gerçekten hak etmiyorlar ve hak etmedikleri paraları almalarında da paparazzi, televole türü programların, magazin basınının payı çok büyük. Yıl boyunca paparazzilerde, televolelerde şaklabanlık yapıp, yılın birkaç gününde de ektiklerini biçiyorlar. Ve bazılarımız da 'sanatçı' diye onları bilip, 'görecem, görecem' diye her şeye katlanıyorlar! Türkiye böyle çok garip bir ülke işte çok. Bu 'uçurum'ları görmeyip sonra da 'Nereden çıktı şimdi bu AKP' diye saf saf soruyoruz. Oysa her şeyi iyi analiz etmek lazım. Hülya Avşar'ın aldığı 60 bin doları da, Nadide Sultan'ın aldığı 13 bin doları da. Bir profesörün bir ay çalışıp aldığı 1 milyar 650 milyon lirayı da, bir memurun bir ay çalışıp aldığı 300 milyon lirayı da, işçinin eline geçen 186 milyon TL asgari ücreti de. Türkiye standardını kaybetti standardını.. Kaybettirenler utansın! (Biraz gariban edebiyatı oldu ama idare edin artık. İki göğüs, bir kalça, bir göbeğe ödenen paraları görünce sinirlendim işte! Hak edene tabii ki helali hoş olsun).


Şarkıcı Bayram fiyatı ($) Yılbaşı fiyatı ($)

Hülya Avşar - 60 bin+KDV

İbrahim Tatlıses - 60 bin+KDV

Sibel Can - 45 Bin+KDV

Gülben Ergen - 40 bin +KDV

Ebru Gündeş - 40 bin +KDV

Seda Sayan - 40 bin+KDV

Petek Dinçöz - 35 bin+KDV

Bülent Ersoy - 30 bin+KDV

Serdar Ortaç 25 bin +KDV 30 bin+KDV

Emel Sayın - 25 bin +KDV

Ebru Yaşar - 21 bin+KDV

Deniz Seki 9 bin+KDV 20 bin+KDV

Hande Yener 10 bin+KDV 20 bin +KDV

Aşkın Nur Yengi 8 bin 500 +KDV 20 bin +KDV

İzel 10 bin+KDV 20 bin+KDV

Nez - 15 bin+KDV

Yaşar 10 bin+KDV 15 bin+KDV

Nadide Sultan - 13 bin+KDV

Ege 6 bin +KDV 10 bin+KDV


Not: Diyelim gideceğiniz yer 500 kişilik. Sanatçıya da 40 bin dolar+KDV ödenmiş. Bu demektir ki hesaba kişi başı sanatçı için 156 milyon TL eklenecek. Haberiniz olsun.

Klassis'te himinilerin yüzgeçleri çıktı

Geçen hafta Silivri yakınlarındaki Klassis Resort'a gittik. Klassis yenilenmiş. Üstelik ister sadece oda fiyatına kalabiliyorsun, ister mega-ultra her şey dahil alıp yan gelip yatabiliyorsun. Klassis, Casino dönemindeki o şaşalı günlerine dönmek için her yolu deniyor anlayacağınız. Otelin çevresinde yeşillikler içinde bol bol yürüyüş alanı var. İçerde de kapalı mekanlar bol, otel insanın üstüne üstüne gelmiyor.. Çocukların, oyun salonlarında, içerde sıcak havuzda keyfine diyecek yok. Biz artık Himinilerin büyüğünü kefal, küçüğünü palamut olarak çağırıyoruz (Öyle aval aval bakmayın yüzgeçleri çıktı!). Ben hiçbir otelde bu kadar çok atari makinası görmedim. Bowling salonunu Osmanlı döneminden bugüne uyarlamakta fayda var. Toplar çok ağır, kas yapıyor bir saat oynadı mı da erkekler Van Damme, kadınlar Zeyna hale dönüşüyor. Klassis Resort, gruplar, aileler için sıkılmadan vakit geçirilecek ortamlara sahip. Çocuklar için tam 'saldım çayıra mevlam kayıra' durumu söz konusu. Bence hafta sonu için keyifli bir değişiklik olabilir. (O212-727 40 50)

BİR SAAT YÜZ BAKIMI 66 MİLYON LİRA

Klassis'te bir de Clarins Güzellik Enstitüsü var. Bir saat yüz bakımı 66 milyon lira. Ecmel 'Bir kere yaptırayım da ne menem şeymiş göreyim' diye yattı masaya. Girdim ben de izledim. Cilt bakım uzmanı Ecmel'in yüzünü eline almış Sıvamat XL tam otomatik çamaşır makinası gibi yoğurdukça yoğuruyor. Arada da sanki yıkayıp, sıkan, kurutan o değilmiş gibi, sütlerle, toniklerle el bebek gül bebek oğuşturdukça oğuşturuyor. Bakımın maske uygulaması kısmında dayanamadım çıktım. En son Freddy'nin Kabusu filminde bu sahneye biraz daha dayanayım demiştim de gözüme üç gün uyku girmemişti. Şimdi yine gözüme uyku girmiyor. Çünkü Ecmel, Arşimet şeklinde 'Evet, fark etti, fark etti' diye aynanın önünden ayrılmıyor. Etkinin devam etmesi için her ay bir kere aynı kürün uygulanması gerekiyormuş. Bu arada öğrendik ki, Klassis Golf'ün içindeki (Burası Resort'tan 15 dakika) sağlık çiftliği farklı bir yaklaşımla Anti-Aging plus (+) plus (+) merkezi oluyormuş. Çok anlamadım ama Anti-Aging'in sadece klinik ortamda yapılan derde deva olmuyormuş. Doğal ortamda bir süre sakinleşmek yediğine içtiğine dikkat etmek gerekiyormuş. Bu plus'lardan biri stressiz ortamı, diğer plus ise doğal beslenme ortamına karşılık geliyormuş. Neyse ne işte. Bu merkez bir kurulsun biz ilk sıralara yazıldık zaten, gelir uygulatır size de bilgi veririz. Geriye gençleşeceğiz ya. Klassis'te karınızı, sevgilinizi mümkünse yanınızdan ayırmayın. Eğer direnirlerse güzellik merkezinde kendinize yüz maskesi yaptırıp gece onları bir güzel korkutun. Yoksa iş Anti-agine kadar gidiyor haberiniz olsun!

Almodovar tecavüzü meşrulaştırıyor

Oscarlı Ünlü İspanyol yönetmen Pedro Almodovar'ın 14'üncü filmi 'Konuş Onunla'sı tam anlamıyla beni oturduğum koltuğa mıhladı. Üç gündür de filmi çözümleyebilmek için beynimi zorluyorum. Film karmaşık. Bir geri bir ileri gidip gelmeler de izleyenin işini biraz zorlaştırıyor. Filmin her yeri metafor. Almodovar'ın kamera ve ışık oyunları ile karakter yaratma yeteneğine diyecek yok. Alberto Iglesias'ın müzikleri ve Pina Bausch'un kareografileri içinse başka bir yazı yazmak lazım. Filmde, iki erkek, Benigno ve Marco sahip olmadıkları kadınların önünde acz içinde kıvranıyorlar. Çünkü sevdikler kadınlar; biri bale öğrencisi (Alicia), biri matador (Lydia) birer kaza sonucu komadalar. Benigno ve Marco deli gibi aşıklar, ama karşılık alamıyorlar, sahip olamıyorlar, sahip olduktan sonra sırtlarını dönüp gidemiyorlar. Bu bir erkek için çok acı bir şey. Almodovar, bu acıyı müthiş bir ustalıkla tattırıyor izleyicisine. Benigno'nun Alicia'ya aşkını anlatan masaj sahneleri, kadın vucudunu fetiş hale getiriyor. İzleyeni de utandırıyor. Komadaki bir kadının çıplak vücudunu röntgenlemeden duyulan bir suçluluk duygusu aslında bu. Hele filmin içindeki o sekiz dakikalık sessiz film 'Küçülen Aşık' katmanı yok mu, çok zekice bir metafor ve filmi özetleyen aslında o sekiz dakika. Bir kadın (Paz Vega) bulduğu ilacı sevgilisine içiriyor. O dakikadan sonra adam küçüldükçe küçülüyor, parmak çocuk haline gelip sevgilisinin vücudunu keşfe çıkıyor ve daha sonra cinsel organının içine girip orada yaşamaya başlıyor. O da, kadının karşısında acz içinde. Sahip olmadığı kadın karşısında tek yapabileceği şey cinsel organını ele geçirmek! Bence Almodovor görünüşte Benigno aracılığıyla 'Kadın beyninin gizemli olduğunu ve ancak onlarla konuşulursa anlaşılabileceklerini' söylüyor gibi görünse de aslında erkeklerin sahip olamadıkları kadınlar karşısında ne kadar küçülebileceklerini gösteriyor. Erkeklerle ince ince dalgasını geçiyor. Haksızlık da etmeyelim Almodovar'a. Bize iki erkek arasındaki dostluğun kadınların eksikliğini giderebileceğini de söylemeyi unutmuyor.

Bir ara Reha Muhtar SSK Okmeydanı’nda narkozlu hastalara cinsel taciz konusuna takmıştı. Bu tür haberleri duyduğunuzda 'Vay ahlaksızlar, tıkın içeriye şunları' dediğinize eminim. 'Konuş Onunla'yı izledikten sonra böyle haberleri duyduğunuzda da yine 'Tıkın içeriye' diyeceğinize eminim. Ama 'Vay ahláksızlar' der misiniz bilmiyorum. Çünkü Almodovar bu filmde komadaki kadına tecavüzü meşru hale getiriyor. Son söz: Eğer vurdulu kırdılı, bol efektli Amerikan filmlerinden hoşlanıyorsanız, bu film size göre değil. Aksi durumda kaçırmayın, üzülürsünüz.

üçük ama cici bir yer

Bu hafta önereceğim restoranın adı Deep. Beyoğlu'nda Fitaş sineması’nın yanındaki sokaktan içeri sallanın, hemen sağda köşede. Küçük ama çok cici bir yer. Ben böyle küçük, ev dekorlu mekanlara bayılıyorum. Deep'te piliç ve kırmızı et yemekleri çeşit çeşit. Şaşlık'tan çoban kavurmaya, köri soslu piliçten ıspanak kavurmaya her şey var. Dolmanın etlisi, biberlisi, her çeşidi mönüde bulunuyor ama ben tatmadım, yalan söylemeyeyim. Piliç yemeklerinin tadına baktım. Gayet lezzetliler. Porsiyonlar ne çok büyük, ne de çok küçük. Fiyatlar da makul. Benden sınıfı geçti. Muhabbeti hoş bir ortam. Romantik olması ise kimle gittiğinize bağlı. (0212- 243 44 83).
Yazarın Tüm Yazıları