Hülya Avşar-Feraye Tanyolaç-Kaya Çilingiroğlu" olayındaki gelişmeler çok ilginç bir seyir takip ediyor.
Bu konuda çıkan haberler tam bayacak kıvamına geliyor ki beyinlere yeni bir bilgi işi dallandırıp budaklandırıyor.
Son bilgi Feraye’nin hamileliliği idi... Sonra Hülya Avşar’a sevgili yakıştırmaları.
Yeni bilgiler neler olabilir?
Feraye’nin ikiz bebeği, düşük yapması gibi... Bu arada ’Feraye Küçük Hanım’ın Şöforü’ ya da ’Kaya Paris’te’ isimli iki de film çekilebilir.
Kaya’nın yeni sevgilisinin hamileliği, Hülya’nın tüp bebek yapması, Hülya’nın tüpü düşürmesi (pardon bebeği diyecektim), Hülya’nın tüp bebek uzmanı doktora aşık olması, onunla evlenmesi, Kaya’nın pişman olup Hülya’ya dönmesi, Hülya’nın Kaya’yı affetmesi, yeniden evlenmeleri, Feraye’nin babalık davası açması...
Hangisi gerçek olabilir diye düşünüyorsunuz değil mi? Artık ne farkeder ki. İşin boyutları bizim pazar ekinde de belirtildiği gibi pembe dizi kıvamını bile geçti. Herşeyi kaldırıyor...
Zehra’yı korumak kimin görevi
Hülya Avşar’ın magazin muhabirini fırçalaması konusunda yazı yazmayacaktım ama yine duramayacağım galiba.
Avşar kendisine Zehra’nın yanında "Feraye’nin hamileliğini" soran gazeteciye, "Geri zekalılar, sana çakmadığıma şükret" dedi.
Sinirlenmekte haklı mı?
İlk bakışta haklı. Zehra, daha olanı biteni anlayacak yaşta değil, bu nedenle korunmalı.
Peki onu kim korumalı?
Magazin basını mı? Muhabirler mi?
Haydi bir muhabirden kurtuldu diyelim, bir diğerinden nasıl kurtulacak?
Hadi tüm muhabirleri Hülya Avşar dövdü diyelim.
Ya medyada yer alan haberlerden nasıl kurtulacak?
İnternete girmiyor mu, televizyon izlemiyor mu, gazeteye bakmıyor mu, okula gitmiyor mu, arkadaşları ile konuşmuyor mu...
Tüm bunları yapmıyorsa bu çocuğun hayatına hayat mı denir?
Eğer yapıyorsa, dinlediklerinden, okuduklarından, gördüklerinden sonuç çıkarması ve etkilenmemesi mümkün mü?
O halde Zehra’yı ne Feraye koruyabilir, ne magazin basını, ne muhabirler...
Zehra’yı yıpranmaktan ancak annesi ile babası koruyabilir... Daha fazla işi dallandırıp budaklandırmayarak... Kolu yen içinde bırakarak, magazin basınından korunarak. Bilmem anlatabildim mi?
RTÜK, Erbil konusunda haklı mı
RTÜK, birkaç hafta önce Mehmet Ali Erbil’in sunduğu "Ya Şundadır ya Bunda" programı "özürümsülerle dalga geçiyor" diye ATV’yi uyardı.
Hatta uyarıda gerekirse "sunucuyu değiştirme" seçeneğine bile yer verildi.
Cumartesi gecesi Plaza Otel’de Erol Evgin’i dinledikten sonra Keops’a yolum düştü.
Sahnede son dönemin popüler şarkılarının popüler bestecisi Kutsi...
Kutsi birbiri ardına şarkılarını patlatıyor, hayranları tüm şarkılarını onunla birlikte söylüyor. Bir ara durdu, sahneye arka sıralardan birini çağırdı. Baktım Erbil’in televziyon programının gediklisi, RTÜK’ün "özürümsü" diye nitelediği etine dopdolgun Eda.
Eda sahneye geldi. Erbil’in programında olmaktan ne mutlu olduğu her halinde belli oluyordu. Kendisine salondakiler ciddi şekilde ünlü mumalesi yaptılar. Güzel de bir şarkı okudu. Geçti yerine oturdu.
Kafam karıştı. İzninizle bir tartışma açmak istiyorum. Gerçekten Mehmet Ali Erbil’in "özürümsü" insanlarla dalga geçtiğini, onları küçük düşürdüğünü düşünüyor musunuz? Dalga geçilenlerin hiç hallerinden şikayetleri yok gibi. Sizce de öyle mi?
RTÜK Erbil’i uyarmakta haklı mı?
Görüşlerinizi bekliyorum. Şiddetle.
Tırtıl
İyi ya da kötü yoktur, düşünmek iyiyi ve kötüyü yaratır (Shakespeare)