Ne varsa gençlerde var!

GELENEKSEL Cannes Uluslararası Reklam Festivali geçen hafta (20-26 Haziran haftası) Fransa’nın Cannes şehrinde yapıldı. Türk reklamcılığı açısından film dalında sonuçlar hiç de iç açıcı değil.

Bu yıl, Kristal Elma’da Büyük Ödülü alan Beko havuz reklamı dahil, Türkiye’den katılan hiçbir iş ‘kısa’ listeye bile kalamadı. Tayland’dan bile reklam var, Türkiye’den yok! Televizyon reklamlarında ‘ünlü’ basmaya, ‘uzaya gitmeye’ devam arkadaşlar. Üzülmemek elde değil. Emin olun Türk reklam sektörü için üzülmüyorum. Yurdum insanı için üzülüyorum. Seviye bu işte. Tebrikler Polaris! Televizyon reklamlarımız yurdum insanının ‘beğeni ve anlama seviyesini’ çok iyi bir şekilde yansıtıyor, bu seviyenin de dünya ‘düşünce’ pazarlarında ne kadar iş yaptığı ortada. Reklamcılara kızmayalım, bu toplumun zevklerini nasıl inceltiriz ona bakalım.

Benim, zevkleri inceltme konusundaki önerim, herkesi gazete ve dergi okuru yapmak! Bakın basın dalında, film dalına göre daha iyiyiz. Neden? Çünkü, gazete ve dergi okuru daha zeki ve ‘ince işten’ anlıyor. Kanıtı, Rafineri Reklam Ajansı’nın Cafe Del Mondo reklamı ile Cannes’da alkollü olmayan içecekler kategorisinde aldığı Bronz Aslan. Gerçekten kutluyoruz. Diğer sevindirici bir sonuç, önemli medya satın alma şirketlerimizden OMD Türkiye’nin aldığı Altın Aslan. OMD, medya uygulama dalında ‘gençlik’ hedef kitlesinde Lolipop reklamıyla birinci oldu. Bu bir ilk. Lolipop’u bilirsiniz. Daha çok çocukların yediği bir şeydir. Frito Lay, gençlere de Lolipop yedirmek isteyince OMD medya sorununu, ‘trendi’ medya kullanımı ile çözmüş. OMD’yi de kutluyoruz.

Cannes’dan gelen en sevindirici haberi en sona sakladım. Genç Yaratıcılar bölümünde Ajans Ultra’dan Tolga Büyükdoğanay ve Ali Goral’ın Bronz Aslan kazanması beni çok sevindirdi. Geleceğe yönelik de umutlandırdi. Tolga ve Ali her ikinizi de alınlarınızdan öpüyorum. Fazla da karamsar olmamak lazım galiba. Bizim gençlerde gerçekten iş var!

Avea ismi doğru mu?

ARİA ve Aycell birleşti, Avea adını aldı. Birçok okurum, ‘Nasıl buluyorsunuz?’ diye soran mesajlar göndermiş.

Madem merak ediliyor, görüşümü yazayım. Ben olsam Aria ismine sadık kalır ve değiştirmezdim. Aria pırıl pırıl bir isim, üzerine çok pazarlama yatırımı yapıldı, negatif çağrışımı yok. Aria mirasından yararlanılsa, en azından beş altı adım öteden başlanılırdı. Neyse, Karar verilmiş, değişim gerçekleşmiş, biz şimdiki duruma bakalım.

Aria ve Aycell’in baş harflerinden esinlenilerek üretilen Avea ismi ise çok kolay söylenebilen bir isim değil. Söyleyebilmek için ciddi bir alıştırma yapmak gerekiyor. Ancak, GSM kategorisinde reklam yatırımları oldukça yüksek. Bu nedenle Avea ismi ortalıkta boy göstereceği için alışmak, öğrenmek zor olmayacaktır. Bizler, Fabuloso gibi bir ismi üç dört ayda öğrenmiş bir ulusun evlatları değil miyiz?

Geliri değil, bilgiyi paylaştırmak lazım!

‘MÜMKÜN
mü’ demeyin. Mümkün. Internet çağında biraz dişinizi sıkın Antartika’dan bile balıkçılık diploması alabilirsiniz. AKP, üniversiteyi sadece ‘imam hatip’ ve ‘türban’ olarak görmekten vazgeçse, ‘e-üniversite’ denilen şey, ne demekmiş, öğrenebileceksiniz ama bu AKP ile nerdeee. AKP’nin isteği, Türkiye’nin eğitim gereksinimini karşılamak değil, sadece yandaşlarının üniversiteleri istila etme gereksinimini karşılamak.

Türkiye’nin eğitim sorununu ancak, ‘pazarlama konsepti’ altında düşünenler çözebilir. İnsanların eğitim gereksinimleri saptanır ve onlara göre ürünler geliştirilir, uygun fiyattan uygun ortamlarda satılır. İnternet günümüzde bu ortamlardan biri.

Tüm dünyada lisans sonrası eğitim gereksinimi çok yüksek. Çünkü lisans eğitiminde alınan bilgiler ışık hızıyla değişiyor ve insanlar kendilerini yenilemek istiyorlar.

Dünyanın saygın üniversiteleri de bu talebi karşılamak için her gün yeni yeni programlar geliştiriyorlar. Türkiye’de ise her konuda olduğu gibi bu konuda da çok geriyiz. Tek tük de olsa çabalar var. Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ile New York Eyalet Üniversitesi Empire State College (SUNY) işbirliği yaparak bir e-MBA programı başlattılar. YÖK tarafından onaylanan ve ağırlıklı olarak internet üzerinden yüksek lisans programına katılanlar iki diploma sahibi olacaklar.

Düşünün, Türkiye’de oturduğunuz yerden işletme yüksek lisans eğitimi alıyorsunuz hem Türkiye’den hem Amerika’dan yüksek lisans diplomasına sahip oluyorsunuz. Bu program SUNY ETC Başkanı Joseph Moore ve Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Engin Ataç’ın eseri. Başvuru için TOEFL skoru gerekiyor. En az üç yıllık da iş deneyimi. İlgilenenler 0-222-335 05 95’ten e-MBA sorumlusu Prof. Güneş Berberoğlu’nu arayabilirler ya da gunesberberoglu@anadolu.edu.tr adresine e-posta gönderebilirler.

Türkiye’nin çağı kaçırmaması için e-üniversite işine daha fazla önem vermesi gerekiyor. Bu çağda artık gelir dağılımını düzeltmek önemli değil, önemli olan bilgi dağılımını düzeltmek. İnternette bunun en önemli aracı. Geri kalıyoruz.

Hülya Avşar başka bir haz almış

TÜRKPETROL
reklamını izleyince Hülya Avşar’ın çok çektiğini söylediği magazin basınından intikam aldığı duygusuna kapıldım.

Nasıl kapılmam? ‘98 Oktay’la 98 Oktan’ı’ ayıramayana ne derler? Şaşkoloz? Eh ona yakın bir şey. Hesapta, magazincilerin şaşkalozluğu üzerinden izleyiciye Turkpetrol’ün 98 oktan benzini ve bu benzinin farklı performansının olduğu öğretilmeye çalışılıyor. Öğretiliyor mu? Daha çok ‘söyleniyor’ diyelim. Hülya Avşar sadece dikkat çekme malzemesi. Mesajın eğreti yapılandırması, ‘ilgisiz’ durması onun da beğenilirliğini ve reklamın tekrar izlenirliğini engelliyor. Sanırım Hülya Avşar, Türkpetrol reklamından, Türkpetrol’ün yararlandığından daha fazla yararlanıyor. Magazin muhabirleriyle milyonlarca kişinin önünde dalga geçtiği böyle bir ortamı başka nerede bulabilir! Avşar, Molped ve Molfix reklamlarında yıllarca oynadı. O reklamlarda hiç bu kadar haz alarak oynadığını hissettiniz mi?

Bu nasıl Hakkı Devrim

HAKKI
Devrim’e yanıt vermeme konusunda kararlıydım ama baktım onun çok fazla saygıdan sevgiden anladığı yok kararımı değiştirmem gerektiğini anladım. Daha önce ‘Yemek Mönü’sü yazmışsın başka ne mönüsü var ki?’ yazmıştı. ‘İnsaf Hakkı Bey hálá cep telefonu, bilgisayar da mı kullanmıyorsunuz?’ diye yanıt vermemiştim. Şimdi de ‘Tek başına sohbet’ yerine, niye ‘iki başına sohbet’ yazdığıma takmış. Tuhaf bulmuş ifademi. Ben, Hakkı Bey’in ‘tuhaf’ bulmasını tuhaf bulmadım. Hatta, ‘tuhaf ifademi’ bırakıp ‘kabak gibi açıldığımı ve şirinlikler yapmayı denediğimi’ yazmasını da tuhaf bulmadım. Bulmasaydı, düşer bayılırdım. Hakkı Beytutuculuk’ konusunda çok tutarlı. Bir insanın soyadı ‘Devrim’ olsun ama bu kadar tutucu olsun. Pes! Yine de teşekkür etmek lazım. Hakkı Bey’ler olmasa bizim gibi değişimcilerin değeri nasıl anlaşılacak!

Krizi fırsata çevirmek

GEÇEN
hafta NTV yedibuçuk dakikalık Bush-İlter Turan röportajını saat 11.00’e koyup, CNNTürk’ü atlattı. CNNTürk’çüler de bir gece önce sabaha karşı CNN’de yayınlanan 36 dakikalık Larry King-Clinton röportajını aynı saate, yani 11.00’e yetiştirip yayınlamaya başladı. Bush röportajı bittikten sonra NTV bazı gazetecilere bağlanıp yorum almaya başladı. Baktım NTV’ye bağlanan gazeteciler sürekli CNN’deki Clinton’la NTV’deki Bush’un performansını karşılaştırıyor. İşleri gereği iki kanalı da takip ettikleri için hem Bush’u, hem Clinton’ı izlemişler, doğal süreçte Bush-Clinton karşılaştırması yapıyorlar. ‘Pes’ dedim içimden, ‘Bir kriz ancak bu kadar fırsata dönüştürülebilir.

Kural şu: Yenilgiyi hiçbir zaman için kabullenmemek, sonuna kadar savaşmak, eğer rakip önüne geçerse ‘parazit’ yapıp mesajını gölgelemek gerekiyor. CNNTürk’ün uyguladığı taktik herkese ders olsun!

Çekirgelik

Gemiyi değiştirmerotayı değiştir.

(S. Barendrick)
Yazarın Tüm Yazıları