İlk metroseksüel İskender olmasın

Oliver Stone’un yönetmenliğini severim ama Büyük İskender’de biraz çuvallamış.150 milyon dolara çekildiği söylenen filmde Stone, Büyük İskender’in Babil’e büyük yolculuğunu anlatıyor.

Daha doğrusu Batlamyus’un ağzından Büyük İskender’in hayatını tarih dersi tadında özetliyor. Ancak bunu yaparken Büyük İskender’in hayatındaki savaşlar üzerinde daha fazla odaklanmak yerine işi kadere, kısmete, aşna fişneye falan döküp filmi didaktik diyaloglara kurban ediyor.

Film başlayalı iki saat olmuş, Stone hálá geri dönüp bize İskender’in babası Philip’in nasıl olduğunu gösteriyor. Niye, belli değil. Bu arada artistlik olsun diye araya İskender ile karısı Roxane’nin hayvani sevişme sahnesi giriyor ve izleyiciyi bitiriyor.

Filmin en yaşamsal savaşı Gaugamela savaşı. Ancak Stone’nun seçtiği resimlerden savaşta neler olup bittiğini anlamak mümkün değil. Filmin son savaşında filler devreye giriyor. Bu sahneler hafiften Yüzüklerin Efendisi’ndeki fillerle savaşılan sahneye benziyor. Tek farkı Stone’un savaşın ikinci yarısında oyuna kırmızı bir rengi sokması. Niye, yine çok belli değil.

Tarihçiler Stone’u filmde sadece İskender’in Pers İmparatorluğu ve Babil istilalarını ele aldığı için eleştiriyorlar. Karşıt görüşe göre Stone, Büyük İskender’de günümüzün siyasi ortamına büyük bir metaforik gönderme yapıyor. Pers İmparatorluğu İran’ı, Babil Irak’ı temsil ediyor. Buradan çıkarak da Stone, Bush ve Büyük İskender arasında paralellik kuruluyor. ‘Bush’a sonun İskender gibi olacak ‘ mesajı vermeye çalışıyor.

Büyük İskender’i izlerken İskender’i oynayan Colin Farrell’in saçlarına taktım. Sanırsınız ki her savaştan önce ve savaş esnasında Farrell berberini savaş alanına getirip iki fön çektiriyor, ıslatıyor, sonra da bir buzağıya yalatıp düzgün durmasını sağlıyor. Sanırım ilk metroseksüel Büyük İskender ve Stone bize bu gerçeği Farell’in saç modeli ile vermeye çalışıyor.

Kapı gibi Büyük İskender’in biseksüel olduğunu vurgulamak için Stone’un kullandığı cümle şu: ‘Sevmenin birçok farklı yolu vardır’. Görsel kısmı ben söylemeyeyim, kendiniz gidin görün. Asla da erkek çocuklarını Büyük İskender’e götürmeyin. Ne olur, ne olmaz çiçek açarlar falan da sonra pirincin taşını ayıklamakta zorluk çekersiniz.

Gitmeli miyiz? Her türlü sorununa rağmen tarihten ders almak için Büyük İskender’e gidilmeli.

Karizmayı çizdirmemek için

Geçen hafta Rio anılarını yazarken bir tekne gezisinden söz etmiştim. Daha tekneye çıkar çıkmaz samba çalgıcıları ve sambacı kızlarının etrafımızı sardığını söylemiştim. Tekne gezisinden bir fotoğrafı uzun süre sayfaya koyup koymamayı düşündüm ve daha sonra koymamaya karar verdim. Ciddi olacağız ya, karizmayı çizdirmeyeceğiz ya... Önemlidir gazetecilikte ciddi görünmek. Sonra kim inanır sizin ciddi ciddi yazdıklarınıza. Klasik gazetecilik anlayışı böyle diyor. Ben de klasik gazeteciliğin dayanılmaz ağırlığı altında ezildim anlayacağınız.

Bir iki gün sonra, kaygı duyup sayfaya koyamadığım fotoğrafı bir ara editörümüz Ayşen Gür’e gösterdim. ‘Komik’ dedi. Tekrar fotoğrafa baktım ‘Komik mi?’ dedim. Ayşen ‘Evet, çok komik bir fotoğraf, niye basmadık?’ dedi. O an yanıt veremedim ve fotoğrafı bu hafta basmaya karar verdim. İşte o fotoğraf. Kendimi sansürlemek bana göre değil. Bir daha asla!

Sevgili mi istiyorsun psikolog mu?

İnternette dolaşmaktan yorgun düşmüş yazıları sizlerle paylaşmayı sevmiyorum. Yaklaşık yedi yıldır yazıyorum. İnternetten aldığım malzeme sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Geçenlerde e-postama çok ilginç bir metin düştü. İlişki yaşamak üzerine. Bu metni sizinle paylaşmadan duramayacağım. Kim yazdı, niye yazdı, nereden aldı, niye internette dolaştırıyor, hiçbir fikrim yok. Bildiğim ‘ilişki yaşamanın dünyanın en zor işi olduğunu’ söylediği. İlişkiler oluruna bırakılmalıymış. İlişkileri oluruna bırakmak için de aşağıdaki şu 10 emre uymak gerekirmiş. Bana bu 10 emir doğru emirler gibi geldi. Bu hafta sonu iyice bir düşünün bakalım, siz de doğru bulacak mısınız?

1. Kabulleneceksin: İki şeyi kabulleneceksin. Birincisi ‘Aramızda iktidar sorunu olmasın şekerim ’ gibi girişimler tamamen hayalcidir, kabul edeceksin. İktidar ilişkileriyle sarmalanmış bir dünyada iktidardan, güçten büsbütün arınmış bir ilişki mümkün değildir. Kendi gücünü karşındakinin burnuna sokmayacaksın. İkincisi bir insanın, bir başkasını hep aynı şiddette sevmesi mümkün değildir. Bunu da kabul edeceksin. Sevginin azalmasını da çoğalmasını da kalıcı olarak düşünmeyip soğukkanlı olacaksın. Az sevdiğini hissettiğinde daha çok sevmeye, çok sevdiğini hissettiğinde korkup az sevmeye çabalamayacaksın. Her ikisi de seni gereksiz yere yorar.

2. İzin vereceksin: Karşındakinin kendi olmasına izin vereceksin. Sana en uymayan yanlarını bile budamaya kalkmayacaksın. Bu çabanın sonucu başarılı olsa da onu daha az seveceksin, olmasa da unutma! Sen de uyum sağlamak için kendini eksilten bir çabaya girişmeyeceksin, bu hiçbir zaman sandığın kadar iyi olamaz, her zaman sonuç sandığından kötü olur.

3. Belden aşağı vurmayacaksın: Hiçbir kavgada asla belden aşağı vurmayacaksın. Onun kişiliğini yıkacak şeyler söylemeyeceksin. Onun zaaflarını kavgada koz olarak kullanmayacaksın. Sevdiğin insanla ‘yenmek’ için kavga etmeyeceksin. Bir insan kendisini aşağılayan bir ilişkiye uzun süre katlanamaz, katlansa bile sen böyle bir şeye katlanan birine katlanamazsın. O yüzden ‘yenmeye/yenilmeye’ hiç başlama.

4. İki kişilik evren kuracaksın: Kanepeye uzanıp yaptığınız dedikodularla, komik küçük küçük sohbetlerle sadece ikinizin anlayacağı bir dil ve bu dilin etrafında bir iki kişilik evren kuracaksın. Orası ilişkinin ılık kucağıdır zedeleme. Oraya özenle, tatlı dedikodular ve pamuk şeker gibi hallerini taşı!

5. Onun tarafını tutacaksın: Ne olursa olsun üçüncü kişilerin yanında ve üçüncü kişilere karşı onu tutacaksın. Hiç objektif görünmeyebilir bu sana, ama zaten ilişki sübjektiftir unutma!

6. Yıkılmayacaksın: En ölümcül haller dışında, hiçbir üzüntünde onun üzerine yıkılmayacaksın. O senin doktorun, psikoloğun değil, sevgilin. Kendi derdini mümkünse kendin halledeceksin. Onu asla ‘bana ne kadar katlanabilir’ diye test etmeyeceksin. Sen de bu testten geçemeyebilirsin.

7. Nitelikli emek harcayacaksın: ‘Sevgi Emektir’ cümlesi eksiktir. ‘Beni sev, birbirimizi sevelim cinsinden niteliksiz bir emek sadece yapış yapış bir debelenmedir. O emeğin içine zeka katacaksın. İlişkinin gereksinimlerini hassas bir içgörü ile saptamaya gayret edeceksin. Örneğin yalnız kalmaya gereksinim varsa tepesine binip sevgi performansları yapmayacaksın.

8. Öğreneceksin: ‘Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur‘ cinsi bir ilişki tıkanmaya mahkumdur. Birlikte yeni şeyler görmeye, yeni maceralar yaşamaya bakacaksın. Gebeşlik etmeyeceksin, ilşkinin enerjine gereksinimi varsa kendini akışa bırakmayacaksın.

9. Antrenman yapacaksın: Birbirine çok yapışıp kaldığın anlarda derhal ufak çaplı tek başına yaşama antrenmanları yapacaksın. Ona da yaptıracaksın. Bu ilişkiye yeni enerji girişi sağlayacağı gibi seni de kaybetme korkusundan uzak tutar. Sen kim olduğunu unutmamak zorundasın!

10. Dikkat edeceksin: En önemli şey ilişkiniz değil sakın öyle sanma. En önemli şey o ve sensin ama ayrı ayrı. İkiniz de birer insansınız. Bu sınırsız olanak ve ihtimal demek. Yani esasında gerekiyorsa, sizi tüketiyorsa ilişkiye de boş vereceksin! Onu işte bu kadar seveceksin.

cuma itirafi

çilek_ağacı; Cinsiyet: Kadın; Yaş: 26; İl: İstanbul

Seyahat acentasında senelerce çalışmış biri olarak müşterilerden gelen saçma sorulara ben de örnek vermek istedim. 1- Hamamda klima var mı? 2- Deniz kaç adımda derinleşiyor? 3- Yemeğimi kendim pişirebilir miyim? (Beyefendi 5 yıldızlı otelde kalacak!) 4- Tanımadığım bir adam gelip kalmaz değil mi odamda? (Tek başına konaklayan 50’li yaşlarda bir bayan soruyor.) 5- Uçağım kalkmadan önce bana telefon açıp, ‘İyi yolculuklar’ diler misiniz? (Sabah 4’te uçacak!) 6- Yanıma kaç tane ayakkabı almalıyım? 7- Kar yağma garantisi veriyor musunuz?

Yorum: Bu ülke Hacivat’ı, Keloğlan’ı, Nasreddin’i, Cem Yılmaz’ı boş yere çıkarmadı. Komiklik kanımızda var!
Yazarın Tüm Yazıları