TELEVİZYON kanallarının reklam süreleri, ürün yerleştirme ve sponsorlukla ilgili kurallara uymamaları yeni bir şey değil.
Bu köşede bu konuyu defalarca yazdım ve RTÜK’ü yapması gerekenler konusunda uyardım. Son günlerde özellikle ‘reklam arası dizi’ şikayetleri çoğalınca RTÜK bu kurallara uymayan kanalları uyardı ve kurallara uymazlarsa ‘500 milyar’ para cezası uygulamakla tehdit etti. RTÜK haklı mı? Haklı. ‘Demokrasi bekçisi’ sıfatıyla güç kullananlar yasalara, yönetmeliklere uymazlarsa kim uyacak? Peki, yasalar ve yönetmelikler doğru mu?
Reklam süreleri konusunda değil. Niye televizyon kanallarını süre konusunda sıkıştırıyoruz ki. Bırakalım istedikleri kadar reklam yayınlasınlar. Reklamdan sıkılan da daha az reklamlı dizileri, filmleri tercih etsin. Yani neyin ‘tercih’ edileceğine yine ‘pazar’ karar versin. Çünkü ‘Beğendiğimiz dizileri reklamdan izleyemiyoruz, bir şey yapın’ şikayeti karşısında, ‘yasak’ getirmenin tabanı yok. Kim dizi izleyemediği için elden ayaktan düşmüş ki! Diziler zorunlu gıda maddesi mi de, ‘kesintisiz’ izleme ortamı yaratıp sağlıklı bir topluma ulaşalım. Kanalın biri bastırmış parayı, tutan bir dizi yapmış, istediği kadar içine reklam alır, kime ne?
Ürün yerleştirme konusuna gelince... Bu konuda yasalar haklı. Televizyonun ‘editoryal’ kısmı, program içleri ‘ürün yerleştirmeden’ arındırmalı. Tüketiciye ‘bilinci dışında’ saldırıp onu ikna etmek liberal eknomide meşru bir eylem değil. Tüketicinin masumiyetini kötüye kullananlar en ağır şekilde cezalandırılmalı.
Sponsorluk konusu ise tartışmalı. Yeni reklamcılık teknikleri, sanal reklamcılık, bant reklamlar ve bölünmüş ekran yasaların elini kolunu bağlıyor. Bu nedenle sponsorluğu sınırlandırıp, haksız rekabet yaratmamak gerekiyor. Hem söyler misiniz ünlü bir futbolcu 1.5 saat boyunca ekranda göğsündeki filanca firmanın amblemi ile dolaşıyor da, ünlü bir dizi oyuncusu niye göğsünde bir firmanın logosu ile ekranda dolaşmasın? Sporun ayrıcalığı nerede? Ekran aynı ekran, izleyici aynı izleyici değil mi?
Hızır kız!
ÖZGÜR kız bu kez yoğurt, süt reklamlarına has kırsallıkta bir reklamla karşımızda. Yani reklam o kadar kadar kırsal ki, insan o arada iki Sütaş, iki Pınar reklamı da attırılırdı diye düşünmeden edemiyor.
Anımsarsanız daha önce Özgür Kız’ın ‘kaçırılmalı’ reklamı iş yapmamıştı. Gerçekten de Hazır Kart’ın öz kitlesi gençler o günlerde Özgür Kız’ın kaçırılma öyküsünü hiç mi hiç iplemediler. Hazır Kart bu kampanyadan zerre kadar fayda sağlamadı. Bu nedenle de bu kampanya meraklılara yönelik bir promosyonla sona erdirildi. İşte bu nedenle Özgür Kız’dan bir süredir haber alamadık. Ta ki kırsal Anadolu yollarına, sazıyla, sözüyle, atıyla düşene kadar.
Yeni reklamda Hazır Kart’ın iletmek istediği mesaj basit: Kontörün bitiyor sana ek birkaç kontör daha veriliyor. Reklamda bu promosyon ‘avans kontör’ olarak tanımlanmış. Verilmek istenen mesaj için bir çocuk çoban bulunmuş, bir Keçi Muharrem, bir de babası... Öykü şöyle:
Keçi Muharrem dağa kaçınca çocuk çoban babasını arıyor ancak kontörü bitiyor. O sırada dağlarda kelebek şeklinde dolaşan Özgür Kız hızır gibi yetişip hemen iki kontör sıkıştırıyor. Daha sonra babayı görüyoruz. Onun da kontörü bitiyor. Özgür Kız (sanırım artık Hızır Kız diyebiliriz) yine hızır gibi yetişiyor. Ona da birkaç kontör sıkıştırıyor. Öykü mutlu sonla bitiyor. Sonunda Keçi Muharrem dağdan inip kuzu kuzu babasının kucağında oturuyor! Özgür Kız da Anadolu öykülerine devam etmek üzere Red Kit örneği yola koyuluyor.
Reklamın sonunda mesaj anlaşılıyor mu? Anlaşılıyor ama sanki tali bir mesaj gibi anlaşılıyor. Öykünün Hazır Kart’a ne kattığını anlamak güç. Hazır Kart’ın Özgürlük konsepti bu öyküde nerede, Muharrem neye hizmet ediyor onu da anlamak güç. Anlayacağınız Hazır Kart Özgür Kız’la yeni bir yol deniyor. Hem de özünden taviz vererek. Bence çabası boşa bir çaba. Özgür Kız artık Hazır Kart’a hiçbir şey katmıyor. Onu yenilikçi kılmıyor. Aksine demode hale getiriyor. İletişimde tabii ki tutarlı olacağız.Tabii ki tutarlılık yamyamlık yapıp bizi yemeye başlayana kadar... (Reklam Ajansı: Alameti Farika Rating: * *).
Niye bakıyorsun bana benekli dana
DÜN Hürriyet’in arkasında tam sayfa çok güzel bir basın ilanı vardı. Polonez bir tüketici ödülü almış ve bu fırsatı kaçırmayıp bu ödülü kalite algısını pekiştirmek için kullanmaya karar vermiş. Çok doğru bir karar. Tam sayfa reklam da çok doğru bir karar. Ödülün önemi bundan daha güzel nasıl vurgulanabilir. Görselde bir dana bize bakıyor, kocaman bir ‘Dana’ başlığı hemen göze çarpıyor. Alt başlıkta da ‘Bu ödülde onun katkısı var yazıyor’. Reklama daha ilk bakışta Polonez’in % 100 dana eti kullandığını anlamamak imkansız. Reklamdaki danayı uzun süre çıkarmak da... Bir basın reklamı başka ne yapsın. Bravo Polonez. (Reklam Ajansı: Stars Rating: * * * * *)
Bridgestone’a şaşırdım
MICHELIN boğumlu beyaz karakteri ile reklama başlayınca lastik marka anımsama ligine bir bakayım dedim. Taylor Nelson Sofres bizim için Türkiye temsili 2 bin 35 kişiye ‘Aklınıza gelen ilk üç otomobil lastiği markası nedir?’ sorusunu sordu.
1591 kişi (yüzde 78) en az bir lastik markası anımsadı. Lastik marka liginin tartışmasız ilk üç markası Lassa, Pirelli ve Goodyear. Geçmiş yıllardaki reklam yatırımlarına baktığınızda bu sonucun haklı bir nedeni olduğunu da görürsünüz. Bridgestone’un Michelin’in arkasında yer almasına biraz şaşırdım. Son reklam kampanyasından sonra da Michelin’in arayı açacağını, yukarıdaki üçlüye yaklaşacağını düşünüyorum. Michelin’in ne kadar üstün teknoloji ile üretim yaptığını anlatan reklamda beyaz boğumlu karakterle ‘yumuşaklık’ özelliği vurgulanmaya çalışılıyor ki, bu mesajlar lastik kategorisi için doğru mesajlar. Reklamın yapım kalitesi de oldukça yüksek. Beğenilirlik düzeyi biraz daha arttırılsaymış Michelin zaten varolan yüksek kalite algıyla daha da yukarılara çabuk uçarmış.
Reklam anımsama ligi
HTP araştırma şirketinin yapmış olduğu araştırmaya göre Arçelik yeni reklam filmleri ile üç haftadır en çok anımsanan reklamlar arasında ilk sırada. Evy Baby ikinci sırada, Cola-Turka üçüncü, Pepsi ise dördüncü sırada... Bu hafta sıralamaya yeni giren reklamlar: Ülker Golf ve Pedo. Ülker Golf çocuklara yönelik yarattığı Golf karakteri ile çok doğru bir iş yapıyor. Pedo ise Baba filminden esinlenerek yaptığı sızdırma bilgi sızdırma esprisi ile biraz yaratıcılığın sınırlarını zorluyor. Mesaj bu haliyle eğreti duruyor..
Çekirgelik
‘Olsun varsın!’ demenin çoğu zaman en doğru karar olduğunu hiç fark ettiniz mi?