GELİN şöyle bir senaryo yazalım: Danıştay’da ölüm saçan avukat Alparslan Arslan ve onunla aynı düşüncedeki üç hukukçu arkadaşı Danıştay ikinci daire üyesi olsun...
Aynı dairede iki de türbanlı hukukçu yer alsın... İkinci dairenin de daha önce "öğretmenlerin zorunlu olarak türban takmalarını" sağlayan bir kararı bulunsun.
Bir dava üzerinde çalışırlarken odaya silahla dalan Atatürkçü Düşünce Derneği üyesi Ata Türk Danıştay üyelerinin hepsini tarasın...
Garip bir senaryo geldi değil mi? Evet çok garip... Ve de gerçekleşmesi mümkün olmayan bir senaryo.
Meclis tamam, bürokrasi de iyi kötü tamam. "Laiklik yeniden yorumlanabilirse" Alparslan Arslan’ların silahsız bir şekilde yargıya hatta orduya da yavaş yavaş hakim olacakları kesin.
Ama lider belledikleri kişiler "Yargıyı, Cumhurbaşkanı’nı, YÖK’ü aşamıyoruz" diye gerilim yaratıyor... Ve silahlar konuşmaya başlıyor.
"Allah adına" adam öldürmeyi göze alabilen, devleti ele geçirince Danıştay’a "türban" gibi kararları getirir mi? Atatürkçü ya da herhangi bir düşünce derneğinin yaşamasına izin verir mi?
Oysa Danıştay’a silahla dalan demokrasinin yarattığı bir canavar. Demokrasi içinde laik rejim karşıtı medyanın yarattığı bir canavar. Laik medyanın "demokrasi havarisi" sözde liberal demokratların yarattığı bir canavar.
Eğer ailesiyle, eğitimiyle, medyasıyla laik demokratik rejim içinde Alparslan Aslan gibi canavarlar yaratmayı becerebiliyorsak bir yerde hata yapmıyor muyuz?
Hatadan dönmenin zamanı gelmedi mi? Geldi. Hatta...
Effie alanların öyküleri basıldı
REKLAM denilen şey sadece insanlar izlesin, eğlensin diye yapılan bir şey değil. Sonuçta beklenen sürekli satış ve markanın devamlılığı.
Bu nedenle reklam etkinliğini araştırmak, sıkı bir "reklam sonuçları hard diskine" sahip olmak önemli...
Ve de sadece tribünlere oynayan "yaratıcı" reklamları değil, sonuçta satış getiren etkili reklamları ödüllendirmek şart!
"Effie Etkin Reklam Yarışması" böyle bir yarışma. İlk Effie 2005 yılında yapılmıştı. Altın Effie’yi gıda dalında Lay’s aldı. Dayanıklı eşyada Arçelik, temizlik ürünlerinde ise Alo. Sekiz dalda ise Altın Effie’ye layık reklam kampanyası bulunamamıştı.
2005’te başka etkin reklam kampanyası yok muydu? Bence vardı ama Türkiye’deki reklamverenin araştırmaya para yatırmak gibi alışkanlığı olmadığı için çoğu markanın kampanya sonuçları arşivi yok. Bu nedenle başarısını kanıtlayamıyor. Tabii başarısızlığını da.
Sonuçta başarı değerlemesi "iyi sattık" ya da "yaprak kıpırdamadı ajans değiştirdik"ten öteye gidemiyor. Oysa reklamda başarı ya da başarısızlık kader değil. Reklam değerlemesi ile sonuçlar "garanti" altına alınabilir.
Bakınız Reklamcılık Vakfı tarafından yeni basılan, 1. Effie Türkiye Reklam Etkinliği kitabı. Kitapta Effie’de ödül kazananların vaka öyküleri ayrıntılarıyla yer alıyor. Yeni çıktı, dumanı üstünde. Reklamda başarının anahtarını öğrenmek isteyen herkese...
Lay’s iyi bir örnek
EFFIE 2005 kitabının ilk örneği Lay’s... Dünyadaki sağlık trendleri ve patates cipsiyle ilgili olumsuz algılar cips tüketimini tehdit etmeye başlayınca Lay’s yeniden lansman kararı verdi. 2003’ün şubat ayında bildiğimiz Ayşe Teyze’li "Yiyin Gari" yeniden lansman kampanyasına başlandı.
Ayşe Elmacı’nın kullanıldığı ilk film büyük satış başarısı getirince, Elmacı ile uzun vadeli anlaşma yapıldı. "Çoban Arif" ve "Postacı" reklam filmleriyle Ayşe Teyze Lay’s’in sözcülüğü sürdürdü.
2004 yılında yapılan AC Nielsen araştırmalarına göre Lay’s pazar payını tam yüzde 16.5 arttırdı. Sonraki araştırmalar da Ayşe Teyze’li reklamın ürünün "doğal" algılamasına büyük katkı yaptığını, reklamın izlenmesi çok keyifli bir reklam olduğunu gösterdi. Lay’s için yapılan tüm araştırmaları okuduğunuzda reklamla başarıya ulaşmanın raslantı olmadığını net olarak anlıyorsunuz.
Lütfen hiç olmazsa Lay’s örneğini okuyun ve hiçbir amaca hizmet etmeyen, parayı sokağa atan başarısız reklam kampanyaları yapmaktan vazgeçin!
Not: Konferansı Maslak TİM’de Medicat düzenliyor, ana sponsoru Bonus Academi. Hürriyet, CNN Türk ve Filmclub Production’da diğer sponsorlar.
Ne Ronaldinho imiş ama
BARCELONALIRonaldinho aynı anda üç reklamda birlikte oynuyor. Biri ayakkabı, diğeri içecek diğeri de sakız reklamı... Anımsarsanız Kadir Çöpdemir hem Turkcell hem HSBC İdeal Kart reklamlarında aynı anda oynayınca hafiften dokundurmuştum.
Şahan aynı anda Ritmix ve Garanti Bankası konut kredisi reklamlarında oynayınca "Olur Muuuuuu" diye ayağa kalkmıştım. Ronaldinho için de tepkim bundan farklı olmayacak...
Tamam futbol geniş kitleleri etkiliyor. Ronaldinho da aynı anda ayakkabı giyip, meşrubat içip top peşinde koşabilir. Peki ya ünlünün markaya katacağı değer?
Haydi sayın bakalım Ronaldinho hangi markaların reklamlarında yer alıyor. Daha çok hangisiyle onu anımsıyorsunuz. Hangisi sizin beyninizde baskınsa diğer markalar ya havasını alıyor ya da ünlüden tam yarar sağlayamıyordur. Niye hemen gazeteyi ters çeviriyorsunuz. Biraz saksıyı zorlasanız fena mı olur! Alzaymır malzaymır neyim olmayın diye pratik yapıyoruz şurada...
Yanıtlar: ekiN, ispeP ve hserF tnedirT.
Kavram Çağı
AKLIN Yeni Sırları kitabının yazarı Daniel Pink bir konferans vermek üzere 25 Mayıs’ta Türkiye’ye geliyor.
Pink’in iddiası şu: Bilgi çağına özgü mantıksal, lineer, bilgisayara benzer nitelikler üzerine kurulu bir toplum ve ekonomi dönemi bitti.
Artık Kavram Çağı’ndayız. Bu çağda yaratıcılık, empati ve büyük resme odaklanmış bir toplum ve ekonomi gerekiyor.
Yeni çağda başarılı olmak için de Pink’e göre "altı duyu" adını verdiği altı temel yeteneğe sahip olmak şart. Neymiş bunlar? Açıklayalım.
1) Bir şey yaratılıyorsa o şeyi hem işlevsel (işe yarayan) hem de eğlenceli ya da duygusal açıdan çekici kılma yeteneği (Tasarım).
2) İkna edici öykü anlatma yeteneği (Öykü).
3) Analiz değil sentez yeteneği. Büyük resme odaklanmak, birbirine benzemeyen parçaları bir araya getirme yeteneği (Senfoni)
4) Aynı yola baş koyulan kişiyi anlama, ilişkileri biçimlendirme ve diğerlerini koruyup kollama yeteneği (Empati)
5) Her yerde "oyuncu" olabilme yeteneği. Aşırı ciddiyet çok tehlikeli. Kahkaha, neşe, oyun ve mizah artık her yerde (Oyun)
Sizce biz Türklerin "Yeni Bir Akla" gereksinimi var mı? Bence yok. Eloğlu global dünyaya kilitlenmiş refah içinde yaşıyorken biz hálá yerel hesaplarla Danıştay yargıcı öldürüyorsak hangi akla gereksinimimiz olabilir.
Yine de tüm AKP’li bakanların ve hatta Başbakan’ın konferansın SENFONİ bölümüne bir uğramalarında fayda var. Belki faydası olur.