Crispino isimli giyim markası, Pana Film’le (ki bu bir yapım şirketi reklam şirketi değil) ile iki yıllığına tanıtım kampanyası için 8 milyon dolara anlaşmış.
Dizi film tadındaki (Herhalde Kurtlar Vadisi gibi olacaktır) reklamların senaryosunu Hasan Kaçan yazacakmış (ki Hasan Kaçan reklam yazarı değil). Necati Şaşmaz ve Nefise Karatay da dizi-reklamlarda oynayacaklarmış.
Habere göre Crispino markasının marka stratejisini ve medya stratejisini kimin oluşturduğu belli değil. Reklam işini yapım şirketine ihale eden bir şirketten, yaratacağı marka ve medya kullanımı için bir strateji oluşturmasını beklemenin biraz safdillik olduğunu biliyorum.
Ama yatırdığı paraya baktığımda Crispino geri dönüş elde edemez, Kurtlar Vadisi nedeniyle kurda kuşa yem olursa üzülürüm.
Öncelikle söyleyeyim; ününe baktığımızda Necati Şaşmaz için iki yıllığına 500 bin dolardan fazla ödenmişse kazık yenmiş demektir. Karatay’ın ise varolan ünüyle iki yıllık reklam değeri en fazla 200-250 bin dolar.
Geriye kaldı. 7 milyon 250 bin dolar.
İki yılda dört sezon için dört reklam filmi çekilse 125 bin dolardan o da 500 bin dolar.
Geriye kaldı 6 milyon 750 bin dolar. Her televizyon döneminde 1 milyon dolar yayına ayrılsa, 500 bin dolarda basın kampanyasına (bu kadar büyük bütçeyle basını göz ardı ederek giyim sektöründe reklam yapmak büyük hata olur!) 6 milyon dolar medyaya gider.
Geriye kaldı 750 bin dolar. O da medya planlama şirketi ile reklam ajansının marka, medya yönetimi ve yaratıcılık hakkı.
Crispino bir reklam ajansı ve medya planlama şirketiyle çalışmadığına göre kime neye göre para ödediğini biliyordur umarım. Havadan para kazanmıyorsa mutlaka biliyordur!
Niye mi reklam ajansıyla çalışsın?
Yapılacak iş tanıtımsa reklam ajansıyla çalışması doğal değil mi? Elbiselerini dikiş diken atölyelere mi tasarlattırıyor yoksa tasarımcılarla mı çalışıyor?
RTÜK rezaleti durduracak
"TV kanalları aynı programı üçe beşe yediye bölerek reyting sıralamalarını etkilemeye çalışıyorlar. Bu teknik olarak sakıncalı, RTÜK bu rezaleti durdursun" yazmıştım.
Haber geldi, RTÜK de benim gibi düşünüyormuş. Program parçalamasına son vermeleri için kanaları uyarmış, kısa bir süre içinde de bu konuyu tatlıya bağlayacakmış!
Program parçalamasına hızla devam eden kanalları "açık ve yakın" tehlike konusunda uyarayım dedim.
Ah Polis Olsam tuttu
Bir süredir size Ah Polis Olsam’ın setinden haber vermiyorum. Şu anda beşinci bölüm taze taze dumanı üzerinde çekilmekte. Ekip, oyuncular neredeyse 7 gün 24 saat çalışmakta... Kimsenin başını kaşıyacak, temel ihtiyaçlarını bile giderecek hali yok. Anlayacağınız herkes zor durumda!
Baştan bu dizinin bu kadar zor şartlarda çekileceğini tahmin etmemiştim. Hem aksiyon, hem komedi hem de sesli çekim olunca, bir de Bayrampaşa Çevik Kuvvet gibi her an gerçek aksiyonun en babasının bulunduğu bir yerde çalışılınca ve kadroda da maşallah bir ordu oyuncu olunca önceki dört bölüm büyük bir kaotik set ortamında çekildi.
Böylesine bir kaotik ortama rağmen, öyle iş disiplini olan oyunculardan oluşan bir seçim yapılmış ki, iki aydır çalışıyoruz.
Hálá herkes gıkını çıkarmadan, teknik ekip ne derse gözü kapalı yapıyor. Bekliyor, geliyor, gidiyor; stresli çekim anlarına rağmen ortalığa neşe katmayı da ihmal etmiyor.
Şafak Sezer’in bulunduğu bir ortamın neşesiz olması mümkün mü? Doğal "mizah aura"sı dedikleri bu olsa gerek.
Reytingler ve izlenme payları kış aylarında da "Ah Polis Olsam"la birlikte olacağımızı gösteriyor. Birol Güven ve ekibi her geçen gün çok daha keyifli bir senaryoyla karşımıza çıkıyorlar.
Kanal D’den İrfan Şahin ve Melis Civelek de önceki bölümlerin "reyting doktorluklarını" yaparak yeni bölümlere daha güçlü enerji gitmesini sağlıyorlar.
Yeni yönetmenimiz Şahin Alparslan sayesinde de beşinci bölümde işler iyice kontrole girdi. Tabii ki bütün teknik ekip her an Sinan Çetin’in heybetli nefesini ensesinde hissediyor. Aslında teknik ekip de zor durumda da onların zor durumda olduklarını bile anlayacak halleri yok!
Ah Polis Olsam’da oynama kararını verirken epeyce bir düşünmüştüm. İki ay geçti, beşinci bölüm çekiliyor. Diyorum ki, iyi ki "evet" demişim.
Vatan sağ olsun dönemi neden bitti
Doğudan gelen şehit haberleri sıklaşınca "vatan sağ olsun" dönemi birden bitti, verilen tepkinin boyutu değişti.
Hem şehit ailelerinden hem de medyadan çatlak sesler gelmeye başladı.
Kamuoyu "Kodumu oturtan bir Genelkurmay Başkanı lazım"dan tutun da "Adil şehit verelim, zenginlerin çocukları da ölsün" diyen bir yelpazede konuyu tartışmaya başladı.
Tüm bu tartışmalar bölücü örgütün ekmeğine yağ sürüyor.
İstediklerine ulaşıyorlar. Ölümleri sıklaştırıp, sabır taşını çatlatmak, askeri kışkırtıp haksız oldukları konuda dünya kamuoyunda haklı duruma gelmek istiyorlar...
Sonra da kazanımlar için masaya oturmak.
Burada hataya düşülen nokta, karşıdaki bölücü örgütün kılık kıyafetinden bir avuç çapulcuyla savaşıldığı düşünülmesi. Onlara da düzenli ordu kıyafeti giydirin, saçlarını sakallarını kesin alın size düzenli izlenimi veren ordu.
TSK, Doğu’da savaşıyor, bunu hiç unutmayalım, unutturmayalım. Propaganda savaşını kazanmalarına izin vermeyelim.
Tırtıl
Aşk sadece seksten sonra birine "sevgilim" dedirtme sistemidir (J. Barnes)