Bugün biraz okur mektuplarına kulak verelim. Bakalım Esin Sabur, Banu Alkan yazımla ilgili ne demiş:
"Yazınızda Banu Alkan’dan söz etmişsiniz. Programı da izledim. Birkaç konuya parmak basmak istiyorum. ’Banu Alkan aslında koskoca bir hiç’ diyorsunuz. Oysa Banu Alkan’ın zekası konusunda bir sonuca varamamışsınız. Oysa ki eğitiminiz, bilgi birikiminiz ve kariyeriniz çerçevesinde konuya bakıp sohbeti yönlendirseydiniz, varırdınız. Banu Alkan nasıl marka oldu, bunu nasıl koruyor, gelecek yıllarda nasıl korumayı planlıyor, hedefleri neler, 10 yıl sonra nerede olmak istiyor, toplum için yüklenmeye hazır olduğu bir misyon var mı? Ya da buna benzer sorular duymak istedik sizden ve cevaplar duymak istedik Banu Hanım’dan. Siz hepimizden iyi biliyorsunuz ki marka olmak ve yaklaşık 25 yıl orada kalmak ’kayda değer bir şey yok yani’ ile açıklanamaz. Çitin üstünde bir kaplumbağa görürseniz oraya çıkması kolay olmamıştır. Hele orada uzun süre kalması hiç kolay olmayacaktır. Banu Alkan ile ilgili vizyonunuz bu olsaydı eğer (bence olmalıydı) ortaya çıkaracağınız tablo fark yaratacaktı ve sizin imzanızı taşıyacaktı. Onun çitin üzerindeki kaplumbağa olup olmadığı konusunda çekinceleriniz olabilir. Son günlerde katıldığı sabah programı son ayların en iyi izlenme payını almakta. Attığı her adım hálá gündem yaratıyor. Türk sineması için çevirdiği 50’yi aşkın film ve doğru ya da yanlış yaptığı birçok şey. Şu anda nerede olduğuyla değil de gelecekte nereye göz diktiği ile değenlendirilmeli diyorum ben... Yani o bir marka; siz konuyu atladınız ve haksızlık ettiniz gibi gözüküyor. Hem kendinize hem de Banu Hanım’a..."
Yorum: Kusursa bakmayın da Banu Alkan eskiden neydi ki şimdi ne olsun! Filmlerinde vücudundan başka gösterecek nesi vardı? Çıplaklığın bu kadar yerlere düşmediği dönemde havuzlarda tanga mayolarla dolaştı, koca göğüslerini çapraz mayosunun arasından földür földür sergiledi. Gazeteler, dergiler çıplak pozlarını tiraj almak için manşetlere taşıdı. O dönemlerde bile Türk sinemasının ikinci sınıf kadın (marka değeri düşük!) oyuncularından biri olmaktan öteye geçemedi. Daha sonra İxir reklamında Ali Taran onun "aptal sarışın" duruşunu öyle bir pekiştirdi ki, sayesinde İxir bile bir daha kendini toparlayamadı.
Peşinden nerede "ünsüz hale gelmiş ünlü" varsa tamamının katıldığı "çitin üstündeki kaplumbağalar çiftliğine"ne katılıp "düşük marka değerini" bir kez daha kanıtladı. Şimdi sevgilisi mi, kocası mı, aşkı mı, dayakçısı mı belli olmayan Murat Taşdemir’lebirlikte ekran ekran gezip, türlü türlü rezalet çıkarıp hálá kaldıysa marka değerini düşürmeye devam ediyor.
Ünlü olmak, isim olmak, marka olmak demek değildir Esin Hanım. Ünlü olunabilir ama marka olmak saygınlığı korumakla ilgili bir şey. Banu Alkan’ın ününe saygı duyabilirim ama ona saygı duyduğumu söyleyemeyeceğim...
Gen’e Gen
Derya Şardağ, Gen’le ilgili yazmış:
"Gen’in şahane bir korku filmi olduğuna katılabilirdim, eğer Haluk Bilginer’in Ermişler ya da Günahkarlar (yazar: Anthony Horowitz) isimlioyununu izlememiş olsaydım. Konu tiyatro oyunu ile aynı ve tiyatro sahnesinde daha çok gerilim var. Keşke izlemiş olsaydınız..."
Yorum: Gen bir Ermişler ya da Günahkarlar’a benzetilmemişti. Ona da benzetildi, tam erdi!
Çoklu delilik
Pazartesi günü Koçbank-Yapı Kredi birleşmesinden söz ederken "ikili delilik" benzetmesi yapmış ve aynı "Candan Erçetin’in şarkısında olduğu" gibi demiştim. Mail’ler aynen Simge Gökalp’in mail’inde olduğu gibi yağmur oldu yağdı:
"Yaptığınız benzetmedeki ’ikili delilik’ şarkısı ile ilgili benzetmede sanırım gözünüzden kaçtı ama o şarkı Sezen Aksu’nundur ve Bahane albümünde yer alır, siz yapmazdınız böyle hatalar ama çok çalışmaktan oldu sanırım, onu hatırlatayım dedim..."
Yorum: Valla yapmadım Simgecim ya... Sen de yanlış biliyorsun. O şarkının bestecisi Halil Koçak diye biri. Sezen Aksu, onun albümünü dinliyor, orada beğeniyor ve albümüne koyuyor. Kafamda Candan Erçetin’in söylediği "Bir yanım onu ister öbür yanın bunu" şarkısının sözleri vardı. Bu şarkıyı kişisel iletişim derslerinde de sıklıkla yaptığım gibi ’ikili delilik’ olarak niteledim. Ama gel gör ki son yılın en popüler şarkısı Sezen Aksu meşhur ettiği şarkı ile çakıştı. Yanlış yapsam niye özür dilemeyeyim. Aynen böyle oldu.
Tırtıl
Bilirken susmak, bilmezken söylemek kadar kötüdür. (Eflatun)