Paylaş
Görevliye ‘Ne bu?’ dedim. ‘Cariyeler ve Geceler’ dedi. Hemen bir tane aldım. Eve gidene kadar da dinledim. Hálá da CD çalarımdaki 6 CD’den biri. Bu ‘new age’ yorumcuyu keyifli keyifli dinliyorum.
Can Atilla, 1969 doğumlu. Ankara Devlet Konservatuvarı Yaylı Çalgılar Bölümü mezunu. Aynı zamanda yüksek lisans da yapmış. Okullu bir arkadaşımız anlayacağınız. Can Atilla, Cariyeler ve Geceler’de Osmanlı harem hayatını anlatıyormuş. Peki anlatabiliyor mu? Müzik buram buram ‘Osmanlı’ kokuyor, etnik müzik kokuyor ama anlatılan nasıl bir harem hayatı o konuda bir şey söyleyemeyeceğim. Herkesin harem hayatı kendine.
Ortada besteler var, bir de tematik çerçeve, bir de aklınız. Gezin haremin derinlerinde gezebildiğiniz kadar. Herkesin düşleyebildiği harem düşgücü kadar.
Örneğin beni alalım. Uzaklardan Bir Kız, Tüller, Tenler, Nefesler, Esir Pazarı, İstanbul’da İlk Gezinti, Rozalina ve Peçenin Ardındaki Gözler’i dinlerken kendimi harem ağası gibi hissettim diyeceğim, yanlış anlaşılacak! Bir de siz dinleyin bakalım kendinizi ne gibi hissedeceksiniz? Alternatifleri söyleyeyim: A) Ağa B) Cariye C) Dördüncü Murad D) Hürrem Sultan E) Nadide Sultan F) Ayşegül Nadir.
Can Atilla çok güzel iş çıkarmış çoook. Mutlaka dinleyin.
Köktendinciliğin psikolojisi
Bu hafta biraz bilimsel kitaplar önerelim diyorum. İlki Okuyan Us Yayınları’ndan yeni çıkan Nobel Barış Ödülü adayı Vamık Volkan’ın Körü Körüne İnanç isimli kitabı. Köktendinciliğin psikolojisini anlatan mükemmel bir inceleme.
Prof. Volkan, çok yabancımız değil. Kıbrıs doğumlu. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu. Sonra ABD’ye yerleşmiş. 1963-2002 yılları arasında öğretim üyesi olarak Virginia Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Bölümü’nde çalışmış. Çok sayıda ödül sahibi. Türkiye’deki üniversitelere konuk profesör olarak gelmiş ve dersler vermiş bir kişi.
Volkan’ın en önemli özelliği, öğretim ve klinik yaşamı sürerken psikanalist görevini terk edip Arap-İsrail, Rus-Estonyalı, Türk-Yunan, Gürcü- Güney Osetyalı gibi aralarında anlaşmazlık bulunan gruplar arasındaki müzakere masalarına gözlemci olarak katılması. Bu nedenle de Gorbaçov, Carter, Arafat, Tutu gibi dünya liderleri ile dirsek teması içinde olması.
Kitabı okuduğunuzda anlıyorsunuz ki, ikili müzakareler sırasında elde ettiği deneyim, Vamık Volkan’a dünya liderlerinin psikolojisini anlamakta çok yardımcı olmuş. Volkan narsist liderlerin zayıf kişilikleri nasıl etkileri altına aldıklarını, onları nasıl harekete geçirebildiklerini kitabında ayrıntıları ile ortaya koyuyor. Grup kimliği tanımlamaları ve köktendinciliğin psikolojisine getirdiği ‘Freudyen’ yorumlarla etnik ve köktendinci terörizmin nedenlerini anlamamıza yardımcı oluyor. Tam da şu günlerde en fazla anlamaya gereksimim duyduğumuz bazı konulara ışık tutuyor: ‘İinsan niye intihar bombacısı olur ki?’ sorusunun yanıtını öğrenmek istiyorsanız Körü Körüne İnanç’ı mutlaka okuyun.
Vamık Volkan’ın kitapta ‘Kemalizm’le ilgili yaptığı yorumlar da çok ilginç. Diyor ki Volkan: ‘Atatürk’ün ölümünden kırk yıl sonra Türkiye’deki bazı gruplar, özellikle de köktendinci eğilimi olanlar, ‘Atatürk devrimi’ nin bazı yönlerini sorgulamaya başlamışlardır. Grup yeni öğreti ya da ideolojiyi bırakması durumunda paylaşılan kimlik yapısının zayıflayacağına inanırsa, söz konusu öğreti ya da ideoloji varlığını sürdürebilir.’
Ve Volkan ekliyor: ‘Kemalizm’ Atatürk’ün ölümünden yarım yüzyıl geçtikten sonra da varlığını sürdürmektedir, çünkü Atatürk’ün ardıllarının desteği ve propagandasıyla, modern Türk kimliği için temel bir öge haline gelmiştir. ‘
Volkan, söylemleri ile Sırpları saldırganlaştıran Miloseviç karşısında ise Atatürk’ü şöyle tanımlıyor:
‘Yapıcı liderler Miloseviç’in tersine, yandaşlarının başkalarından kaynaklanan dertleri üzerine odaklanmazlar. Örneğin Atatürk, halkına Batı dünyasının mahvedilecek bir düşman olduğunu öğretmemiştir; aslında Atatürk’ün ‘düşmanları’ halk arasındaki bilgisizlik ve cehalet ve de eski Osmanlı seçkinlerinin sıradan vatandaşlara yönelik kötü davranışları idi. Atatürk’ün yaptığı değişimler, yandaşlarının yeterliliğini ve kendine yeterliliğini arttırmış ve böylelikle onların kurban edilme duygusu yaşamasını engellemiştir.’
Vamık Volkan’ın kitabı bir araştırma kitabı, ama kolay okunuyor. ‘Biz ve onlar’ ayrımını ısrarla körükleyenler, Körü Körüne İnanç’ı mutlaka okusunlar.
Topraktan kadehe İstanbul ve Ankara’da şarap günleri
Şarapçılık sektörü şu sıralarda hareketli günler yaşıyor. İstanbul’da dün açılan ve yarın sona erecek olan Uluslararası Şarap ve Alkollü İçecekler Fuarı’nı, Ankara’daki şarapçılık paneli izleyecek. İstanbul’daki fuar, Hilton Convention Center’da yapılıyor.
Pazartesi günü ise Ankara’da TOBB’da düzenlenecek şarap panelinde, şarabın topraktan kadehe gelişi ve AB yolundaki Türkiye’de bağcılık konuları ele alınacak. Ankara Üniversitesi tarafından düzenlenen panel saat 09.30’da başlıyor. Panelin açılış konuşmasını Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener yapacak.
Üzum yetiştiricileri, şarap üreticileri, sektör temsilcileri ve akademisyenlerin konuşacağı ‘Topraktan Kadehe AB Yolunda Bağcılık’ başlıklı panelin ilk oturumu ‘Toprağın Sesi’ başlığını taşıyor. Bu oturumda, Türkiye’de ilk sözleşmeli bağcılık uygulamasını yapan Feyyaz Yelkovan, katılımcılara deneyimlerini aktaracak. ‘Üzümün Sanayi Serüveni’ başlıklı ikinci otumun en ilginç konuşmacısı Hasan Erdoğan. Erdoğan, şarap üreterek, Nevşehir’de nasıl vergi şampiyonu olduğunu anlatacak. Son oturumda ise uzmanlar Fransa ve İtalya’daki uygulamaları örnek vererek, şarapçılıkta, AB fonlarının nasıl kullanılabileceği konusunda fikir verecekler.
CUMA İTİRAFI
feline; Cinsiyet: Kadın; Yaş: 29; İl: İstanbul
’Aldığım seksi bir iç çamaşırını sürpriz olarak giyip oturma odasına geldim. Eşimin üzerime atlamasını beklerken ne yaptı dersiniz? Koşarak gitti ve fotoğraf makinesini aldı. Bir sürü fotoğrafımı, daha sonra kendi kendine bakıp tahrik olmak için keyifle çekti ve oturup televizyon izlemeye başladı! Sinirimden ağlayacak gibi oldum. Gittim üzerimi değiştirdim.’
Yorum: Hálá ‘kendi kendine bakıp tahrik olacak!’ saflığıyla ‘kayda geçirilme’ olayına müdahale etmeyenleri anlayamıyorum. Bakalım bu yengemizin fotoğraflarını ne zaman hangi sitede göreceğiz! Merakla bekliyoruz, severek izliyoruz.
CUMA TAKINTISI
Bebek’teki İtalyan lokantası Mia Mensa Anadolu yakasına, hemen Suadiye Oteli’nin karşısına dükkan açmış. Gittik, iğne atsam düşeceği yer yok. Demek ki Anadolu yakasının İtalyan’ı gelmiş. Hiçbir şey zamanı gelen bir fikrin ya da oluşumun karşısında duramıyor. Mia Mensa’da Milan usulü incik yedim. Süper. Uzun süredir bu kadar lezzetli bir et yemeği yediğimi anımsamıyorum. Ama ne et... Ama ne ilik. Üzerinde domates sosu. İtalyan meraklılarına bu hafta sonu Mia Mensa’ya takın diyorum. Tabii Milan usulü inciğe de.
Bir itiraz ve yanıt
Nesli isimli okurumdan geçen haftanın itirafına yazdığım yorumla ilgili aşağıdaki e-mektubu aldım: ‘Köşenizi keyifle okuyorum ancak bugün itiraf.com adlı siteden yaptığınız alıntıya eklediğiniz yorumunuzu hayretle karşıladım; zira mükemmel erkek aldatılır mı demişsiniz? Peki neden erkekler mükemmel kadınları aldatıyor? Yanlış anlaşılmasın kastettiğim Hülya Avşar diil:)
Yanıt: İtirafı yazan kadındı ve ‘eşim mükemmel’ diyordu. Tam tersi olsa yine aynı şeyi yazardım. Hem eşim mükemmel deyip, hem de aldatma ciddi çelişki. Aldatan kadın olsa da erkek olsa da...
Paylaş