DÜN yazdığım "Türkiye markası ajansını arıyor" başlıklı yazımı okuyan Axel Burla, New York’tan aşağıdaki e-postayı göndermiş. Bakın Axel ne diyor:
"New York’ta Parsons School of Design’dan yeni mezun oldum ve tezim 3 Eylül tarihli yazınızla ilgili.
Dünya’nin ülke marka değerlerini araştıran Simon Arnholt Nation Brands Index’e gore(*) Türkiye gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında en düşük ülke marka değerlerinden birine sahip. Bu da Türkiye’ye 13.yüzyıldan beri, özellikle 21. yüzyılda globalleşme ile birlikte, birçok dezavantaj getiriyor.
Sorunun kaynağı din, medeniyet ve kültür gibi tarihi sebepler. Projem Türkiye’nin geri kalmış, dinci ve barbar imajının doğurduğu negatif fikirlere karşı modern, zengin bir tarih ve kültüre sahip, gelişmiş ve Avrupalı laik bir Türkiye mesajı veriyor. Bu şekilde öncelikli amacı olarak Avrupalı’yı düşünmeye itiyor.
Ortaya Avrupa’da maalesef varolmayan modern Türkiye konseptini koyuyor. Bu, projenin isminin THINKTURK olmasının ana sebebi. THINKTURK uygulandığı yere göre her sekle girebilecek bir marka stratejisi.
Örneğin THINKTURK’ün tezimde üzerinde çalıştığım senaryosunda Avrupa’nın büyük havaalanlarının uluslararası yolcu sayıları nedeniyle projenin uygulanmasında çok uygun yerler olduğunu anlattım. Bu senaryoya uygun olarak tasarladığım ürünler içinde CD, akide sekeri, su, gazete bulunan bir "hediye çantaları". Buna göre gerek bakanlıkların veya çeşitli organizasyonların sponsorluğunda modern Türkiye’yi yansıtan genç kız ve erkeklerin bu "hediye çantaları" uçuş kapılarında bekleyen yolculara sunmalarından söz ettim.
Eurovision birinciliği getirdiği ’Everyway that I can’ şarkısı gibi modern Türk müziğinin önemli kadın sanatçılarını kullandım. Kadın
sanatçılar olmasının nedeni CD kapak tasarımının üzerindeki mesajın kadınlarla ilgili olması. Mesaj şöyle: THINK: Türkiye kadınları
ülkeye ritim veriyor. Avrupa’da kadın profesör sayısının en yüksek olduğu ülke Türkiye (ETAN 1998). Bunun yanında Türk kadınları birçok
batı Avrupa ülkesinden önce 1934’te seçme ve seçilme haklarını aldılar."
Uzaklardaki Axel, Türkiye’nin imajından rahatsız olmakta çok haklı. Yurt dışında yaşayan bir Türk’ün Türkiye’nin yurt dışındaki imajından rahatsız olmaması mümkün değil. Türkiye’nin imajı ne yazık ki "türbanlı Başbakan" eşinden sonra çok daha dinci, Arap, Ortadoğulu olarak şekillenmeye başladı. Böyle bir imajın yurtdışında yaşayan Türkler için zorluklarını da tahmin edersiniz.
Değiştirmek için Türkiye’nin bilinmeyenlerini "yaratıcı" projelerle anlatmak şart. Ve de Axel gibi gönüllü Türkiye elçilerinin enerjilerinden yararlanmak.
(*) 2005, www.nationbrandindex.com
Baba bir soru: Shubuo’ya ne oldu
ERGUN Babahan’ın 28 Ağustos 2006 tarihli yazısında "CNN’de susturulmuş, eğer yazılarına karışılırsa bakalım ne yapacak?" sorusunu sorması beni kırmadı. Aksine hoş bir yanıt hakkı doğurduğu için sevindirdi.
Ancak aynı yazıda "Ali Atıf Bir Turkcell’in medya planlamacılarını eleştiren bir yazı kaleme almış. Kurumunu kollayarak yazmış ama yazıyı ustaca kaleme almış" demesi beni oldukça kırdı..
Türkiye’de on büyük medya planlama şirketi var. Hepsinde de çok sayıda öğrencim çalışıyor. Çoğunun yöneticileriyle de yaklaşık on yıl geriye giden dostluklarım var. Bu gün bu medya planlama şirketlerinde stajyer seviyesinde çalışan plancılarından birine bile sorduğunuzda Turkcell’in medya planlarının doğru olmadığını söyler. Neden diye sorduğunuzda da "Kullanılmaması gereken mecraların kullanılmasının gereksiz frekans ve maliyet getiriyor, kullanılması gerekenler kullanılmayınca da erişimi güçleşiyor, uzun süre alıyor" der.
Bırakın sektörün uzmanlarını bir stajyer’in bile böyle bir sağlamayı yapabileceği yerde söyler misiniz nasıl "kurumumu kollamak" için yanlış yorum yapabilirim. Ya da "kurumumu kolladığı görüntüsü verecek" diye nasıl doğruları yazmaktan vazgeçerim. Bu mümkün değil.
Turkcell Türkiye’nin en önemli markası. Yurt dışında bizi temsil eden markamız. Ona gözümüz gibi bakmak doğruları her ne pahasına olursa olsun söylemek zorundayız.
Örnek vereyim. Turkcell’in Shubuo’yu yeni bir marka olarak çıkarıp bir "portal" mantığıyla konuşma dışı hizmetleri pazarlamasının yanlış olduğunu 2003 yılında yazmıştım. "Milyonlarca doları sokağa atıyorsun" demiştim.
Ne oldu? Shubuo nerede? Peki milyonlarca dolar? Turkcell bugün "Turkcell-im" marka genişlemesini niye yapıyor acaba? Canı sıkıldığı için mi?
Eğer 2003’te beni dinleyip Turkcell-im’i o gün "marka genişlemesi" mantığıyla pazarlasalardı bugün milyonlarca dolar ceplerinde kalırdı.
Göreceksiniz Turkcell’in medya planlaması konusundaki yanlışlığı da er ya da geç Bağdat’tan dönecek. Umarım dönüş için üç yıl beklenmez. Sonuçlarını tartışmak bile istemiyorum.
Çekirgelik
Her yurttaş asker olmalı. Yunanda ve Romalılarda böyleydi. Her özgür toplumda da böyle olmalı.