Zor dostum zor

HÜKÜMETİN işi zor; cemaatle örgütü, yolsuzlukla komployu, adli süreçlerle siyaset mühendisliğini, yargı bağımsızlığıyla siyasi otonomluğu birbirinden ayırmaya mecbur.

Haberin Devamı

Çünkü kuyruğunu kıstırdılar diye yeni vesayetçilerin boyunduruğu altına girmek istemiyor.
Fakat sapla samanı ayırmak daha kolay...
Muhalefet de bu zorluğun farkında, oradan sıkıştırıyor.

***

Yolsuzlukla mücadele üzerinden hükümetle mücadele ediliyorsa açmaz şudur:
Yolsuzlukla mücadeleyi hükümetle mücadeleden, yargının adli faaliyetlerini siyasi amaçlarından ayırmanız beklenir.
Yolsuzlukla mücadeleyi destekleyecek, ama hükümet üzerinde bir yargı-polis vesayeti kurulmasına fırsat vermeyeceksiniz.
Hakeza... Devlet içinde otonom hareket edenler tespit edildiyse, ayıklanmaları şart.
Fakat cemaatle örgütü mecbursunuz ki ayrıştırasınız.
Tutun ki bir kişi devlet memuruyken cemaate de mensup. Yetmez... ‘Devlet içinde devlet’ gibi çalışan bir örgütle irtibatı sabit olmadıkça ilişemezsiniz.
Devleti, seçilmiş hükümetlere yönettirmeyip kendisi yönetmek isteyen bir organizasyon var diyelim. Sistemin, perde arkasındaki patronu olmaya uğraşıyor...
İyi kamufle olduğu için ele avuca gelmiyorsa ne yapabilirsiniz?
Ya da Ahmet Taşgetiren’in son yazısında koyduğu şekliyle soralım...
Bu organizasyon, kanunları kamuflaj gibi kullanarak devlet hiyerarşisine çalım atıyor, seçilmiş hükümete nanik yapıyorsa elinizden ne gelir?
Sistemde, kendi içinden gelen bu çeşit tehditlere karşı koyacak bir mekanizma yoksa... Hangi enstrümanlarla cevap vereceksiniz?
Faraza, gizli bir yargı-polis örgütü, yolsuzlukla mücadele örtüsü altında hükümet devirmeye girişti...
Sandık dışı yollarla idarenin dizginlerini ele geçirecekler...
Seçime girip kazanmadan memleketi yönetecekler...
Asker aynısını yaptığında, onu izleyecek bir polis, tutuklayacak bir yargı vardı...
Fakat bu örgütün emrindeki polisi kim izleyecek, bu farazi örgüte bağlı yargıyı kim tutuklayıp yargılayacak?
Ve bu gizli faaliyet, hangi araçlarla ortaya çıkarılacak?
Soğanın cücüğü işte budur.

***

Devletten çalanı, çırpanı er veya geç enseleyip kodese tıkarsınız.
En otoriter hükümeti bile öyle ya da böyle frenler, denetlersiniz. Olmadı, illa ki bir gün sandıkta sepetlersiniz.
Velakin, Gülay Göktürk’ün deyişiyle “Elimizle tutamadığımız, gözümüzle göremediğimiz bir yapı” çöreklenmişse devlete, ondan nasıl kurtulacağız?
Oylarımızla gelmedi ki oylarımızla gönderelim.
Etiyle, kemiğiyle karşımızda durmuyor ki yanlış yaptığında yakasına yapışalım?
En otoriter hükümeti bile bir yerde durdurur, bir gün sandıkta yenersiniz.
Ama hükümet getirip hükümet götürebilecek böyle görünmez bir gücü, nerede, hangi yöntemle durdurup ekarte edeceksiniz?
Alın size son operasyon!
Tam olması gerektiği gibi... Yargı bağımsız, polis de adli kolluk olarak yargıya bağlı hareket etmiş...
Kitabına uyuyor mu uyuyor...
Öyleyse neden sadece yolsuzlukla mücadele edildiğini, son operasyonun hükümetle mücadele boyutu olmadığını söyleyemiyoruz?
Ne diye bir gecede dörtdörtlük bir hukuk devleti olup çıktığımıza sevinemiyoruz?
Sor babam sor...

Yazarın Tüm Yazıları