Paylaş
Ramazan geceleri takıldığım sahur belgesellerinden çıkardım. Serengeti’deki hayvanat adedince çeşidi var kutlamaların.
Kertenkelenin bayramı, analarına yakalanmadan kuluçka çukurundaki timsah yumurtalarını lüpletmektir.
Uçan yırtıcılardan mesela bir paçalı şahin için, yumurtaları çalan o kertenkeleyi yakalayıp ensesine çökmektir bayram.
Timsahın bayramıysa su yatağından geçmekte olan öküz başlı antilop sürüsünden bir gafil antilobu kapıp taklalar atarak birkaç parçada mideye indirmektir.
Ve göç zamanı, Masailer’in engin otlaklarında göz alabildiğine uzayıp giden mahşer gibi Afrika antilobu için bayram, toynaklarını korkuyla suya çırpa çırpa timsahın ağzından canını kurtarmaktır.
Talihsiz bir boynuzlu impala için bayram, bir dişi çitanın dişleri arasında can vermek üzereyken son anda bu amansız hayat memat mücadelesinden sağ çıkmaktır.
Çayırda yayılan bir buffalo kabilesi için de, bir dişi aslan çetesinin saldırısını kenetlenerek püskürtmektir bayram.
***
Milyon tehlikeyle doludur göç yolu...
Bir çatal boynuzlu ceylanın çizgili bir sırtlanı can havliyle önüne katıp kovaladığı sahne, Serengeti’de bayram sevincinin doruğa çıktığı andır.
Bir pati ya da pençe darbesiyle boğazlanıp büyük kedilere köpeklere yem olmuş zavallı zebra danasının artıkları, aç çakalların ve leşçi kuşların bayram ikramıyken... Açgözlü bir sakallı akbabanın sofradakileri bencilce dağıtması, zorbalık ederek ganimete tek başına konması zehir eder bayramı.
Ama bayramların tadını asıl kaçıran, vahşi hayatın bu doğal beslenme zinciri değildir. Avın da avcının da, aynı zamanda birer aile içi şiddet kurbanı olmasıdır.
Dişi aslanın kuzucuklarını doyurmak için avladığı manda yavrusuna, beleşçi aslan erkeği teklifsiz el koyar. Beslenme hiyerarşisine göre, önce onun karnı doyacaktır...
Hayvanlar âleminde aile içi şiddetin üç nedeni vardır:
Ekmek kavgası, kadın meselesi ve iktidar çatışması...
Kıt kanaat bir rızkı, sürüdeki sayılı dişileri ve hâkimiyet bölgesini değil başka hemcinsleriyle paylaşmak, ailesinden olası rakiplere bile yan gözle baktırmaz patron babalar.
Üstünlüğüne ve önceliğine meydan okuyan bir akrabası çıkarsa ikisinden biri ya arkasına bakmadan başka diyara kaçacak ya da öbür tarafı boylayacaktır. Kalanın kaderi ise, evlat ya da kardeş katili olmak...
Başka çaresi yoktur, iki patrona dar gelir bir bölge.
Hareminde kaç dişi bulunursa bulunsun bir aile, iki reis için küçüktür.
***
Yeme iştahı, üreme şehveti ve soy namusu meselesi...
Bir bataklıkta bir şef timsah olur, ikincisi fazla...
Bir suaygırı gölün ağasıdır, bir Afrika bizonu karada racon kesecektir...
Kaya kartalının iri doğan yavrusu, çelimsiz kardeşlerini henüz kanatlanmadan gırtlaklar. Ki güçlüler, kısmetlerini paylaşmamayı daha kundaktayken öğrenecektir.
***
Bolluk ve bereket zamanı bile yabanda bayram, çölde vaha kadar nadir; hayatla memat, ölümle kalım arasındaki kısacık bir mutluluk anı gibi...
Dişiler üzerinde hak sahibi olmak, beslenmede öncelik kazanmak ve aile içinde üstünlük taslamak, yani kısacası babalık, bilek hakkıyla edinilen bir statüdür.
Serengeti’nin kıraç otlaklarında da, sulak çayırlarında da aynı orman kanunu geçer, güçlü olan haklıdır ve her şeyi alır.
***
Afiyetle yediğini sindirmek üzere kıyıda güneşin altına sereserpe yatan Nil’in mağrur timsahları, suaygırının yanında su dökmüş kedidir.
Suaygırının kâbusu ise tek boynuzuyla karın deşen gergedana ezkaza çatma ihtimali...
Fil, sallana sallana suyun başına geldiyse aslan kral hikâyedir, yelelerini indirip kükreyen sesini kuzu gibi kısmak zorunda.
***
Hayvanlar âleminin töresi böyle, yaşamak istiyorsan öz evladına bile acımasız ve bencil olacaksın.
Şükür, medeni hayat sen-ben kavgasını aşmış da, birbirini yiyenlerin vahşi doğası bizden uzak.
Aman diyeyim, Türkiyemiz başta, İslam dünyası ve insanlık âlemine zehrolmasın bayram-ı şerifler.
Paylaş