Paylaş
Hanefi Avcı’nın ifşaatına da kulaklarınızı tıkadınız mı, tamamdır. HSYK’yı aslanlar gibi savunmakta zorlanmazsınız...
Poliste, maliyede, şu dairede, bu dairede paralel kadrolaşmayı da inkâr edin... Dağıtmak için yapılan tayinlere, oradan oraya kaydırmalara, 28 Şubat’ı aratmayacak bir cadı avı bile dersiniz.
* * *
Yargı-polis vesayetinin arkasına saklanmanın kolayını buldular, yokmuş gibi yapıyorlar. Direkt inkâr!...
Ortada bir ‘Al takke ver külah’ hinliği yokmuş...
Üç-beş hazır cevapları var, kafacağızlarını yormadan yapıştırdılar mı, işin içinden sıyrılmakla kalmıyorlar, başları göğe de eriyor.
Favori klişeleri şu:
“Ne cemaati kardeşim, hani nerede, kim görmüş, cemaat dediğin camide olur, başka yerde tanımam... Hem sormazlar mı hükümete, uyudunuz uyudunuz da tatlı kış uykusundan şimdi mi uyandınız, kutuplarda bile en fazla 6 ay sürüyor gece, 11 yıl gözünü yumup kulağının üstüne yatar mı bir siyasi iktidar, daha önceleri aklınız neredeydi?... Cemaat memaat anlamam arkadaş, hükümet kim ona bakarım, ötesinden berisinden bana ne...”
Sonra da şu kalıp geliyor:
“Ne devlet içinde devleti hemşerim, devlet dediğin tek olur. Onu da 11 yıldır AK Parti yönetiyor. Devletten büyük örgüt mü var ki devleti yenip de ele geçirsin... Yargı kim ki yürütme üstünde vesayet kursun, ‘Kanunuma dokundurtmam’ diye HSYK bin tane bildiri yayınlasa ne, Meclis tınlar mı ki yasama yetkisine müdahale sayılsın... Tayyip Erdoğan’dan daha kudretli savcı mı var memlekette, gariban polis ne yapsın, el mecbur, çocuklar şans eseri radara yakalanmış, işlem yapmayıp da ne yapacaklar...”
Öldürücü darbeyi de bununla indiriyorlar:
“Ne kumpası, ne komplosu, devletin polisi, savcısı yolsuzluk yakalamış, onu bilir onu söylerim, gerisi hava cıva...”
* * *
Hacivat’la Karagöz’ün repertuvarı bile bunlardan daha zengindir. Altını üstünü kurcalamak, tezgâhlarını bozuyor.
Varsa yoksa bu üç argüman... Dönüp dönüp elifba okur gibi tekrar ediyorlar.
‘Üçü bir arada’ versiyonu da fena değil hani:
“Ne örgütü, ne paraleli, komplo saçmalığı da nereden çıktı, bırakın mağduriyet hikâyeleri uydurmayı, bize anlatmayın bu vesayet masallarını, geçin o palavraları, karnımız tok bunlara, ‘bit yeniği’ mavalları okumayın, bir gerçek var meydanda, malı nasıl götürmüşler onu söyleyin...”
Neresinden baksanız pek tutarlı, neresinden baksanız çözüm odaklı, demokratik siyaset açısından müthiş isabetli ve milletin, memleketin hayrına bir itiraz olabilirdi bu...
Ama eğer, ‘Cemaat de var, örgüt de var, komplo da var, hem de daniskası var’ laflarını, hiç ağızlarından kaçırmamış olsalardı...
Ve şayet, mesela 27 Nisan e-bildirisi için de ‘Ne muhtırası kardeşim, hükümet de aranmasaydı, sen rahat durmaz kaşınırsan asker ne yapsın’ dememiş olsalardı...
Sistem, aynı sistem...
Vesayetçi geldiler, vesayetçi gidiyorlar.
Paylaş