Paylaş
Türkiye’nin AB üyeliğinin Cumhurbaşkanı Erdoğan sonrasına ait bir konu olduğunu söylüyor.
Eğer Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı öfkelendirmeye oynamıyorsa saçmalıyor tabii ya da bilerek tahrik ediyor.
AB Bakanı Ömer Çelik’in haydi haydi üstesinden gelebileceği tacizler bunlar.
Önemli olan, ne kadar kışkırtırlarsa kışkırtsınlar Cumhurbaşkanı’nı bu zırvalıklara şahsen muhatap etmemek.
Beştepe’deki adli yıl açılışına protesto için katılmama kararı alan Kılıçdaroğlu ve Barolar Birliği’ne cevap vermedi Erdoğan.
Verse gerilim daha da tırmanacak, kriz derinleşecekti. İyi ki de vermedi.
Gerilimin tarafı olmadı, üstüne çıktı.
Görmezden gelmekse görmezden gelmek, yokluğa mahkûm etmekse yokluğa mahkûm etmek... AB’den gelen sivri çıkışlara da fazla iltifat etmemek en doğrusu.
Medyaya da görev düşüyor. Büyüterek göze sokmanın âlemi yok. Kışkırtmaya istemeden çanak tutmaktan başka bir hiçbir şeye de hizmet etmez.
“Türkiye ile ilişkiler önemli, ama üyelik gerçekçi değil” Komiser Bey’e göre.
Aynı hazret, 2013 yılında “AB Türkiye’ye üyelik için yalvaracak” buyuruyor.
Eski sözleri hatırlatıldığındaysa “Bugünkü şartlar altında bir üyelik önümüzdeki on yılı aşkın bir süre için gerçekçi değil. Bu daha çok Erdoğan sonrasının bir konusu olacaktır” diyor.
AB’den yeni bir küstahlık diye sunuldu haber.
Küstahlık demek, ciddiye almak olur. Bence düpedüz trollük.
AB’nin yıldızı boşuna sönmüyor. İngiltere’de brexit kararı durup dururken alınmadı.
Birliğin dağılma riski varsa bu güdük komiser akılları sayesindedir.
AB çapsız liderlerin eline kaldı, iyi yönetilmediği her yerinin dökülmesinden belli.
Fakat bu gerçek bizi yanıltmamalı.
Komşum Özkök’ün ağzını ödünç alarak söylüyorum.
Bu tür zevzekliklere yükselmek, altta kalmamak adına restleşmeyi göze almak trollerin ağına düşmektir arkadaş.
Sonunu düşünerek bizi faydasız ağız dalaşlarına çekmelerine izin vermemek elimizde.
Bugünkü şartlar istisnai, bu konuda haklı Komiser Bey.
Fakat bugünkü şartlarda bizi bekleyen asıl felaket, AB perspektifini kaybederek içe kapanmaktır.
Türkiye için stratejik bir tercihti AB yönelimi.
AB’ye rağmen AB perspektifini korumak zorundayız.
Çünkü bizim stratejik tercihimiz bu, AB’nin tercihinden bağımsız olarak bizim.
Yalvarmaklı yakarmaklı olalım demiyorum.
Kimsenin bize yalvarıp yakarmasını da beklemeyelim.
Milli gururumuzu da ezdirmeyelim...
Ama trol saldırısı altındayız. Amaçsız değil bu saldırılar.
İçe kapanırsak kaybeden biz oluruz. AB de bizi kaybetmiş ne yazar, kaybımızı karşılamadıktan sonra...
AB’nin de kaybetmesi, bizim kaybımızı ne tazmin ne telafi eder.
Kazan-kazan’dan kaybet-kaybet oyununa dönmeye müsait elimiz. Tehlikeli bir dönemeçteyiz, yokuş aşağı salınacak zaman değil.
Bizi öfkelendirmeye, sinirlerimizi zıplatmaya dönük abuk sabuk dürtüklemeler bunlar.
Yutmayalım, sineye çekmeyelim ama oyunu da görelim.
Taammüden üstümüze geliyorlar.
Gerilimi, üstüne çıkarak yönetelim, parçası olmayalım.
Aksi davranış, kerli ferli komiser görünümlü trollerin ekmeğine yağ sürmekten farksız.
Büyütmesek, hak etmedikleri bir önemi atfetmesek ne kaybederiz oysa?
Paylaş