Paylaş
Dinlemek, dinletmek ve siyaseten tepe tepe kullanmak...
Ve hatta serbestlikten öte, kamu yararı açısından mutlaka yerine getirilmesi gereken bir görev bu...
Kaydetmesi yasaksa dinlemesi nasıl mı yasal olur?
Siz dua edin ki fetva makamı insaf etmiş gene. Biraz daha zorlasa, dinleme ve dinletmenin üzerimize farz olduğuna da hükmedebilirdi...
Kim verdi fetvasını bilmiyorum, ancak CHP ve diğer kasetçilerin uyduğu hukuki ve ahlaki içtihat böyle.
Neye göre amel ettiklerine bakın, başka açıklamasının olmadığını görürsünüz.
Kaset ehli darılmasın, yasadışı dinleyenleri bırakıp yasadışı dinlenenlerin üstüne gitmeye kendimi ikna edemiyorum.
Suçluyu değil de evvelemirde kurbanı dövmeye varmıyor elim.
Tayyip Erdoğan’ı sandıksız devirmek gibi sözüm ona yüce bir gayenin gazına gelmek, bu dayağı meşrulaştırmaya yetmiyor...
Vuranı acıtmayacak olan, adaletin sopasıydı, kanunsuz zorbaların attığı sopayla karıştırılmasın...
* * *
Ortada yasadışı dinlemeler var, dünyanın her yerinde suç.
Bizde ise dinlemenin failleriyle onların şürekâsı kahramanlık taslıyor, dinlenenlere de suçlu muamelesi çekiliyor.
Şöyle bir soru dikilmiyor mu hiç karşınıza: “Şimdi bu meşhur Watergate skandalında, yasadışı bir şekilde dinletilen Demokrat Partililerin şaibeli konuşmaları yakalansaydı işin rengi değişecek miydi?
Yani Amerikalılar, Cumhuriyetçilerin telekulakçı Başkan’ı Nixon’ı bırakıp onları mı suçlayacaktı?...”
Veya şu soru da mı yüzünüze çarpmıyor:
“Watergate olayında iktidar, muhalefeti dinletti. Ya bizdeki gibi tersi olsaydı; muhalefet, iktidarı dinletmiş olsaydı?...
Amerikalılar o zaman ne diyecekti?
Watergate, yüz karası bir telekulak skandalı olmaktan çıkıp iktidarın içinin dışına çıkarıldığı bir şeffaflaşma övüncüne mi dönüştürülecekti?...”
* * *
Ama önceki kaset komplolarında böyle demiyormuşum da, işime gelmeyince ağız değiştiriyormuşum da...
Baykal’a kaset darbesinde, MHP’lilere düzenlenen komplolarda ikiyüzlü bir ahlakçı, ilkesiz bir oportünist, çirkef bir fırsatçı gibi mi davranmışım?...
Kasetçileri, komplocuları hesaba çekmek yerine kasetzedelerin mi yakasını tutup sorgulamış, o kasetlerin içeriğini mi kanırta kanırta tartışmışım?...
8 Mayıs 2011’de Radikal’de, “Herkesin kasedi kendine” başlıklı yazımı, buyurun yüzüme vurun öyleyse:
“... Kaset siyaseti diyorlar. Eskiden çamur siyaseti derlerdi. Kendi meziyetlerini anlatmak dururken rakibi karalama yoluna giden siyasetin adı...
Tamamen bel altından çalışıyor...
Kanunlara göre suç olan, o görüntüleri kaydedip yaymak. Ama ahlaki cezası suçun mağdurlarına kesiliyor...
Velev ki ifşa edilen özel hayat sırları suç içermiş olsun; velev ki bir cinayetin failini ele veriyor olsun... Yasal yollardan elde edilmediği için, o kasetler delil niteliği dahi taşımıyor mahkemede...
Hal böyleyken kamuoyunda sadece mağdurlar infaz ediliyor. Sadece kasetlerin içeriği sorgulanıyor...”
Elde tapu gibi sağlam fetva olduktan sonra “Durun yahu, yanlış adamlara çullanıyorsunuz” desem yine de durmazsınız gerçi ya, maksat muhabbet olsun....
Paylaş